Bernard
le Bovier de Fontenelle'in (1657-1757) özellikle bilimsel düşüncelerin
bir halksallaştırıcısı olarak bilinmekte olduğunu söylemek belki de doğru
olacaktır. Yazınsal etkinliğine, başka ürünlerinin yanısıra, başarısız
bir oyunla başladı. Ama çok geçmeden çağdaş toplumun yeni fiziğin duru
ve anlaşılır açıklamalarını beklediğini gördü. Ve bu gereksinimi karşılama
girişimi öylesine büyük başarı ile karşılaştı ki, Académie des Sciencesın
sekreterliğine getirildi. Genel olarak Kartezyen fiziğin bir savunucusuydu;
ve Entretiens sur la pluralité des mondes (1686) başlıklı çalışmasında
Kartezyen gökbilim kuramlarını halksallaştırdı. Hiç kuşkusuz Newton'un
önemine karşı gözleri kapalı değildi, ve 1727'de Newton'a Övgü'yü
yayımladı. Ama Théorie des tourbillons cartésiens başlıklı çalışmasında
(1752) Descartes'ın burgaçlar kuramını savundu ve Newton'ın ona anlaşılmaz
bir kendilik konutluyor görünen çekim ilkesine saldırdı. Ölümünden
sonra çalışma odasında bulunan elyazmaları yaşamının son döneminde kafasının
belirgin olarak görgücülük yönünde evrimlendiğini gösterir. Tüm düşüncelerimiz
uzun erimde duyu-deneyimi verilerine indirgenebilirdir.
On sekizinci yüzyıl Fransasında bilimsel düşüncelerin yayılmasına yardımcı
olmanın yanısıra, Fontenelle, biraz dolaylı bir yoldan da olsa, ayrıca
dinsel gerçekliklerle ilgili kuşkuculuğun gelişimine de katkıda bulundu.
Örneğin Masalların Kökeni ve Bilicilerin Tarihi üzerine
birer küçük çalışma yayımladı. Bunlardan ilkinde mitlerin ya da efsanelerin
anlığa değil ama imgesel yetinin oyununa bağlı oldukları görüşünü yadsıdı.
Örneğin Yunan mitleri fenomenleri açıklama isteğinden doğmuşlardı; anlık
ürünleriydiler, üstelik onları geliştirmede imgelemin belli bir rol oynamış
olmasına karşın. Erken evrelerindeki insan anlığı çağdaş insanın anlığından
özsel olarak ayrı değildi. Hem ilkel hem de çağdaş insan fenomenleri açıklamaya,
bilinmeyeni bilinene indirgemeye çalışır. Aralarındaki ayrım şudur. Erken
zamanlarda olumlu bilgi bütünüyle yetersizdi ve insan düşüncesi mitolojik
açıklamalara başvurmak zorunda kalıyordu. Çağdaş dünyada ise olumlu bilgi
öyle bir düzeyde gelişmiştir ki, bilimsel açıklama mitolojik açıklamanın
yerini almaktadır. Bu görüşün imlemi yeterince açıktır, üstelik Fontenelle
tarafından belirtik bir biçimde bildirilmiş olmamasına karşın.
|
|
Bernard
de Fontenelle, Marc-Antoine-Nicolas de La Motte, Saurin, ve Claudine-Alexandrine
Guerin de Tencin hep birlikte Auteuil'evinde, 1716 tarihli yapıt
Jacques Autreau tarafından. |
|
Bilicilik
üzerine yazılarında Fontenelle'e göre ne putperest biliciliğin cinlerin
etkinliklerine bağlı olduğunu ne de biliciliğin İsa'nın gelişiyle susturulmuş
olduğunu söylemek için herhangi bir inandırıcı neden vardır. İsa'nın güç
ve tanrısallığından yana uslamlama, ki putperest biliciliğin susturulmuş
olduğunu söylemekten oluşur, öyleyse herhangi bir tarihsel temelden yoksundur.
Ele alınan tikel noktaların büyük önem taşıdıklarını söylemek güçtür.
Ama denebilir ki imlem Hıristiyan savunmacıların değersiz uslamlamalara
başvurmaya alışmış oldukları biçimindedir.
Bununla birlikte, Fontenelle bir tanrıtanımaz değildi. Tanrının Kendini
yasa-yönetimli Doğa dizgesinde sergilediğini düşünüyordu, insan tutku
ve özencinin egemen olduğu tarih alanında değil. Başka bir deyişle, Fontenelle
için Tanrı herhangi bir tarihsel dinin Kendini tarihte bildiren ve inakçı
dizgelerin doğuşuna neden olan Tanrısı değil, ama bilimsel dünya anlayışında
bildirilen Doğa Tanrısı idi. Gerçekten de on sekizinci yüzyıl Fransız filozofları
arasında tanrıtanımazlar vardı; ama deizm — ya da, Voltaire'in adlandırdığı
gibi, teizm — çok daha yaygındı, üstelik tanrıtanımazlığın Fransızlar arasında
İngiliz çağdaşları arasında olduğundan çok daha sık görülmesine karşın.
[COPLESTON: AYDINLANMA:
FRANSIZ AYDINLANMASI: BÖLÜM I: FRANSIZ AYDINLANMASI (1)]
Çeviren Aziz Yardımlı (C) İDEA YAYINEVİ 1989-1996 |