İdea Yayınevi / Mantık Bilimi
site haritası  
 
Mantıksal Bağıntılar / Aziz Yardımlı
Kavram ve Belirlilik
Kavram belirlidir, olumsuzlama yüklüdür, ya da karşıtı ile birlik içindedir. Bu birlik ya da bağlantı, karşıtların bu özdeşliği usun ilişki biçimidir, mantıksal bağdır (Logos). Kavramlar arasındaki ilişki fiziksel uzay-zaman ilişkisi değil, söz gelimi özdeksel bir değme ilişkisi, bir yön ilişkisi, bir yukarısı ve aşağısı gibi birşey değildir. İlişki iki terimi gerektirir, ve düşüncenin uzaysız-zamansız, öncesiz-sonrasız, aşağısız yukarısız kavramsal uzayında iki ve ayrı terimin ilişkisi ancak ve ancak bir ve aynı olmaları, böylece ikisinden de ayrı olan yeni bir kavram belirlenimi üretmeleridir. Özdeksel ve tinsel tüm varlığın özü (belirlenimi) olan Nous ya da Us kendi doğasına özünlü böyle kurgul bağıntılar yoluyla kendini her bir bileşeni zorunlu olan bir dizgeye genişletir, tüm türlülüğü ile kendi içinde BİRdir.

Dizgenin bu iletişimi ya da Birliği her bileşenin çıkarsamasını onu önceleyen bütün bir sürecin vargısı yapar, böylece her kıpıda tüm mantıksal ön süreç saklanır, gerçek Birlik bütün bir Us dizgesinin açınımında kendini tamamlar. Bir Kavramın bilgisi bu Dizgedeki yerinin kendisidir.

 
Kavram ve İçerik
Kavram belirlidir; başka birşey değil ama tikel olarak kendisidir. Kavram belirlenimini içeriği yoluyla kazanır, onu şu ya da bu kavram yapan şey tikel içeriktir. Kavram söz konusu olduğunda onun içeriği yine onunla saltık olarak Bir olan bir içerik olabilir, çünkü Kavram içi ya da dışı olan fiziksel-uzaysal birşey değildir. Bu düzeye dek Kavramın içeriği aynı zamanda bağıntısıdır.

Kavramın onunla bir olan bağıntısı ancak onun kendisi olabilir, çünkü bu bağıntı ona dışsal birşey ile değil, ama onunla bir olan birşey ile, kendisi ile bir olan karşıtı iledir.

Bu bağıntı terim başkalık olduğu düzeye dek o denli de Kavramın bir olumsuzlanmasıdır ve Kavramın başkalığı onun kendisi olduğuna göre Kavram kendi içinde kendinin olumsuzudur.

Olumsuzlama kavramı kendi kendisini ortadan kaldırmaya götüren şeydir. Bunun gelişimini aşağıda irdeleyeceğiz.

SOYUTLAMA. Bir kavramı salt kendisi olarak düşünebiliriz — tüm bağlantıyı, tüm içeriği dışlayarak ve onu saltık yalıtılmışlığı içinde tutarak. Soyutlama böylece saltık olarak yalın olana ulaşan bir düşünme sürecidir. Böyle elde edilen kavram tüm içerikten yoksundur. Ya da gene de içerik sözcüğünü kullanmayı istersek, böyle soyutlanmış kavram yalnızca kendini içerik olarak alır. Yine böyle elde edilen kavram tüm bağıntıdan da yoksundur. Eğer "çözümleme" terimini kullanmayı istersek, tüm bağıntıdan çözülmüş, saltık olarak kendi başına kalmış, sözcüğün gerçek anlamında "analitik" denmesi gerekendir. Ve tüm olumsuzlamadan da soyutlanmış olmalıdır çünkü olumsuzlamanın kendisi bir bağıntıdır. Ama düşüncenin başından bu yana yaptığı şey bu soyutlamadan başka birşey değildir. Olumsuzlamayı kavramdan soyutlayamayız. Kavram kendisi ve olumsuzlamasıdır. Ama kavramın biricik gerçek olumsuzlaması onun karşıtıdır, çünkü olumsuzlamanın ortadan kaldırma olması ölçüsünde bu işi ancak kavramın karşıtı yapabilir.
Bir Kavramın onu kapsamayan bir başkasından çıktığını ileri sürmek dışsal anlak ya da derin düşünce bağlantısından başka birşey değildir. Örneğin, 'Kavramlar, İdealar Deneyimden türer' anlatımı böyledir. Bir kavramın bir başkasından türemesi onun tarafından kapsanmasını ya da onunla bir olmasını gerektirir. Bir çıkarsama ancak kendinde ya da gizil olan için olanaklıdır. Bu nedenledir ki anlak soyutlaması — örneğin "kendinde-Şey" gibi bir soyutlama — bir çıkarsamaya izin vermez, çünkü tüm belirlenimlerinden soyutlanmış birşey içeriksizdir ve hiç kuşkusuz bir kavram değildir. Ve gene de bu durumda bile soyutlamanın, bu anlak olumsuzlamasının kendisi bir ilişki ve böylece bir içeriktir ve "kendinde-Şey" soyutlaması bile ondan bekleneni yerine getirmeyi başaramaz çünkü "benim için şey"dir.
Aşağıdaki çözümlemeler usun özsel olarak uyguladığı mantıksal işlemleri toparlamak için amaçlanmıştır. Kavramlar olarak görüldükleri düzeye dek, kendileri henüz dizgesel bütün içinde çıkarsanmış değildir ve düşünceye henüz tanıtlanmamış dışsal yardımcılar olarak işlev görürler. Mantık Bilimi doğrudan doğruya doğal bilincin tasarımsal düzleminde anlaşılamaz. Bir ön kurgul birikimi, arı kavramsal düşüncenin kendisi ile belli bir tanışıklığı öngerektirir. Bu tanışıklığı edinmenin bir yolu da doğal bilincimizin yeteneklerini kurgul bilgi ile karşılaştırmak, böylece doğal bilinçten istenen dönüşümün doğası konusunda kimi ön bilgiler kazanmaktır.

Düşünce kendi belirlenimini kendi içinden üretir. Düşüncenin nasıl işlemesi gerektiği konusunda ona dışardan yönergeler vermeyi istemenin bir anlamı yoktur. Düşünce süreçleri zorunlu olarak izlemeleri gereken yoldan başkasını izleyemezler.

Mantık ve Zaman
Mantık Bilimi arı düşünce öğesinde açınır, Uzay ve Zamanda değil. Buna göre mantıksal ardışıklık zamansal ardışıklık değildir. Eğer gene de usu Zamanda dtüşünürsek, o zaman tıpkı Tanrı gibi 'her zaman' varolduğunu söylememiz gerekir. Ve o zaman tüm kavramlar aynı kıpıda varolurlar ki, Bir olduklarını söylemenin bir başka yoludur.

Kavramın var olduğunu söylemek onun için söylenebilecek en soyut şeydir, çünkü Varlık en soyut belirlenim, aslında belirlenimsizliktir.

Varlık ve Zaman
Varlık Zamanda değildir çünkü bir soyutlamadır, fiziksel birşey değil. Ontoloji Varlık ile ilgilenir, Oluş ile, değişim sürecinde olanla, Uzay ve Zamanda ve böylece sonlu olan ile değil. Zaman ile ilişki ya da Zamanda olmak Zamanın kendi kavramından ötürü bir Oluş ilişkisidir, çünkü Zaman, Şimdi olarak, varken yitendir, olmanın ve olmamanın birliğidir.

Heidegger bir Ontolojiden söz etmek istediği düzeye dek onu zamansal olarak görmek zorundadır çünkü "Varlığın evi dildir" ve Dil Daseina, zamansal olan İnsana aittir, Dilin evi İnsandır. "Fenomenolojik Ontoloji" bu düzeye dek olanaklı en imbesil anlatımlardan biridir ve imbesiller tarafından anlaşılır. Ontolojinin zamansal olduğunu sanrılamak için Varlığın kendisini Kant'ın yaptığı gibi belirli-Varlık olarak, örneğin bir yüz TL olarak düşünmek iyi olacaktır.

Zamanda olan Uzayda da olandır. Bu nedenle  Sein und Zeit anlatımı felsefi olmaktan çok şiirseldir, kavramsal olmaktan çok fenomenolojiktir. Bu düzlemde, Varlık ve Zaman ilişkisinden söz eden düşünürlerin düşündükleri ve demek istedikleri 'Varlık' soyut, genelde, belirlenimsiz Varlık değil, ama Varlıktan başka birşeydir. Fenomenal bir Varlıktır ki, genel olarak, soyut olarak Varlık değil, belirli-Varlıktır, gerçekte uzaysal-zamansal, fiziksel Varlıktır.

Varlığın anlamını araştırmak Varlığı semantik olarak araştırmaktır, mantıksal olarak değil. Heidegger'in Logos ile anladığı şey Söylemdir (Reden), Us değil. Buna göre Heidegger'in fenomenolojik ontoloji dediği şeyde herhangi bir tanıtlama söz konusu olmamalıdır ve kendisi bunu özellikle vurgular. Ama, ironik olarak, bütün bir Varlık ve Zaman baştan sona bir çiviyi çiviyle sökme girişimi, mantığı mantıksal tanıtlamanın kendisi yoluyla yenme çabasıdır.

Olumsuz
Olumsuz-Olan ortadan kaldırılmış olandır, olumsuz Varlıktır. 

Olumsuz-olan dolaysızlık ya da Varlık değil, ama dolaylı, olumsuz Varlıktır; yok olan ya da olmayan değil, ama ortadan kaldırılmış olarak varolandır.

Benzer olarak, 'olumlu-olan' dolaylı, koyulmuş Varlıktır.

'Olumsuz-olan' 'olum' ya da 'olma' durumu, Varlığı olumsuzlanmış olandır. Vardır, ama olumsuz olarak. Olumsuz terim dolaylıdır, çünkü olumsuzlanma yoluyla, kendi başkası tarafından ortadan kaldırılma yoluyla ortaya çıkmıştır. Vardır, ama Varlığı olumsuzdur; yoktur, ama dolaylı Yokluktur.

'Olumsuz-olan' bir ilişki olandır, çünkü dolaylıdır

Olumsuzluk
Olumsuzluk vardır, ama dolaysız olarak değil, dolaylı olarak. Ya da ortadan kaldırılmış Varlık ve dolaylı Yokluktur. Dolaylı Yokluk ortadan kaldırılmış Yokluktur, böylece Yokluğun olumsuzlanması olarak dolaylı Varlık ya da olumludur.

Olumsuzluk, Yokluğun tersine, belirlidir, ya da belirli Yokluktur (bestimmtes Nichts).

Olumsuzluk ilişkidir, ve böyle olarak olumludur, çünkü ilişki belirlilik ve böylece olgusallıktır. Yine bu aynı ilişkililik bağlamında Olumsuzluk dolaylılıktır, olumlu olan dolayısıyladır.

Dolaysız Yokluk, genel olarak Yokluk bir ortadan kalkma süreci içermez, soyut Yokluktur. Dolaysız Yokluk soyut olumsuzluktur.

(Öz alanında dolaylı dolaysızlık durumunda Valık Varoluş olarak ve dolaylı kılıcı etmen Zemin olarak koyulur.)

Belirlenim olumsuzlamadır. Soyut analitik düşünce için dolaysız görünen geçekte ya da kavramsal düşüncede dolaylıdır, çünkü dolaysızlılığın olumsuzlanmasıdır, ve olumlu değil ama olumsuzdur. Ve aynı zamanda nasıl dolaylılık için dolaysızlık zorunlu ise, olumsuz için de olumlu o denli zorunludur.
Olumsuzlama (1)
Olumsuzlama bir ilişkiyi, dahası bir ortadan kaldırma ilişkisini varsayar.

Kavram karşıtı yoluyla belirlendiği ve karşıtlık ilişkisi ortadan kaldırma ilişkisi olduğu için, Kavram kendi doğasında olumsuzlama içerir. Ve olumsuzlanan karşıt olduğu için, Kavram olumsuzun olumsuzlanmasını da kendi doğasında taşır.

Ortadan kaldırmanın doğası irdelendiğinde, bir kavramın onunla Bir olan kendi başkasını ortadan kaldırması olanaksızdır, çünkü bu olanaklı olsaydı, kavram karşıtıyla birlikte kendi kendisini de yoketmiş olurdu. Ama buna karşın bir "ortadan kaldırma"dan söz ederiz, çünkü bu sözcük, tıpkı Almanca "Aufheben" gibi, salt bir yoketmeyi değil, ama saklamayı da anlatır.

Olumsuzlama (2)
O lumsuzlama olumsuzlar, olumluluğu ortadan kaldırır, ama böylelikle kendini de ortadan kaldırır ve bu Hegel'in olumsuzlamanın olumsuzlaması dediği şeydir. Sonuçta olumsuzlanmış bir karşıtlık vardır. Olumsuz karşıtlık ise Birlikten başka birşey değildir. Bu birlik somuttur, içeriklidir, çünkü ortadan kalkan yanları olumsuz olarak kendi içinde kapsar ve belirliğliğini bu kendi kıpılarından alır. Bu belirliliklerin doğası birlik olarak somut kavramın belirlenimini oluşturur.

Olumsuzlama soyut hiçlik değildir ve karşıtı ile, olgusallık ile birlik içinde durur ve onu bir kıpı olarak kendi içinde kapsar, onun tarafından belirlenir. Öte yandan Kant (AUE, B 217, A 176) olumsuzlamayı tam olarak bu soyutluğu içinde görür, ve olgusal olanı ise duyumlar ile ilişki içinde tanımlar: "Ama genel olarak duyumlara karşılık düşen olgusal, olumsuzlama = 0 ile karşıtlık içinde, yalnızca kavramı kendinde varlık kapsayanı temsil eder, ve genel olarak görgül bir bilinçteki sentezden başka birşeyi imlemez" :: "Aber das Reale, was den Empfindungen überhaupt korrespondiert, im Gegensatz mit der Negation = O, stellt nur etwas vor, dessen Begriff an sich ein Sein enthält, und bedeutet nichts als [A 176] die Synthesis in einem empirischen Bewußtsein überhaupt. "

Olumsuzlamanın Olumsuzlaması (1)
Olumsuzlamanın olumsuzlaması olumludur. Olumlu olan dolaysızdır. Ama o denli de dolaylıdır. Dolaysızlık dolaylılığı, onu ortaya çıkaran süreci olumsuz olarak kapsar ve onunla ilişkisi olumsuz ilişkidir.

İlk olumsuzlama ilk terimi olumsuz olarak kendi içinde kapsayan bir olgusallık olarak düşünülür. Yine, ilk olumsuzlama yalnızca olumlu bir varlık olarak kendisi değil, ama olumsuz bir varlık olarak ortadan kaldırdığı şeydir. Onunla birdir, belirlenimini ona borçludur, onsuz mantıksal olarak olanaksızdır. Olgusallık kendi içinde taşıdığı olumsuzlama nedeniyle belirlidir, Nitelik ile birdir. Belirlilik olumlu olarak koyulmuş olumsuzlamadır.

Olumsuzlamanın Olumsuzlaması (2)
Olumsuzlama Olgusallık ile karşıttır. Ama 1) Olumsuzlama olumsuz olarak kapsadığı moment dolayısıyla belirlidir ve Olgusallıktır; ve 2) Olgusallık belirlilik olduğu düzeye dek Olumsuzlamadır. Olumsuzlama ve Olgusallık birdir. Birlik aynı zamanda Çelişkinin kendini ortadan kaldırma biçimidir. Bu iki momentin ortadan kalkışı ya da Birlikleri yeni terimdir. Birlik başkası ile, olumsuzlama ile tüm ilişkiyi olumsuzlamış, kendi içine çekilmiştir. Bir belirliliği olan ve başkalığı dışlayan bu Varlık Birşey dediğimiz şeydir (Kendi-içinde-Varlık).
Kendi-İle-İlişki (1)
Kendi ile ilişki sonsuz ilişkidir. Birşeyin Başkası ile ilişkisi onun sonluluğudur, çünkü Başkası Birşeyin sonudur. Kendi ile ilişkide de bir son vardır, ama Birşey bu sonda o denli de kendi kendisi ile buluştuğu için bu son gerçekte sonu olmayan bir son, sonsuzdur.

Birşeyin kendi ile ilişkisi ilk olarak bir ilişkidir, ve salt tekil bir soyutluk durumu, salt bir ilişkisizlik değildir. Bu ilişkinin zorunluğu belirli olmanın kendisinde yatar, çünkü belirlilik her durumda ilişki imler.

Olumsuzlamanın olumsuzlaması yoluyla elde edilen dolaysızlık kendi-ile-ilişkidir.

Varlık durumunda, varlığın tam ilişkisizliği ve içeriksizliği söz konusu olduğunda, bu analitik kıpı kendi ile ilişkiden söz edilmesini de gereksizleştirir. Ama varlık gene de kendinde ilişkidir, çünkü belirlidir.

Kendi-İle-İlişki (2)
Olumsuzlamanın olumsuzlamasının sonucu kendi-ile-ilişkidir, olumluluktur.

Kendi-ile-ilişki ya da kendi ile dolaylılık yalın özdeşliktir ( A = A) (die Vermittelung mit sich ist im Etwas gesetzt, insofern es als einfaches Identisches bestimmt ist).

Kendi ile ilişki kendi ile göreli olmak, böylece göreli olmamak, saltık olmaktır. Kendi ile ilişki kendinin kendi ile birliği ve böylece belirliliğin olumsuzlanmasıdır. Spinoza saltık olmayı belirlenimsiz olmak olarak anlar ve buna göre Tözden tüm olumsuzlamayı dışlar. Yine, Parmenides için de Varlık belirlenimsiz olumludur.

Ama kendi ile ilişki, bu arı olgusallık kendinde o denli de olumsuzluktur ve kendi ile ilişkili olan belirliliktir.

Değişimin başkasını gerektirmesi ölçüsünde, kendi-ile-ilişki değişimi dışlar

Kendi-İçin-Varlık (1)
Kendi-için-Varlığı anlamaya yardımcı olabilecek ilk tasarım "kendi için" anlatımıdır. Tasarım hiç kuşkusuz Kavrama geçişin geçerli bir yoludur.

"Kendi için" olmak birşeyin kendisini nesne alması, kendi ile ilişkiye girmesi, kendisini kendi önüne koyması, kendisini kendinden itmesidir. Bu dışsal "itme" anlatımı Hegel'in de bu kavramı çözümlemesinde sık kullandığı bir tasarımdır.

Kendi-için-Varlık gerçekte Birdir, ve Bir kavramını düşünmek tüm başkalığı dışlamayı, saltık soyutlamayı gerektirir. Ama saltık olarak soyut olmak aynı zamanda belirlenimsiz olmaktır. Birin saltık soyutluğu içinde kalması ve gene de belirli olması belirlenimini verecek olan olumsuzun, başkasının o denli de yalnızca ve yalnızca kendisi olması yoluyla olanaklıdır. Bir belirlenimini ancak kendisi ile, ancak Bir ile ilişkide kazanır. Varlığın Varlık ile ilişkisi kendi-için-Varlığı başkası-için-Varlık olmaktan ayırır.

Kendi-İçin-Varlık (2)
Kendi-için-Varlık başkasında kendisi ile karşılaştığı için sonsuz Varlıktır, çünkü Sonsuzluk sonlu olmamak değil, ama sonlu olmak ve aynı zamanda sonluda başkası ile değil kendi ile karşılaşmaktır.

Sonsuz kavramı da eğer tüm olumsuzlamadan, sınırdan, başkasından soyutlanırsa belirlenimsiz kalır. Spinoza ve Schelling bu yolda tüm olumsuzu Tözden ve Saltıktan uzaklaştırmayı istemişlerdir. Spinoza tüm belirlemenin olumsuzlama olduğunu doğru olarak görmüş, ama Tanrıyı ya da Tözü bu olumsuzlamadan kurtarmak için tüm belirlenimi ondan dışlama yolunu seçmiştir. Schelling Saltıkta tüm şeylerin Bir olduğunu, ve bunun için Saltıkta tüm ayrımın, belirlenimin yitmesi gerektiğini ve böylece Saltığın arı olumluluk olduğunu düşünmüştür. Ama olumluluk olumsuzdan dışlandığı ölçüde kendisi olmaya da son verir. Göreliliği dışlayan bir Saltık Saltık olmaya son verir.

Bu tür düşünceler kurgul değil ama analitiktirler. Kurgul düşünce Sonsuzu Sonluyu da içeren Kavram olarak alır. Eğer sonlu sonsuzdan dışlanacak olursa, gerçekte o zaman onu sınırlayan ve sonlulaştıran etmen olur. Sonsuzun gerçeği sonlu ile bir olmaktır. Kendi-için-Varlık da tam olarak bu aynı sonsuzluğu anlatır.

Kendi-İçin-Varlık (3)
Kendi-için-Varlık sonsuz Varlıktır, yani bir belirlenim olarak öyle bir olumsuzlama içerir ki, bu aynı zamanda bir olumsuzlama değildir, çünkü olumsuzu kendisidir. Kendi-için-Varlığın kavramı budur.

Kendi-için-Varlık Bir ile aynı şey değildir. Bir kendi-için-Varlığın yalnızca bir belirlenimi ya da biçimidir. Ego, bilinç, özbilinç vb. de birer kendi-için-Varlıktır.

Kendi-için-Varlık yalnızca Varlık değil, yalnızca belirli-Varlık da değil, ama her ikisidir.

Belirli-Varlık başkası-için-Varlıktır. Kendi-için-Varlık da belirli olduğu düzeye dek başkası içindir. Ama bu başkası kendisidir.

Belirli-Varlık ortadan kaldırılmış Varlıktır. Kendi-için-Varlık ortadan kaldırılmış belirli-Varlıktır. Belirli Varlık ilk olumsuzlama iken, kendi-için-Varlık ikinci olumsuzlama, olumsuzlamanın olumsuzlamasıdır

Kendi-İçin-Varlık (4)
Kendi-için-Varlığın Sonsuzdan ayrımı birincinin başkası kendisi iken, ikincinin başkasının ise kendisi olmasıdır. Kendi-için-Varlığın olumsuzu Kendi-için-Varlıktır. Sonsuzun olumsuzu Sonludur.

Belirli-Varlıkta Varlık bir başkası ile, olumsuzlama ile göreli olarak belirlidir. Kendi-için-Varlıkta belirlenim olumsuzlamanın olumsuzlaması olarak, sonsuz olarak, saltık olarak belirlidir.

Kendi-için-Varlık Özdeşlik değildir, çünkü onun durumunda Başkalık ortadan kalkmıştır ve Kendi-için-Varlık dolaysızdır. Buna karşı Öz durumunda başkası ile ilişki belirlenimin kendisini oluşturur ve Hegel'in bir yansıma ilişkisi dediği şeydir.

Kavramın Belirliliği ve Dinginliği 
Kavramın Belirliliği ancak ve ancak bir karşıtlık ile, bir olumsuzlama ile ilişki içinde olanaklıdır. Spinoza da, bildiğimiz gibi, belirlenimin olumsuzlama içerdiğini belirtir, ve olumsuzlama karşıtlığın bir başka anlatımıdır. Karşıtlık Kavramın belirli olması gerektiği düzeye dek saltık olarak zorunludur. Buna göre Kavram içerdiği bu olumsuz öğe nedeniyle dinginlikten ve değişmezlikten saltık olarak uzaktır. Ama, eytişimsel olarak, ancak dingin olan devimde olabilir. Bu düzeye dek Kavramın değişir mi, değişmez mi olduğu gibi bir soru yalnızca analitik Anlağın kötü alışkanlıklarından biridir. Kavramı değişmezliği içinde aldığımız zaman onu soyutlama içinde, analitik olarak almış oluruz.

Belirlilik salt kendi başına ya da tam yalıtılma içinde alındığında ya da bir karşı belirliliğin yokluğunda kendisi de yiter. Arı aydınlığın ilkin arı karanlık olarak göründüğü sanılır, tıpkı arı karanlığın da arı aydınlık olarak göründüğünün sanılması gibi. Ama gerçekte arı aydınlık arı karanlık ile bir olmaksızın ne karşıtı ne de kendisi olabilir. Arı aydınlık arı karanlıktır, ama ancak hiçbirşey olduğu düzeye dek . Böyle bir soyutlamanın düşünülmesi bile olanaksızdır. Yokluk bile değildir çünkü Yokluk düşünülebilirdir, en sonunda düşüncede vardır.

Belirliliği salt kendi başına aldığı sanısı Anlağın bilme yetisini tanımlar. Bir belirliliğin salt kendisi olarak alınması onu dolaysız olarak almak demektir. Yine, bir belirliliğin salt kendi başına alınması onun başkası ile ilişki içinde olmaksızın alınması demektir. Başkası ile ilişkisinin olumsuzlanması A = A olarak, kendi ile ilişki olarak doğrulanmak demektir. Bu kendi ile ilişki, bu özdeşlik ya da eşitlik başka tüm belirlenimin dışlanmasıdır — olmak ya da varlık dışında. Kendi ile yalın ilişki ya da dolaysızlık Varlıktır. Ve Varlık olanaklı en büyük soyutlama, saltık soyutlamadır. Varlığı duyusal, özdeksel, fiziksel olanla karıştırmamak kuramsal düşüncenin ilk bilgisi olmalıdır.

Dolaysızlık
Yalın Dolaysızlık tüm semantiğe karşın mantıksal olarak dolaylı ya da ilişkili bir anlatımdır, dolaylı olandan ayrımına bir gönderme kapsar. Başka bir deyişle dolaysızın kendisi dolaysız değildir. Bir olumsuzlama kapsar ve onun dolayısıyla, dolaysızlığı olumsuzlama yoluyla dolaysızdır. Anlağın yanılgısı analitik olmak, dolaysızı dolaylıdan ayrı olarak, onunla ilişkisiz olarak almaktır. Ama ilişkisizliğin kendisi bir olumsuzlama ve böylece bir ilişkidir.
Mantık Bilimi (B), Giriş  
"Yalın dolaysızlığın kendisi bir yansıma anlatımıdır ve dolaylı olandan ayrımı ile ilişkilidir. Öyleyse bu yalın dolaysızlık gerçek anlatımında arı Varlıktır." "Die einfache Unmittelbarkeit ist selbst ein Reflexionsausdruck und bezieht sich auf den Unterschied von dem Vermittelten. In ihrem wahren Ausdrucke ist daher diese einfache Unmittelbarkeit das reine Sein."
Arı Bilme
Arı Bilme bir arı-olmayan bilme ile ayrımı içinde anlaşılmalıdır. Bu ikincisi ile denmek istenen sözde 'karışık' bilgi genel olarak görgül bilgidir. Görgül bilgi uzayda ve zamanda olanın, böylece sonlu olanın kendisi sonlu bilgisidir. Bilgide duyusal/tekil öğenin bulunuşu onu görgül yapar.

Duyusal alanın Kavram altına düşmeyen, Kavramın kendisinin erişemediği ve saltık olarak yabancı kaldığı bir alan olarak düşünülmesi bilginin olanaksızlığına ve felsefe tarihinde kuşkucular olarak karşılaştığımız düşünürlerin ortaya çıkışına götürür. Duyusal olanın kendisinin kavramsal olduğunu, bir düşünce ile anlatıldığını gözden kaçırmak kolaydır. Duyular yalnızca duyumsarlar. Ama duyumun kendisi bir kavramdır ve bu onu algıya, kavram yüklenmiş gözlem, deneyim, vb. dediğimiz algı süreçlerine yükselten şeydir. Gözlemin, deneyimin kendileri, ne denli yalın bile olsalar, saltık olarak kavramsal yan taşırlar ve salt bu nedenle deneyim, gözlem vb. olurlar.

Mantık Biliminin öğesi arı bilmedir. Yine, bilginin gerçek ya da var olanın bilmesi olması ölçüsünde, bilgi ancak Kavramın bilgisi olabilir, çünkü Kavram sözcüğün gerçek anlamında var olandır, ortaya çıkması ya da ortadan yitmesi, koşullu, sonlu, geçici, değişken olması söz konusu değildir. Kavramın Varlık ile bu birliği felsefede bilginin nesnesinin varlığı sorununu ortadan kaldırır (Realite var mıdır? sorusu realitenin Oluş süreci olarak anlaşılması durumunda anlamlıdır, çünkü Oluş gerçek bilginin nesnesi değildir, ve bilmek istediğimiz realitenin özsel gerçeği, onun özü olan Kavramdır).

Mantık Bilimi nesnenin bilgisinin Usun kendi bilgisi olduğunu, saltık bilmeyi varsayımı olarak alır.

Hegel Arı Bilmeyi Tinin Görüngübilimi’nin sonucu olarak çıkarsar. Mantık Bilimi öngereği olarak bilincin tam bir çözümlemesini alır. TGb görgül-duyusal bilinç ile, dolaysız bilme ile başlar, ve bilince özünlü karşıtlığın ortadan kaldırılması ile, Varlık ve Kavramın birliği ile sonlanır. Mantık Biliminde bilinç alanının ötesinde, Usun bilincinin alanındayızdır ve Bilinç us ve realite bölünmesi üzerine dayanırken, Us tüm olgusallık olmanın pekinliğidir. Us realitede kendini nesne alır. Bu düzeye dek Arı Ussal Bilgi ya da Mantık Bilimi düzleminde bilincin düalizmi söz konusu değildir. Mantık Bilimininin nesnesi olan Varlık Kavramın kendisidir.

Başlangıç
Başlangıç başlangıç olabilmek için açıktır ki dolaysız olmalıdır. Ama Ben = Ben ile, ya da Töz ya da Monad ile, ya da başka herhangi birşey ile yapılan başlangıçlar daha şimdiden dolaylılık kapsarlar. Yine, belirli herhangi birşey ile yapılan başlangıçlar da olumsuzlama ve böylece dolaylılık kapsar. Oysa Başlangıç dolaysız olmalıdır. Ortadan Kaldırma ortadan kaldırılanı yokluğa indirgemez. Yokluk dolaysızdır. Ortadan kaldılrılan ise dolaylılığın sonucudur. Bir yokluktur, olmayan birşeydir ki, gene de kökenini olan birşeyden almıştır. Bir yokluktur ki, ona köken olan belirli şeyi kendi içinde moment olarak taşır. Bu ise olumsuz olandır. Birşeyin karşıtı ile birlik içinde olması onun ortadan kalkması ile denmek istenen şeydir. Ortadan Kaldırma sözcüğü Türkçe’de de Almanca’da olduğu gibi bir yandan yok etme, ve öte yandan saklama gibi iki karşıt anlamı kendi içinde taşır.

Kıpı sözcüğü ortadan kaldılımış olanı, düşünsel-ideel olanı anlatır.

Karşıtlık, Birlik, ‘Sentez’ 
Karşıtlar mantıksal olarak birbirlerini ortadan kaldırdıkları için karşıtlardır (B-MB: "Die Entgegengesetzten heben sich zwar in ihrer Beziehung auf").

Eytişim salt karşıtlığı ileri sürdüğü ve karşıtların birliğini kavramadığı düzeye dek belirli sonucunda doğal olarak yalnızca olumsuzdur, sonludur. Eytişim düşüncenin sonsuz işlemi değildir. Eytişim yalnızca birşeyin kendinde o denli de karşıtı olduğunu bildirir, ama karşıtların birliğine, kurgul kıpıya geçmeden durup kalır. Eytişim bu yüzden sonluluk, ayrım, ikilik kıpısıdır. Felsefe tarihinde pek çok düşünür karşıtları saptamanın ötesine geçememiştir. Oysa bu işi doğal bilinç ya da anlak da kendi sonlu pozunu bozmadan eşit başarıyla yerine getirebilir. Kurgul ve Bireşimsel (‘Spekülatif’ ve ‘Sentetik’)

Eytişimseli karşıtlığa geçişi, Kurgulu ise karşıtların birliğini anlatmak için kullanırız. Karşıtların birliğinin kavramın özsel doğası olması ölçüsünde, 'sentetik' anlatımı bu birliği anlatmak için uygunsuzdur, çünkü sentetik ya da bireşimli olanın bileşenleri analizden ya da çözümlemeden sonra da varlıklarını sürdürürken, belirlenimini karşıtında bulan bir yanın onu belirleyen ayrılması olanaksızdır. Gene de kurgul olanın çözümlemesinden söz edeceksek, bu ancak ve ancak anlak kıpısını anlatacaktır (yalnızca bir soyutlamadır, birliğin geçersiz bir bozuluşudur). Sentez dışsal birlik iken, kurgul birlik ise içsel, özsel, zorunlu, ussal, mantıksaldır, Logostur, gerçek Bağıntıdır. Hegel’e Tez, Antitez ve Sentez üçlemesini yükleyen yorumlar kavramın kurgul doğasını kavramayan ve birliği ancak dışsal olarak tasarlayabilen anlak yorumlarıdır.

Sentez (bireşim) anlatımı kurgul felsefenin yararlanabileceği bir terim değildir, çünkü birliğin içsel mi yoksa dışsal mı olduğunu anlatmaz. Hegel Jacobi'nin Kant'ı eleştirisinden söz ederken şunları yazar: "Sentez herşeyden çok karşılıklı olarak dışsal şeylerin dışsal bir biraraya getirilişinin anlamını imler" :: "... der Synthesis der Sinn von einem äußerlichen Zusammenbringen äußerlich gegeneinander Vorhandener am nächsten liegt ..." (Büyük Mantık, Oluş, Not 3). Bu nedenle Hegel'in yönteminden Tez, Antitez ve Sentez üçlüsü olarak söz etmek onun ancak dışsal bir tasarımını vermekten öteye geçmez.

Olumsuzlamanın Olumsuzlaması karşıtların birliğinin ya da kurgul olanın yalnızca başka bir anlatmıdır. Olumsuzlama bir ilişkidir — ayrım, belirlenim, dolaylılık kapsar. Olumsuzlamanın olumsuzlaması tüm ayrımı ortadan kaldırır ve yalın belirsizliğe, dolaysızlığa, olumlu olana, kendi ile Özdeşliğe geri döner.

Kendi-ile-ilişki. A = A. Böyle soyut olarak alındığında ilişki Anlağa aittir. Çelişkiyi yadsır, Özdeşliği doğrular.

Soyutluk, Arılık, Yalınlık, Dolaysızlık, Analitik, Birlik, Sonsuzluk 
Arı, Yalın, Bir gibi henüz kavramsal olarak çıkarsanmamış anlatımlar mantıksal bağıntıları kavramasında doğal usa yardımcı olmayı amaçlayan semantik aygıtlardır. Yalın anlatımı karmaşığın, ayrımın, çoklunun karşıtı olarak dolaysızlıkla, birlikle anlamdaştır. Arılık yine benzer olarak ayrımın dışlandığını gösterir.Anlak soyutlar, dolaysızı elde eder. Ama gerçekte soyutladığı ile dolaylıdır. Ya da ayrı olan ayrı olduğu ile zorunlu olarak ilişki içindedir ve bu ilişki ayrı olanların ayrılmaz olduklarını anlatır. Ayrı olanlar salt aynı oldukları için ayrılabilirler. Eytişimsel kıpı kurgul kıpıdan ayrıdır ve bu anlatımı yalnızca anlağı çürütmek ve kavramın kendinde karşıtına açılımını belirtmek için kullanırız. Eytişimsel us sonludur, usun sonsuz devimi değildir. Anlak için A = A dır. Birşey salt kendisidir, başkası değil. Anlamanın semantik bir düşünme işlevi olması ölçüsünde, Anlak özdeşlik ilkesine bağlı kalan düşünce kipidir, çünkü birşeyin kendi ile çelişmesi anlamsızlık olarak görülür. Anlak, sağduyu olarak, çelişkiyi yadsır, özdeşliği doğrular. Ama özdeşlik kendinde çelişkidir, çelişki ile ayrılmamacasına bağlıdır, çünkü onu olumsuzlar. Bu düzeye dek özdeşliğin doğrulanması çelişkinin de doğrulanmasıdır. Anlağın karşıtların bu birliğini yadsıması, özdeşliği çelişkiden saltık olarak soyutladığını sanması onu anlak yapan yanının kendisidir. Kurgul kıpı eytişimsel usun ayırdıklarını birleştirir ve sonsuzdur.

Analitik terimler ancak sentetik-dışsal olarak birleşebilirler. Anlak (A = A) karşıtları birleştirmez, ama yalnızca bir ‘ve’ ile yanyana getirir.

Dizge
Dizge zorunlu ilişkilerin bütünüdür. Felsefi bilgi dizgesel de olmalıdır, ve dizgesellik kavramın kendi eytişimi yoluyla oluşturduğu kendi açınımıdır. Eğer bilgimiz felsefi bilgi olacaksa, kullandığımız her kavram çıkarsanmış, dizgesel ilişkileri içine yerleştirilmiş, dizgesel ilişkileri tarafından belirlenmiş olmalıdır. Bu yapılmadığında, tüm düşüncemiz felsefi değer taşımaz. Yalnızca kişisel görüşlerimizi, yalnızca öznel kanı ve sanılarımızı anlatırız. Böyle söylem kavramın kendi mantığını izlemez ve bütünüyle dışsal kökenlidir, şuradan buradan toparlanmış, usun aklamasından geçmeden bilincimize takılmış dergi, gazete, kitap, söyleşi vb. aktarmalarından, gerçekte bize, Usa ait olmayan bir tasarımlar akışından daha iyi değildir. Böyle söylem de ‘uslamlamalardan’ oluşur, ama bu uslamlama kavramsal değil, tasarımsaldır, aslında çağrışımlar yoluyla kurulan bir bağıntılama kütlesinden başka birşey değildir

İlişki
Gerçek mantıksal ilişki birşeyin başkası ile ilişkisi değil, kendi kendisi ile ilişkisidir, çünkü ilişki birliği gerektirir, ayrılığı değil. Kurgul birlik birşeyin karşıtında kendisiile birliği olarak bütün bir ussal dizgenin özsel olarak bir ve aynı tözün kendi ayrımlaşması olduğunu imler. Kavramsal İlişki Birliktir. Kavramsal İlişki iki kavramın dışsal yanyanalığı değil ama içsel birliğidir. İlişki Birliktir. Kavram ancak karşıtı ile Birlik içine olabilir, ve bu Birlik tüm us dizgesine yayılır, onun iletişimi, bütünlüğü, yapısı, belirlenimi bu gerçek, kurgul Birlik üzerine dayanır.Dizgesel Bilgi. Birşeyin bilgisi nedeninin bilgisini gerektirir (Aristoteles). Ama bu nedenin bilgisi de onun nedeninin bilgisini gerektirir. Bu sonsuza gerileme ancak belitlerde sonlanabilir. Aristoteles’in dolaysızlığı kavrayışı budur. Aristoteles’in beliti yalnızca dolaysız, tek-yanlı, böylece anlak bir tanımıdır.Ama bu ilk gerçekliğin sonsuz olması gerekir, ve bu ise onun belit değil ama tanıtlama olmasını gerektirir. Belitin sonluluğu tasarımsal olmasında da görülür.

Başlangıç. Mantıksal dizgede başlangıç belitsel değil ama çıkarsamalı-tanıtlıdır. Başlangıç olarak Varlık dolaysızlığının yanısıra o denli de bütün bir dizge ile dolaylıdır. Varlığın — aslında her Kavramın — bilgisi bütün bir ilişkiler (dolaylılıklar) yapısının, bütün bir dizgenin bilgisidir.

Belit/Axiom
Belit ya da Axiom tanıtlanmamış gerçekliktir. Bir önerme olarak "doğru"dur. Ama bir gerçeklik olarak vardır, nesneldir, öznel önerme biçiminden bağımsızdır. Gerçekliğinin su götürmez, kuşkusuz, pekin olduğu kabul edilir, ama yalnızca kabul edilir. Belitin tanıtsız olmasını onun keyfiliği olarak görme tutumu gerçekliği olanaksız sayan görgücü bakış açılarına aittir. Tanım kavramsal çıkarsamadan ayrı olarak tasarımsal bağıntıyı anlatır. Bu yüzden yerini kurgul felsefede değil ama genel düşüncelerle iş gören görgül bilimlerde bulur.Ancak mantıksal olarak çıkarsanan zorunlu olarak varolandır.Tanıt Kavramın çıkarsamasıdır. Mantık özsel olarak kavramsal ilişkidir. Ama Kavramsal ilişkinin Birlik olduğu düzeye dek, mantıksal olan karşıtlık içinde Bir olandır.TANITLAMA. Felsefe kapsamına tanıtlamasız 'bilgi' almamalıdır. Çünkü felsefe usun koşulsuz, saltık istemine yanıt verme çabamızdır, vegerçek olanı, var olanı bilme istemi herhangi bir yolda kuşkulu olanla doyum bulamaz. Gerçeklik, Varlık ve Tanıtlama arasındaki ilişki Kavram yoluyla kurulur. Gerçek Varlık Kavramdır. Varolan belirli olandır, ve belirlenim ise Kavramın etkinliğidir. Tanıtlama düşüncenin etkinliğidir, duyumun, duyusal algının, sezginin vb. değil. Eğer Kavramsal karşıtık ilişkisine, bu dolaysız birliğe gene de bir aracı arayacaksak ve buna sezgi değil ama usun sezgisi ya da mantığın kendisi demeliyiz. (Sezgi sözcüğü duyusal olanı anlattığı ölçüde kavramsal bilgi için ilgisizdir.)

Varsayım.Tüm görgül-pozitif bilimlerin tersine, felsefe kapsamında hiçbir varsayıma izin veremez.

Kavramı ilkin dolaysızlığı, ilişkisizliği, arılığı içinde düşünebiliriz. Bu soyut düşünme kipi kavramı anlamaktan daha ötesi değildir: A = A. Analitik düşünme yetisi olarak Anlak gereksiz değildir. Tam tersine, Anlak Usun kendisinin zorunlu bir kıpısıdır, ve Eytişimsel işlevindeki Us (= bağıntı, logos) Anlağın (= bağıntısızlık, soyutlama) olumsuzlaması olduğu ölçüde Anlak kıpısı saltık olarak vazgeçilmezdir. Anlak Kavramı evrenselliği içinde, kendi ile yalın özdeşliği içinde alır. Bu kıpıyadır ki hiçbir dışsal ekleme yapmamalı, evrensel kavramı tüm duyusal-görgül belirlenimlerinden arılığı içinde almalıyız. Ancak bu arılık düşüncemizde Kavramı daha öte devimine yetenekli ya da uygun kılar. Kavram bu soyut evrenselliği içinde bile hiç kuşkusuz belirlidir, ve tüm belirleme olumsuzlamadır. Kavram kendi olumsuzu ile, kendi karşıtı ile ayrımsız olarak birdir. Kavramın karşıtı ile bu ilişkisini çıkarsama pekala Eytişimsel Us ya da Olumsuz Us olarak adlandırılabilir. Eytişimsel Us salt kendinde düşünüldüğünde, henüz karşıtların birliği koyulmadıkça, sonludur. Karşıtların ayrılığından bu ayrılıkta imlenen Karşıtların birliği düşüncesine geçiş, saltık çelişkiyi bu doğrulayış Kurgul Usun işlevidir.

Kavram tüm dışsal-duyusal gereçten özgürlüğü içinde bir ilişkiler bütününe, Usun Dizgesine açınır.

Saltık
Saltık olan göreli olan ile karşıtlık içinde ilişkisiz olandır. İlişki olumsuzlama, sınır, belirlenimdir. Saltık olanın gücü tam olarak bu soyutluktan gelir, çünkü ilişkisiz olan tüm olumsuzlamayı, tüm belirlenmeyi, sınırlanmayı, sonluluğu vb. aşar. Birşeyin saltık olduğu söylendiğinde denmek istenen hiç kuşkusuz soyut olduğu değildir. Ama koşlusuz olması, başka hiçbirşey tarafından etkilenmiyor olması tam olarak bu soyutluk nedeniyledir. Gene de, Saltık belirlidir, çünkü göreli değildir ve bu onun olumsuzluğudur.
Göreli
Göreli olan ilişkili, bağıntılı, bağıl, koşullu, sonlu olandır ve varlığını kendinde değil, olumsuzunda bulur. Göreli olan Saltık olan ile karşıtlık içinde, onunla ilişki içinde, ilişkisiz olanla ilişki içinde durur. Göreli olanın Saltık olan ile ilişki içinde durması ancak kendisinin Saltık olması ile olanaklıdır, çünkü eğer Saltığın karşısında Saltık olarak değil ama Göreli olarak durursa onun başkası olacak, onun Saltık olmasına son verecektir.
 
İdea Yayınevi 2014