İdea Yayınevi / Adlar
site haritası  
 
 
Hollbach
Frederick Copleston
La Mettrie'ün yazıları oldukça büyük etki yarattı; ama özdekçi bir konumun başlıca bildirimi için Baron Paul von Holbach (1723-89) tarafından yazılan Systëme de la nature ou des lois du monde physique et du monde morale (1770) başlıklı çalışmaya dönmeliyiz. Almanya'da doğdu, daha sonra Paris'e yerleşti, ve genel olarak d'Holbach adıyla tanınır. Paris'teki evi le philosophelar için bir buluşma yeriydi ve filozoflar orada Baron ve karısı — ki kocasının felsefesine hiçbir duygudaşlık göstermiyordu-tarafından aşırı bir konukseverlikle ağırlanırlardı. Paris'te iken Hume da bu toplantılara katılmıştı, ama d'Holbach'ın inakçı tanrıtanımazlığına hiçbir yakınlık duymadı. Baron'a saygılarını dile getirmesine karşın, çevrenin üyeleri arasından d'Alembert'i yeğliyordu. Bununla birlikte, filozofları hiç sevmeyen Horace Walpole mektuplarında4 d'Holbach'ın yemeklerine gitmeyi bıraktığını belirttikten sonra, ''saçmaya karşı saçma, Jesuitleri filozoflardan daha çok severim'' diye belirtir.

D'Holbach'a göre Descartes özdeğin kendinde süredurumda olduğunu ve böylece devimin bir bakıma dışardan eklenmesi gerektiğini düşünmekte yanılıyordu. Devim zorunlu olarak özdeğin özünden, eş deyişle şeyleri en temelde oluşturan atomların doğasından gelir. Descartes ayrıca özdeğin tümünün tek parça olduğunu, tümünün aynı türde olduğunu düşünmekte de yanılıyordu. Leibniz'in 'seçilemezler' ya da 'algılanamazlar' ilkesi Descartes'ın özdeğin türdeşliği kavramından daha çok gerçeklik içerir. Ve değişik devim türleri vardır, her şeyin boyun eğilmesi kaçınılmaz devim yasaları vardır.

Görgül olarak bildiğimiz biçimiyle şeyler değişik atom örgütlenişlerinden oluşurlar ve davranışları yapılarındaki çeşitliliğe göre değişir. Her yerde itme ve çekme fenomenlerini buluruz; ama insan alanında bunlar sevgi ve nefret biçimini alırlar. Dahası, her şey kendini varlıkta tutmaya çabalar. Ve insan da öz-sevgi ve öz-çıkar tarafından güdülenir. Ama bu toplumun gönenci için duyulan bir kaygıyı dışlıyor olarak alınmamalıdır. Çünkü insan toplumsal bir varlıktır, ve kişinin kendi doyumu ve gönenci için kaygısı genel gönenç için kaygı ile elele gider. D'Holbach tepeden tırnağa özdekçi ve belirlenimci idi; ama bir bencillik yaşamını savunmayı amaçlamıyordu. İnsancıl ve iyiliksever bir karakter taşıyan biri olarak biliniyordu. Ve ona yüklenen çalışmalar arasında Systëme social ou principes naturels de la morale et de la politique (Londra, 1773) ve La morale universelle (Amsterdam, 1776) gibi yazarı bilinmeyen çalışmaları da buluruz.

Devimi dışsal bir öğe olarak değil ama şeylerin özsel bir özellikleri olarak alan belirlenmiş bir Doğa dizgesi kuramı d'Holbach'a bir Tanrı ya da herhangi bir dünya-üstü varlık ya da varlıklar konutlama gereksinimini ortadan kaldırıyor gibi göründü. Dünyanın düzeni ya da dizgesi tanrısal bir tasarın değil ama şeylerin doğalarının ve içkin yasalarının bir sonucudur. Ama d'Holbach yalnızca bilinmezciliği kabul etmekle ve Hume'un deyimiyle dinsel önsavın gereksiz olduğunu söylemekle yetinmedi. Onun görüşünde din insan mutluluğuna ve ilerlemesine düşmandı. Doğa Dizgesi'nin ikinci kitabının çok iyi bilinen bir pasajında der ki bilgisizlik ve korku tanrıları yaratmış, ve düşlem, coşku ve aldanma onları anlatan resimleri süslemiş ya da çirkinleştirmiştir, zayıflık onlara tapınmakta, saflık onları korumakta ve tiranlık kendi öz amaçları için onlara inancı desteklemektedir. Tanrıya inanç, insanları mutlu kılmaktan öylesine uzaktır ki, tersine endişe ve korkularını arttırır.

Böylece, eğer politik tiranlığın güçlü bir aracı olarak din yıkılabilirse, öylesine acı ve sefaletten sorumlu bir dizgenin yerine ussal bir toplumsal dizgenin gelişimini sağlamlaştırmak daha kolay olacaktır. Yazılarında d'Holbach ancien régimein yadsınması konusunda meslektaşları arasında genellikle görüldüğünden daha açık sözlüydü. Ama politik sorunlara bir çözüm olarak devrimi reddetti ve Toplumsal Dizge'sinde devrimin kendisinin iyileştirmesi gereken hastalıktan daha kötü olduğunu bildirdi.

Kimi zamanlar denir ki Doğa Dizgesi başlıklı çalışmasında d'Holbach Fransız Aydınlanmasının yazarlarının değişik eğilimlerini bileştirmiş ve sonra bunları en uç noktalarına dek götürmüştür. Bu hiç kuşkusuz belli bir düzeye dek doğrudur. Ama düşünceleri kendi çevresindeki filozofların pek çoğu için oldukça aşırıydı. Örneğin Voltaire çalışmayı tanrıtanımazlığı nedeniyle kınadı. Ve Almanya'da Büyük Frederick çirkin bir çelişki olarak gördüğü şeye dikkati çekti. D'Holbach'a göre insanlar da tıpkı başka şeyler gibi belirlenimciliğin altında dururlar. Gene de rahipleri ve hükümetleri ateşli terimlerde kınamada ve yeni bir toplumsal düzen isteminde bulunmada hiç duraksamamz, gerçi bu tür konuşma yolunun insanlar özgür olmadıkça ve eylemleri için usauygun bir biçimde övülebiliyor ya da kınanabiliyor olmadıkça hiçbir anlamı olmasa da.

Son olarak, d'Holbach'ın çalışmasının oldukça değişik bir çevreden gelen ve sık sık aktarılan bir değerlendirmesi daha vardır. Wahreit und Dichtung'da (Kitap XI) Goethe Strasburg'daki çalışmalarından söz ederken belirtir ki merak duygusuyla kendisi ve arkadaşları Doğa Dizgesi'ne bir göz atmışlardı. ''Böyle bir kitabın niçin tehlikeli olduğunu anlayamadık. Bize öylesine gri, öylesine kasvetli, öylesine ceset gibi göründü ki varlığına dayanmakta güçlük çektik ve önünde bir hayaletin önündeymişiz gibi tüylerimiz ürperdi.'' Goethe'ye d'Holbach'ın çalışması Doğayı ve yaşamı değerli olan herşeyden yoksunlaştırıyor görünmüştü.


[COPLESTON: AYDINLANMA: FRANSIZ AYDINLANMASI: BÖLÜM II: FRANSIZ AYDINLANMASI (2)]

Çeviren Aziz Yardımlı . (C) İDEA YAYINEVİ 1989-1996

İdea Yayınevi / 2014