açık ve seçik claire et distincte.
Lat. clarus & distinctus. ‘Gerçeklik’ ölçütü olarak, Descartes, Söylem, 4.3.
 |
 |
‘‘Açık’’ ve
‘‘seçik’’ sıfatları Descartes’ın ve başka Kıta ussalcılarının doğal
dilden aldıkları ve doğal dildeki kullanıma bütünüyle andırımlı
olarak kullandıkları sözcüklerdir.
‘‘Açık ve seçik’’
sözcüklerinin kendileri açık ve seçiktir.
İlkeler’de
Descartes’ın anlatımlar üzerine kendi sözleri şöyledir (I.45):
‘‘Dikkatli bir anlığın
önünde belirgin olarak bulunan algıya açık diyorum: Tıpkı kararlı
gözümüzün önünde bulunan ve onun üzerinde yeterince güçlü ve belirgin
olarak etkide bulunan şeyleri açıkça gördüğümüzü söylememiz gibi.
Öte yandan, açık iken tüm başkalarından açık olanın dışında saltık
olarak hiçbirşey kapsamayacak bir yolda ayrılmış ve sınırlanmış
olan algıya seçik diyorum.’’ |
Açık ve seçik düşünceler Descartes’ın ansal sezgi dediği işlemin
sonuçlarıdır, ve Kurallar 3.5’te sezgi için şunları söyler: ‘‘Sezgi ile duyuların yalpalayan inancalarını
değil, imgelemin saçma sapan bileşimlerinden doğan aldatıcı yargıyı da
değil, ama arı ve dikkatli bir anlığın öyle bir kavramını [conceptus]
anlıyorum ki, anladığımız şey üzerine geriye hiçbir kuşkunun kalmayacağı
denli kolay ve seçik olarak belirlenmiştir; ya da, yine aynı şey, sezgi
arı ve dikkatli bir anlığın kuşku duyulamaz kavramıdır ki yalnızca usun
ışığından doğar.’’
Açıklık ve seçiklik
kavramın doğasıdır.
Descartes ruhbilimsel bakış açısından mantıksal bakış açısına doğru çabalamakta, düşünceyi yalınlığı, aslında saltık yalınlığı içinde kavramaya, tasarımı Kavrama dönüştürmeye çalışmaktadır. Açıklık ve seçiklik ile ilgili olarak Hegel’in Kavramın doğası konusunda belirttiklerini
anımsamak gerekir: Bir Kavramda Kavramın kendisinden
başka düşünülecek hiçbirşey yoktur. Bu vurgu, hem Descartes hem
de Hegel durumunda, içeriksiz ya da boş gördüğü kavramları çocuksu
tasarımlarla dolduran, gizemselleştiren, bulanıklaştıran görgücü yaklaşıma
karşıdır. Doğal usta Kavram yalındır. Yalnızca kendisidir. Açık ve durudur
— ve bu olgu litterattiden, yarı-felsefeciden kaçar, ve bu bilinç
kavramı bulanık sezgiye ve imgeleme götürerek doğal bilincin
de gerisine düşer. Onu ölçüp biçmek, uzamını ya da sınırlarını saptamaya
çalışmak, ona karşılık düşen duyulur bir nesne aramaya çalışmak
— bunlar görgül ‘epistemoloji’ye aittir (örneğin bir düşüncenin uzamının (extension) sağın sınırları varsa, o düşünce ‘açık’tır; eğer
‘intension’u nesne düşüncenin altına düşer yargısı için yeterli ölçütü
verirse, ‘seçik’tir; eğer uzamın sınırları bulanık ise, düşünce ‘bulanık’tır;
ve eğer ‘intension’ yeterli ölçütü veremiyorsa, düşünce ‘karışık’tır; her
iki durumda da, hem bulanıklık hem de karışıklık durumunda, felsefi bir
sorun yoktur ve yalnızca göz doktoruna gitmeniz yeterlidir). |
Felsefenin tüm sorunu
kavramların tanınması, tanımlanması vb. ile değil, ama ilişkileri iledir—eytişimleri ile. Tüm anlamı veren, olgusallığı ve bilinci
anlamlı bir bütüne, gerçekliğe, dizgeye yükselten şey ‘çıkarsama’ ile
de anlatılan bu ilişkilerin kendisidir. Açıklık ve seçikliğin saltık bir ölçüt olarak görülmediği, Descartes’ın kurgul ilerlemesinde ‘ben’in varlığının pekinliğinden sonraki adım olmadığı Kurallar’da
ve Söylem’de değil ama ilk kez Meditasyonlar’da belirtilir
(Meditasyon 3.14). Ya da, ‘açıklık ve seçiklik’ mantıksal ilerleyişin
kendisine değil ama onu dışsal olarak gözleyen bilince aittir,
ve tanıtlamanın gerecinden ya da nesnesinden bütünüyle ayrıdır
(açıklık ve seçikliği Descartes özellikle Geometrik tanıtlamaların
sağlamlığının güvencesi olarak görür). Açıklık ve seçiklik bir ara terim olarak tanıtlama zincirine katılmaz, kendisi tanıtlanmış bir gerçeklik
değildir, ve Descartes’ın deyimiyle, ansal sezgi ediminin kendisidir.
Yalnızca ve yalnızca tanıtlamanın ilerleyişi ve bilince görünüşüdür.
Doğal bilinç açık
ve seçik tasarımlarla özellikle algısal özellikleri bağdaştırır.
Buna karşı Descartes için ‘açık ve seçik’ olma ansal sezgi ya da ‘doğal ışık’ dediği yetinin gerçeklik kanıtı ya da göstergesidir,
ve sık sık vurguladığı nokta açık ve seçik olmayan şeyler konusunda yargıda
bulunmaktan kesinlikle kaçınılması gerektiğidir (geniş olan istencin
denetlenmesi). |
Yine, açıklık ve seçiklik
ölçütünde dikkat edilmesi gereken başlıca nokta imgelem ve duyuların aldatıcı
etkilerine karşı dikkatli olmak, ve bunları tanıtlama sürecinden dışlamaktır (bkz. özellikle Meditasyon 6.10).
Tüm kaygı gerçeklik uğrunadır. Şu tümce pek çok şeyi açıklamaya yetebilir: ‘‘...
nos idées ou notions, étant des choses réelles, et qui viennent de Dieu,
en tout ce en quoi elles sont claires et distinctes, ne peuvent en cela
être que vraies’’ :: ‘‘... düşüncelerimiz ya da kavramlarımız, açık ve seçik
oldukları düzeye dek olgusal şeyler oldukları ve Tanrıdan doğdukları için,
ancak gerçek olabilirler’’ (Söylem 4.7). Kavramın gerçek olması bilincimdeki herhangi bir tasarımın ‘doğru’ olmasından, dışsal bir nesneye uygun düşmesinden başka birşeydir. Gerçek olmak
hiç kuşkusuz var olmaktır. Descartes için açık ve seçik olmak usun kendi işleyişinden doğmayı anlatır, ve böyle doğal bir etkinliğin
ürünü olan düşünce ya da kavram bilinmesi en kolay olan şeydir
ve hiçbirşeyin bilgisi ondan daha pekin değildir, çünkü onda bilinecek
olan şey yalnızca ve yalnızca kendisidir. Doğal bilinç kavramların ona dışarıdan geldiği, deneyimden, ya da giderek duyularından öğrendiği
sanısını taşır. Görgücülük bu saf konumun kuramını geliştirir. |
|
|