Türkiye, 2009
Despotizmin despotizm ile kavgası kültürün erdemsizliğinin belgesidir. Ama erdemsizliğin bilinci Erdemin de bilincidir. Kendinde varolan bir çatışmanın gün ışığına çıkması çözümü için zorunlu ve çözümün biricik olanağı ise, burada bir kültürün henüz içinde varoldukları Yurttaş Toplumunun bilincini kazanmamış olan, henüz ön-modern despotik evrenlerinde yaşamlarını sürdüren kesimleri için büyük bir şans yatar. Erdemsiz olan erdemsiz kalmayi, barbar olan barbar kalmak, yamuk olan yamuk kalmayı istemeyi başaramaz.
Özgürlüğü kavramak için Us gerekir, yorumlayıcı Anlak değil, çünkü Usun kendisi Özgürlüğün tözüdür. Ve modern Tarih Özgürlüğü kavramada Halkların pekçok entellektüelden daha başarılı olduğunu tanıtlar. Halklar despotik Aydından daha çabuk değişirler, çünkü Duyunç Özgürlüğü ile tutucu geleneklerinden ve boşinançlarından kurtularak Dünya Tarihinin özbilinçsiz özneleri olurken, Aydın bu Tarihin gelişiminin kendisinin önüne halkların Özgürlükten yalnızca kapitalizm yapacağı sanısı içindeki despotik tutuculuk olarak çıkar. Tarihin gerçeği Tarihi yapan sıradan bilincin kavrayabileceği birşey değildir, çünkü Eyleminde her zaman yaptığını sandığından daha çoğu vardır. Ve kavramsız, felsefesiz görüşler, sanılar, yorumlar, sözde çözümlemeler kendileri de o Tarihin gerecine katılırlar.
Sıradan bilinç için karşıtlardan birine karşıtlık ötekini doğrulamaktır. Karşıtlığın ve dolayısıyla her iki yanının da yalancı olabileceğini düşünemez. Despotun despotla kavgasında taraf olmak Özgürlüğün bilinçsizi olmayı gerektirir.
Boşinanç ve Aydın arasındaki kavga despotizmi ortadan kaldırmayı amaçlamaz. Her iki yanın, Aydının olduğu gibi Boşinancın utkusu da Despotizmin utkusudur. Ama bu utku kendine karşı kazanılan bir utkudur, çünkü her iki yan karşıtında, düşmanında yalnızca kendi varlık nedeni ile savaşır, onda yalnızca kendi gerçeğini tanır. Ama şiddetsiz olarak yürütüldüğü düzeye dek bu kavga moral büyümenin ve törel büyümenin koşulu ve olanağıdır. Despotik bilinç için despotizmini anlamanın biricik yolu deneyimdir: Çatışmalı, karşıtında kendi ile kavga etmeli, böylece eyleminde kendini ortadan kaldırmalıdır. Kendini tanıması sonudur, çünkü kendinde ussaldır. Doğal bilinç a priori öğrenemez. Kendini ancak bir hiçlik olan özünü sergilediği zaman öğrenir — tıpkı "en karanlık dönemi" olan ve ideolojinin utancını, şiddetin dehşetini onu yaşayarak öğrendiği 1970'ler durumunda olduğu gibi.
Özgürlük zor ve şiddet yoluyla değil, ama yalnızca DÜŞÜNCE yoluyla öğrenilir, ve bu gerçek her iki yan için de geçerlidir. Özgürlük bilincinden yoksun bilinç — ister Aydın olsun, isterse Boşinanç bilinci, — Özgürlüğü pekala öğrenebilir, çünkü Özgürlük kendinde hiçbir biçimde ona yabancı değildir, tersine onun en özsel değeri, anlamı, gerçek varlığıdır. Despotizm özsel olarak Özgürlüğe geçiş momentidir, Despotizmin bilinci Özgürlüğün de bilincidir, ve insan bu ikisi arasında saltık olarak Özgürlüğü, Duyuncu, İstenci ister çünkü ussal bir varlıktır. Aydın Özgürlüğü bilmez, ve Duyunç ve İstenç Özgürlüğünü bilmediği ve bilmediğini tanımadığı için Aydındır. Boşinanç da öyledir, ve Özgürlük dediği şey büyümemiş, özbilinçsiz İstenç, kaba saba keyfi İstençtir. Anlamsız olana, saçma olana, usdışı olana inanmasında kendini yalnızca küçültür, güçsüzleştirir, ve yazgısı silinmek, yitip gitmek ve yanında karşıtını da götürmektir.
Aydın kimliği bir matematikçi, bir fizikçi, bir sanatçı, bir felsefeci kimliği değildir. 'Aydın' aydın-olmayana karşı, Halka karşı Aydındır. 'Aydın' politik bir kategoridir, ve politikanın despotik yanına aittir. Kendini karşıtında, karanlık olanda tanımlar ve vareder. Böylece modern değil, ön-modern bir kategoridir. Aydın 85 yılda değil, 85.000 yılda da Demokrasiyi anlayamaz, çünkü kendi için Yurttaşın üzerindedir ve istenci Yurttaşın istenci olmalıdır, çünkü bu ikincisi onun için Özgür İstenç değil ama salt bir uyruk, bir 'vatandaş'tır. Aydın istençsiz kitleler ve yığınlar için doğal önderdir. Aydın salt Aydın olduğu için, Yurttaştan daha çoğu olduğunu sandığı için politik despottur. Aydının modernleşme dediği şey dışsaldır, altyapısal ya da özdekseldir, çünkü modernleşmenin, gelişmenin, büyümenin saltık olarak Duyunç Özgürlüğüne, böylece Düşünme Özgürlüğüne dayandığını bilmez, çünkü kendisinde Duyunç Özgürlüğü ve Düşünme Özgürlüğü yoktur ve bilincinde olmayanı anlamayı ve tanımayı başaramaz. Ve hiçbir biçimde bilmediği birşeyi olamaz. Kültürünü düşüncesiz, felsefesiz, bilimsiz tutmayı başaran Aydın gelişmediğini fizik yapmayarak, matematik, tarih, felsefe, sanat vb. yapmayarak, ama ideoloji yaparak, sevmeyerek ve nefret ederek, yok ederek tanıtlar. Düşüncesizliğini düşünmeyerek, Batıdan felsefeyi, bilimi, güzel sanatları değil ama yalnızca orada da Doğu despotizmine ait ideolojiyi alarak tanıtlar. Kültüründe taş üstüne taş koymaz. Kültüründe hiçbirşey onun değildir ve onu bir türev-kültür, bir alt-kültür, tarihsel bir önemsizlik yapar.
 |
|
Postmodern çok-kültürlülük durumu.
|
|
Boşinanç İnanç değildir, çünkü İnanç Bilginin, Gerçeğin Duygusu iken, Boşinanç var olmayana duyulan inançtır. İnanç Duygunun Bilgi ile birliği, Boşinanç ise bilgisizlik, yanılgı, yalan ile birliğidir.
Boşinanç İnanç değildir. Kendine yalana inanmayı kabul ettirmeyi başardığı düzeye dek, herşeyden önce Usunu, düzgün düşünme yetisini bozar, Duyuncunda ve İstencinde kabalaşır. Bilgisizdir ve ıvır zıvırı kutsal, dinsel, tanrısal sayar. Boşinanç insanın insan olmaya yükselmesine, insanın büyüklüğüne, güzelliğine, erdemine, sonsuz duygusuna izin vermez. İnsandaki insanlık niteliğini bozar. Erdemsiz olduğu için yalnızca korkar. Bu köylülük tini, bu türban tini, bu hiçlik tini Devleti devirmek bir yana, kendisi o Devlet tarafından hizaya çekilir, eğitilir, kentlileştirilir, çünkü köylülüğün yazgısı kentliliktir.
İki korkağın kavgası kendilerinin kavgası değildir. Çirkin maçolardan biri türbanı öne iterken ve onun arkasına gizlenerek dövüşürken, öteki yan büyük birader özlemi ve sanrılaması içindedir. Böyle kavganın sonucu yürekli bir efendinin utkusu bile değildir.
Türkiye'de görgüsüz Aydın karakterini vareden geniş bir boşinanç ve gelenek kitlesi vardır. Benzer olarak Boşinanç da kendini Aydın karakteri karşısında tanımlar, ondan nefret ederek varolur. Aydının salt özdeksel yanında anladığı sözde ilerleme o boşinanç kitlesini sonsuza dek geriliğe yazgılanmış kitle olarak yargılar, gelişmenin nesnesi olarak değil. Karşıtların olduğu yerde çatışma kaçınılmazdır, ve yalnızca pusuda, yalnızca Zamanda etkinleşmeyi bekler. Bu çatışmanın karakteri despotiktir: Bir yan Yasayı çiğnerken öteki yan da Yasayı çiğneyerek birincinin karşısına çıkar. İki yanda da Özgürlük bilinen birşey değil, ama boş bir sözcüktür. Anlamadıklarını ancak yadsıyabilirler. Boşinanç ve Aydın her ikisi de Yasaya karşı olan, Özgürlüğe karşı olan, Devlete karşı olan İstençlerdir.
Demokrasinin Erdem devleti, yasa ve özgürlük Devleti olduğu düzeye dek, eğitimsiz, bilgisiz, dolayısıyla erdemsiz ve boşinançlı bir kültürün Demokrasi olması olanaksızdır. Ve Demokrasinin Erdem Devleti olması ölçüsünde, Demokrasiyi anlamayan Aydının erdemli olması olanaksızdır. Erdem bilgelik, yüreklilik, ılımlılık ve türeliliktir. İnsan bu belirlenimlerle doğmaz, ama onları kazanır. Bunun olanağı Özgürlüktür. Aydın Özgürlük bilinçsizliğinde aynı zamanda erdemsizdir ve erdemsiz olan yürekli değil ama ancak yüreksiz olabilir. Eylemini bile kendisi yapmaz, ama ancak yaptırmayı düşler. Aydın Batıda arkaiktir.
Tüze (Hukuk) ve Türe (Adalet) bütün bir Tarihte yalnızca oluş sürecinde, yalnızca gelişim sürecindedir. Ve önemli olan gelişim sürecinde olmalarıdır. Her ikisinin de Realitesi henüz İdealitesi değildir, her ikisinin de Olgusallığı henüz Kavramı ile çakışmaz. Her birinin Kavramı Erektir, ve Erek ona erişilecek olduğu için Erektir. Kavramın belirlenimi kendini tüm Olgusallık yapmaktır. Tüze ve Türe tarihsel olarak eksiktir, tıpkı insan bilgisinin, ahlakının, törel ve yasal belirlenimlerinin de henüz gerçek Kavramlarına karşılık düşmemeleri, ama gelişmekte olmaları gibi. Önemli olan bir kültürün katılaşmamış olması, kendini başkalaştırmaya yetenekli ve istekli olması, ussal Özgürlük bilincini kavramış olmasıdır. Gelenek tininden henüz bütünüyle kopmamış bir tinin Tüzesi henüz bütünüyle gelişmiş değildir. Ama bu nedenle yalnızca olmadığı söylenemez. Çiğnenir, ve çiğnenmesinin bilinci o çiğnemeyi yenmenin de bilincidir.
Aziz Yardımlı
"Herşey halk için. Hiçbirşey halk tarafından değil." |
Aydın Halkın Duyuncu olma İstencidir. Bu onu Despot yapan karakteridir. İyi olanı ve Doğru olanı o bilir, karanlık Halk değil.
Aydın Halkı yönetmek içindir — sonsuza dek. Duyunç Özgürlüğü ya da Laiklik içinde Halkın kendini eğitebilmesine, kendini yönetmeyi öğrenebilmesine, böylece kendi İstencini modern Devlet ya da ussal-genel İstenç yapabilmesine karşın, Aydın yönetmemeyi öğrenemez. Genel olarak, Aydın öğrenmez çünkü Aydındır.
Aydın Laik olduğu için değil, olmadığı için Aydındır çünkü Duyunç Özgürlüğünü tanımaz. Aydın Demokrat olduğu için değil, olmadığı için Aydındır, çünkü İstenç Özgürlüğünü tanımaz. Eğer Duyunç ve İstenç Özgürlüğünü tanıyorsa, Aydın değil ama başka herkes gibi salt bir Yurttaştır. |