İdea Yayınevi / Mantık Bilimi
site haritası  
 
Çözümlemeler / Aziz Yardımlı

Hegel — Mantık Bilimi (Büyük)
Çözümlemeler §§ 0270-0317
AZİZ YARDIMLI

Bu çözümlemede kullanılan paragraf numaraları için bkz. Science of Logic

2. Belirli-Varlık
Sonluluk

2. Belirli-Varlık
A. Belirli-Varlık olarak belirli-Varlık
   a. Genel olarak belirli-Varlık
   b. Nitelik
   c. Birşey
B. Sonluluk
   a. Birşey ve bir Başkası
   b. Belirlenim, Yapı (Beschaffenheit) ve Sınır
   c. Sonluluk
      a. Sonluluğun Dolaysızlığı
      b. Sınırlama (Engel) ve Gerek
      g. Sonlunun Sonsuza Geçişi
C. Sonsuzluk
   a. Genel olarak Sonsuzluk
   b. Sonlu ve Sonlunun Karşılıklı Belirlenimi
   c. Olumlu Sonsuzluk


270.1. Sonsuz Saltığın yeni bir tanımı olarak görülebilir; ve belirli-Varlık altına düşen hiçbir kavram Saltık olarak görülemez, çünkü belirlenim sonluluk imler.
270.2. Sonsuz sonlunun olumsuzlanmasıdır, ama böylece sonlu olanla ilişki içindedir.

Sonsuzluk ancak analitik olarak sonlu ile olumsuz ilişkisinin içinde düşünülebilir; gerçekte Spinoza'nın da yaptığı budur.

271.1. Sonsuz sınırdan ve sonluluktan özgür değildir. Sorun Usun sonsuzunu Anlağın sonsuzundan (kötü sonsuz) ayırmaktır.

Analitik anlak Sonsuzun sonludan ayırmanın kendisinde Sonsuzun sonluşlaştırıldığını dikkate almaz.

BÖLÜMLEME

272.1. Sonsuz a) yalın belirlenimi içinde sonlunun olumsuzlanması olarak olumludur; b) böylece sonlu ile ilişki içindedir, ve bu konumda ancak tek-yanlı anlak sonsuzu olarak görülebilir; c) bu sonsuzluk ve sonluluk çelişkisi kendini ortadan kaldırır, iki kıpının birliği koyulur ve bu gerçek sonsuzdur.

(a) GENEL OLARAK SONSUZLUK

273.1. Sonsuzluk olumsuzlamanın olumsuzlaması olarak olumludur.
273.2. Sonsuzluk ilk dolaysız varlıktan daha yeğin olarak vardır. (Doğal bilinç bile Tanrının yalnızca Varlık değil, ama Sonsuz Varlık olduğunu çıkarsar, çünkü Sonsuz tüm sınırlamanın ötesinde ve üzerindedir.)
273.3. Sonsuzluk Özgürlük ve Evrensellik kavramlarının düşüncesine götürür.

274.1. Sonlunun eytişimsel doğası kendini aşmak, kendi olumsuzlanmasını aşmak, ve sonsuz olmaktır.
274.2. Sonsuzluk hazır ve verili birşey değildir, sanki sonlu ondan ayrı birşey olarak ve onun altında duruyormuş gibi.
274.3. Sonlu dışsal değil, tersine içsel olarak Sonsuza yükselir.
274.4. Sonlu sınırı olarak kendi kendisi ile ilişkilidir; kendi-ile-ilişki olarak sınırı olumsuzlar ve ötesine geçer.
274.5. Sonlu kendi doğası yoluyla kendini ortadan kaldırır, kendisi Sonsuz olur.
274.6. Sonsuzluk olumsuzluk içeren Sonlunun olumlu belirlenimidir.

(b) SONLU VE SONSUZUN ALMAŞIK BELİRLENİMİ

[Bu ikinci aşamada sonsuzun kavramı olumsuzu ile ilişkiye girer, karşıtında kendi içine yansır, kendisi sonlu, sınırlı birşey olur, ve karşısında

275.1. Sonsuz vardır, dolaysızdır, ve bu dolaysızlıkta bir başkasının, Sonlunun olumsuzlanmasıdır.
275.2. Yalın varlık biçiminde aynı zamanda bir başkasının yokluğudur. (Yani olumsuzlama kapsar: '-suz' takısının gösterdiği gibi.)
275.3. Sonsuz böylece [ilişki ya da kendi içine yansımadan ötürü] belirli-sınırlı birşey düzeyine düşer.
275.4. Sonsuz kendi içine yansımış belirli-Varlıktır.
275.5. Belirliliğin olumsuzlanması olarak Sonsuzun karşısında Sonlu olgusal belirli varlık olarak durur.
275.6. Böylece Sonlu ve Sonsuz nitel ilişki içinde ve birbirlerine dışsal olarak dururlar.
275.7. Sonsuzun dolaysız varlığı olumsuzlanmasının varlığını, ilkin Sonsuzda yitmiş olan sonluyu yeniden diriltir.

276.1. Ama Sonsuzun ve Sonlu ilişkisi yalnızca Birşey ve Başkası arasındaki ilişki değildir.
276.2. Belirli-Varlık kendi içine geçme, Sonsuz olma belirlenimi ile koyulur.
276.3. Sonsuz Sonlunun Yokluğudur; ikincinin kendinde olduğu, olması gerektiği şeydir.
276.4. Bu 'Gerek' aynı zamanda kendi içine yansır, olgusallaşır.
276.5. Sonsuzda tüm belirlenim, başkalaşım, sınır ve 'Gerek' ortadan kalkar; Sonsuz salt olumlu varlıktır; onda Sonlunun hiçliğinin koyulduğunu görürüz (analitik olarak).
276.6. Sonlunun bu olumsuzlanması 'Kendinde' olandır; bu ise Olumsuzlamanın Olumsuzlaması (O-O) olarak kendi içinde olumludur.
276.7. Ama bu olumlama niteldir, dolaysız kendi-ile-ilişki olarak varlıktır.
276.8. Ama bu nitel olma Sonsuzu sonlulaştırır. Bu Sonsuz sonlu-olmayandır, olumsuzlama belirlenimini kapsayan bir varlıktır.
276.9. Sonlu ile, olgusallık ile karşıtlık içinde, Sonsuz belirlenimsiz boşluktur, Kendinde-Varlığını belirli-Varlığında taşımaz.

Gegen das Endliche, den Kreis der seienden Bestimmtheiten, der Realitäten, ist das Unendliche das unbestimmte Leere, das Jenseits des Endlichen, welches sein Ansichsein nicht an seinem Dasein, das ein bestimmtes ist, hat.

277.1. Böyle Sonlu ile nitel ilişki içinde duran Sonsuzluk kötü sonsuzluk, Anlağın Sonsuzudur (das Schlecht-Unendliche).
277.2. Anlak Sonsuzu ve Sonluyu uzlaştırdığı sanısı içindedir.

278.1. Bu çelişki iki belirliliğin, sonlu ve sonsuz iki dünyanın varlığını anlatır: Sonsuz yalnızca sonlunun sınırı, böylece kendisi sonludur.

279.1. Bu çelişki içeriğini daha açık biçimlere geliştirir: Sonsuzun yanında bırakılan sonlu sonsuzu bir sonlu yapar..

280.1. Olumsuzlama ayırdığı denli de ilişkilendirir.

Sonsuzun çelişkiden soyutlanmaması, tam tersine çelişki kapsaması gerekir; anlak Sonsuzu karşıtlıksız, olumsuzlama içermeyen ve çelişkisiz vb. olarak görmeye çalışır. Sonsuzluk bir belirliliktir, ve belirlilik ise onun sonluluğudur. Sonsuz eğer bu belirli-Varlğını soyutlayacak olursa, kendisi bir kez daha belirlenimsiz yalın Varlığa indirgenir.

281.1. Sonlunun ve sonsuzun birlikleri belirli-Varlıkta koyulur.
281.2. Birlik Sonlunun Sonsuza ve Sonsuzun Sonluya geçişidir, öyle ki Sonsuz ancak Sonluda ortaya çıkar, ve evrik olarak.

282.1. Sonludan Sonsuza geçilir. Sonlunun ötesindeki bu başluk gerçekte yine bir Sınırdır ve aşılır. Ve bu gidiş geliş sonsuza dek yineler.
282.2. Sonsuzun yitişi ve Sonlunun ortaya çıkışı ve bunun tersi dışsal olarak düşünüldüğünde bu bitimsiz bir gidiş geliştir.

283.1. Bu anlak sürecinde Sonlunun ve Sonsuzun almaşık belirlenmelerini görürüz.
283.2. Gerçekte her biri kendisinde kendi başkasını kapsar ve böylece kendinin ve başkasının birliğidir.

284.1. Sonsuza ilerleme birçok biçimlerde ötesi olmayan birşey olarak kabul edilir.
284.2. Ama bu 'sonsuza ilerleme' çözülmeyen çelişkinin kendisidir.

285.1. Kötü sonsuzluk sonludan kurtulamayan bir ilerleme, böylece bir yerinde saymadır. Can sıkıcıdır.

286.1. Kötü sonsuzluk sıradan sonlu düşüncenin düşüncesiz bir oyunudur.

(c) OLUMLU SONSUZLUK

287.1. Kötü sonsuzlukta sonludan sonsuza ve sonsuzdan sonluya geçiş Kavramın dışsal gerçekleşmesidir = Kavramın yalnızca içeriği koyulmuş, ama henüz Birlik koyulmuş değildir.

Yapılması gereken şey her iki belirlenimde de karşıtının içeriğinin kapsandığını ve böylece onları soyutlamanın olanaksız olduğunu görmektir.

288.1. Sonsuz yalnızca sonlunun ötesidir; sonlunun olumsuzlanmasıdır; böylece sonlu aşılması gerekendir, kendinin kendi içinde olumsuzlanmasıdır, sonsuzluktur.
288.2. Öyleyse her birinde ötekinin belirlenimi vardır: Analitik düşünce bunları almaşık belirlenimler olarak görürken, diyalektik düşünce onları birlikleri içinde kavrar.
288.3. Sonsuzun ne olduğunu söylemede, 'Son-suz' demede, son daha şimdiden içerilir. Sonlunun belirlenimini Sonsuzda bulmak için yalnızca söylenene bakmak yeterlidir.
288.4. Sonsuz ikisinden biri değildir; yoksa o da sonlu olur (sonlu Sonsuz), ve yalnızca ortada iki sonlu bulunmuş olur.

289.1. Sonlu ve Sonsuz bir ve ayrıdırlar; her biri kendi belirleniminde ötekini kapsar.

290.1. Sonlu ve Sonsuzun birliğinin kendisi Sonsuzdur (analitik Sonsuz değil ama kurgul Sonsuz).
290.2. Her biri şimdi kendisinin ve karşıtının birliği olduğuna göre, iki birlik vardır.
290.3. Birlik onları ilkin olumsuzlanmış olarak koyar, çünkü her birinin ne ise karşıtından ayrı olarak o olması gerekir.
290.4. Birliklerinde nitel karakterlerini yitirirler: çünkü Nitelik ayrımları içinde varolur.

291.1. Ama o denli de ayrı oldukları için, Sonsuz her ikisinde ayrı olarak belirlenir.
291.2. Sonsuz ondan ayrı olan Sonluyu kapsar; birincisi Kendinde, ikincisi ondaki belirlilik ya da sınırdır;
291.3. Sonsuzun belirlenimi, Kendinde (Ansich), Nitelik tarafından bozulur; sonlulaştırılmış sonsuz olur.
291.4. Sonlu ise yalnızca Kendindenin olumsuzlanması olmasına karşın Birlik nedeniyle karşıtını kendi içinde taşıdığı için, bir bakıma sonsuz ölçüde yükseltilir ve sonsuzlaştırılmış sonlu olarak koyulur.

292.1. Anlak bu iki Birliği de yanlış anlar.

293.1. Sonlunun ve Sonsuzun Anlak tarafından yanlışlanması (die Verfälschung) birliğin dışsal olarak anlaşılmasına bağlıdır.

294.1. Sonlu kendini Sonsuzda ortadan kaldırır; ama Sonsuz Sonlunun ortadan kaldırılmasıdır; öyleyse kendini olumsuzlamada ortadan kaldıran olumsuzlamadır;
294.2. Öyleyse Sonsuz olumsuzun, genel olarak belirlenimin olumsuzudur.

295.1. Her birinde aynı olumsuzlamanın olumsuzlaması bulunur. Ama bu kendinde kendi ile bağıntı, olumlamadır (die Affirmation).
295.2. Bu olumlama bir dolaylılık yoluyla, olumsuzlamanın olumsuzlanması yoluyladır.

296.1. Sonsuza ilerlemede hem Sonlu hem de Sonsuz olumsuzlanır, ama ikisi de aynı yolda.
296.2. İkisi de birbiri ardına ayrı olarak, kendi başına olumlu olarak koyulur.

297.1. İlk olarak, sonsuza ilerleme bir ardışıklık olarak alınabilir: Sonlu aşılır, onun olumsuzuna, öte-yana, Sonsuza ulaşılır, ama Sonsuzda Sınır yeniden doğar. (Burada Sonlunun aşılmasının ya da olumsuzlanmasının Sonsuzu getirmesine dikkat.)

298.1. Sonsuzda, sınırın ötesinde, yalnızca yeni bir sınır doğar; bu da aynı yazgıya uğrar ve olumsuzlanır. Yine ilk Sonsuz ortaya çıkar.
298.2. Sonsuz böylece Sonluyu aşmada ondan uzaklaşmış olmaz.

299.1. Böylece bu devimde hem Sonlu hem de Sonsuz olumsuzlanması yoluyla kendine geri döner.
299.2. Her ikisi de kendini olumsuzlayarak kendinde kendi ile dolaylılıktır; her biri Olumludur ki, her birinin olumsuzlanmasını kapsar ve o olumsuzlamanın olumsuzlanmasıdır.
299.3. Böylece birer sonuçturlar ve başlangıçtaki belirlenimlerinde oldukları şey değildirler.
299.4. Anlak bu karşıtlıkları çelişki olarak yalnızca yadsır, onlardaki olumluyu, sonucu göremez.

300.1. Çizgi her iki yönde de sona ermez; bir sonsuza ilerlemedir ki, her iki uçta da kıpıların her biri almaşık olarak birbirini izler.
300.2. Sonlu ilkin yalnızca Sonsuza karşı Sonludur; sonra Sonlu ve aynı zamanda ona karşıt olan Sonsuzdur.
300.3. Sonsuz da ilkin yalnızca Sonsuz olan kötü Sonsuz, sonra hem Sonsuzu hem de Sonluyu kıpılar olarak kapsayan Sonsuzdur.
300.4. Ama Sonsuz yalnızca Sonlunun karşıtı olmakla ve böylece yalnızca Sonlulardan biri olmakla kalmaz, bu ayrımı olumlamaya yükseltir ve bu dolaylılık yoluyla gerçek Sonsuz olur.

301.1. Gerçek Sonsuz kıpılarının ikisinin birliğidir, özsel olarak bir Oluştur.
301.2. Oluş Varlık ve Yokluğun, Birşey ve Başkasının birliğidir. Şimdi ise Sonsuz olarak, kıpıları Sonsuz ve Sonludur ki, bunlar kendilerinde birer Oluş sürecidir.

302.1. Sonsuz, tamamlanmış kendi içine geri dönüş olarak, Varlıktır; ama belirlenimsiz, soyut Varlık değil.
302.2. Çünkü O-O olarak koyulmuştur. Öyleyse o denli de belirli-Varlıktır, çünkü olumsuzlama ve öyleyse belirlilik kapsar.
302.3. Vardır, ve belirlidir. Yalnızca kötü Sonsuz ötededir, çünkü yalnızca Sonlunun olumsuzlanmasıdır, ilk, soyut olumsuzlamadır, yalnızca olumsuz olarak belirlidir, erişilemezdir ve bu büyüklük değil ama önemsizliktir.
302.4. Erişilemeyen gerçek olmayandır.
302.5. Çizgi yalnızca uçlarında ve yalnızca çizginin olmadığı yerde sonsuz, ve böylece kötü sonsuzdur.
302.6. Gerçek Sonsuzun imgesi dairedir, kendine ulaşan çizgidir, başlangıcı ve sonu yoktur.

303.1. Gerçek Sonsuz soyut olumsuzlama ile karşıtlık içinde olumlu olarak koyulan belirli-Varlıktır.
303.2. Salt olumlu olan Olgusallıktan daha yüksek bir anlamda Olgusallıktır, çünkü şimdi somut bir içeriği vardır.
303.3. Olgusallık daha öte Öz, Kavram, İdea olarak belirlenir.
303.4. Ama Olgusallık gibi soyut bir kategoriyi daha somut kategoriler ile bağıntı içinde yinelemek gereksizdir.
303.5. Özün, İdeanın olgusal olduğunu yinelemek eğitimsiz bilince düşer, çünkü onun için bu soyut kategoriler daha tanıdıktır.

304.1. Olumsuzlama Olumlu olarak Olgusallığa ya da Reelliğe karşıttır; ama Olumsuzlama burada Olumsuzlamanın Olumsuzlamasıdır.
304.2. Reellik ile karşıtlık içindeki Negatif böyece İdeallik olarak belirlenir.
304.3. Gerçek sonsuzda olduğu gibi Sonlu ideal olandır [das Ideelle]. (Das Ideale ise Güzel olanla ilgilidir.)
304.4. İdeal bir belirlenim, bir içeriktir , ama bağımsız bir varlık değil, yalnızca bir kıpıdır.
304.5. Sonlu reel olarak, Sonsuz ideal olarak alınır; Kavram da yine aynı karşıtlık içinde ideal olarak, 'yalnızca' ideal olarak alınır; ama bu bağlamda Anlağın analitik düzlemine geri düşülür.

GEÇİŞ

305.1. İdealliğe Sonsuzluğun Niteliği denebilir; ama özsel olarak Oluş süreci ve böylece bir geçiştir.
305.2. Sonlunun ve Sonsuzun ortadan kalkışı olarak bu kendine geri dönüş kendi ile ilişki ya da varlıktır.
305.3. Bu varlık, kendi ile ilişki olarak, olumsuzlama kapsar ve böylece belirlidir.
305.4. Ama bu Olumsuzlama özsel olarak O-O olduğu, kendi ile ilişkili Olumsuzlama olduğu için, Kendi-İçin-Varlık denilen belirli-Varlıktır.

Sonsuza İlerleme için Not, §§ 306-317, daha sonra eklenecek.

Hegel
Mantık Bilimi (Büyük)

İdealizm üzerine not
İlgili yer: A-MB § 95, WW952
MİLLER: §§ 316-7.

 
c. Olumlu sonsuzluk

...
Not 2
Sonlu idealdir önermesi İdealizmi oluşturur. Felsefenin İdealizmi yalnızca sonluyu gerçekten varolan olarak tanımamaktan oluşur. Her felsefe özsel olarak İdealizmdir ya da en azından onu ilkesi olarak alır, ve soru o zaman yalnızca bu ilkenin edimsel olarak ne ölçüde yerine getirilmiş olduğudur. Felsefe bu düzeye dek din gibidir; çünkü din de benzer olarak sonluluğu gerçek bir varlık olarak, bir enson ya da saltık olarak, ya da konutlanmamış, yaratılmamış, bengi birşey olarak tanımaz. İdealist ve realist felsefelerin karşıtlığı buna göre anlamsızdır. Genel olarak sonlu belirli-varlığa gerçek, enson, saltık varlık yükleyen bir felsefe felsefe adına yaraşmaz; eski ya da yeni felsefelerin ilkeleri, su ya da özdek ya da atomlar düşünceler, evrenseller, ideallerdirler, dolaysızca bulundukları gibi, e.d. duyusal tekillikleri içindeki şeyler değil, giderek Thales’in suyu bile değil; çünkü görgül su olmasına karşın, bunun dışında aynı zamanda tüm başka şeylerin kendindeleri ya da özleridir, ve bu şeyler bağımsız, kendi içlerinde temellenmiş değil, tersine bir başkasından, sudan konutlanmış [sezten = annehmen], e.d. idealdirler. Daha önce ilkeyi, evrenseli İdeal olarak adlandırırken — tıpkı özellikle kavramın, düşüncenin, tinin de İdeal olarak adlandırılması gerektiği gibi —, sonra yine tekil duyusal şeyleri de ilkede, kavramda ideal olarak, özellikle Tinde ortadan kaldırılmış olarak adlandırdık; böylece burada geçerken sonsuz olanın durumunda kendini göstermiş olan bu çifte-yana dikkati çekmek gerekir, eş deyişle, bir kez İdeal somut, gerçekten-varolan iken, ikinci kez bunun kıpıları da eşit ölçüde İdealdir, onda ortadan kaldırılmıştır; ama gerçekte tek bir somut bütün vardır ki kıpılar ondan ayrılmazdır.

c. Die affirmative Unendlichkeit

...
Anmerkung 2
Der Satz, daß das Endliche ideel ist, macht den Idealismus aus. Der Idealismus der Philosophie bestheht in nichts anderem als darin, das Endliche nicht als ein wahrhaft Seiendes anzuerkennen. Jede Philosophie ist wesentlich Idealismus oder hat denselben wenigstens zu ihrem Prinzip, und die Frage ist dann nur, inwiefern dasselbe wirklich durchgeführt ist. Die Philosophie ist es sosehr als die Religion; denn die Religion anerkennt die Endlichkeit ebonsowenig als ein wahrhaftes Sein, als ein Letztes, Absolutes, oder als ein Nicht-Gesetztes, Unerschaffenes, Ewiges. Der Gegensatz von idealistischer und realistischer Philosophie ist daher ohne Bedeutung. Eine Philosophie, welche dem endlichen Dasein als solchem wahrhaftes, letztes, absolutes Sein zuschriebe, verdiente den Namen Philosophie nicht; Prinzipien älterer oder neuer Philosophien, das Wasser oder Materie oder die Atome, sind Gedanken, Allgemeine, Ideelle, nicht Dinge, wie sie sich unmittelbar vorfinden, d.i. in sinnlicher Einzelheit, selbst jenes Thaletische Wasser nicht; denn obgleich auch das empirische Wasser, is es außerdem zugleich das Ansich oder Wesen aller anderen Dinge, und diese sind nicht selbständinge, in sich gegründete, sondern aus einem Anderen, dem Wasser, gesetzte, d.i. ideelle. Indem vorhin das Prinzip, das Allgemeine, das Ideelle genannt worden, wie noch mehr der Begriff, die Idee, der Geist Ideelles zu nennen ist und dann wiederum die einzelnen sinnlichen Dinge als ideell im Prinzip, im Begriffe, noch mehr im Geiste als aufgehoben sind, so ist dabei auf dieselbe Doppelseite vorläfig aufmerksam zu machen, die bei dem Unendlichen sich gezeigt hat, nämlich daß das eine Mal das Ideele das Konkrete, Wahrhaftseiende ist, andere Mal aber ebensosehr seine Momente das Ideelle, in ihm Aufgehobene sind, in der Tat aber nur das eine konkrete Ganze ist, von dem die Momente untrennbar sind.

İdeal ile denmek istenen ya da sanılan başlıca tasarım biçimidir, ve genel olarak benim tasarımımda ya da kavramımda, düşüncede, imgelemde vb. olana ideal denir, öyle ki genel olarak ideal olan imgesel olan olarak geçerlidir, — tasarımlar ki yalnızca olgusal olandan ayrı olmaları değil, ama özsel olarak olgusal olmamaları gerekir. Gerçekte Tin [ya da Anlık, Zihin] genel olarak asıl idealisttir; onda, üstelik duyumsarken, tasarımlarken bile, ama özellikle düşünen ve kavrayan olduğu sürece, içerik sözde olgusal belirli-varlık [reales Dasein] olarak bulunmaz; Benin yalınlığında böyle dışsal varlık [äußerliches Sein] salt ortadan kaldırılmış olarak bulunur, benim içindir, ideal olarak bendedir. Bu öznel İdealizm, ister genel olarak bilincin bilinçsiz İdealizmi olsun, isterse bilinçli olarak ilke olarak bildirilmiş ve saptanmış olsun, yalnızca tasarım biçimini ilgilendirir, ki buna göre bir içerik benimdir; bu biçim öznelliğin dizgesel İdealizminde biricik gerçek biçim olarak, nesnellik ya da olgusallık biçimine, o içeriğin dışsal varlığının biçimine karşı dışlayıcı biçim olarak ileri sürülür. Böyle İdealizm biçimseldir, çünkü tasarımlamanın ya da düşünmenin içeriğine dikkat etmez — içerik ki, tasarımlamada ya da düşünmede bütünüyle sonluluğu içinde kalabilir. Böyle İdealizm ile hiçbirşey yitmiş değildir, çünkü bir yandan böyle sonlu içeriğin olgusallığı, sonluluk ile dolu belirli-varlık saklanırken, bunun soyutlanması ölçüsünde, o denli de böyle içeriğin kendinde hiçbir öneminin olmaması gerekir; ve onunla hiçbirşey kazanılmamış, çünkü hiçbirşey yitirilmemiştir, çünkü Ben, tasarım, Tin aynı sonluluk içeriği ile dolu kalır. Öznellik ve nesnellik biçiminin karşıtlığı hiç kuşkusuz sonlulukların bir karşıtlığıdır; ama içerik, duyumda, sezgide ya da giderek daha soyut tasarım ya da düşünme öğesinde alındığı gibi, bir sonluluklar çokluğu kapsar ki bunlar sözü edilen salt bir sonluluk kipinin, öznellik ve nesnellik biçiminin dışlanması ile yitmezler, ne de kendiliklerinden uzaklaşırlar. Bei dem Ideellen wird vorhehmlich die Form der Vorstellung gemeint und das, was in meiner Vorstellung überhaupt oder im Begriffe, in der Idee, in der Einbildung usf. ist, ideell genannt, so daß Ideelles überhaupt auch für Einbildungen gilt,—Vorstellungen, die nicht nur vom Reellen unterschieden, sondern wesentlich nicht reell sein sollen. In der Tat ist der Geist der eigentliche Idealist überhaupt; in ihm, schon wie er emfindend, vorstellend, noch mehr insofern er denkend und begreifend ist, ist der Inhalt nicht als sogenanntes reales Dasein; in der Einfacheit des Ich ist solches äußerliches Sein nur aufgehoben, es ist für mich, es ist ideell in mir. Dieser subjective Idealismus, er sei als der bewußstlose Idealismus des Bewußtseins überhaupt oder bewußt als Prinzip ausgesprochen und aufgesellt, geht nur auf die Form der Vorstellung, nach der ein Inhalt der meinige ist; diese Form wird im systematischen Idealismus der Subjektivität als die einzig wahrhafte, die ausschließende gegen die Form der Objektivität oder Realität, des äußerlichen Dasein jenes Inhalts behauptet. Solcher Idealismus ist formell, indem er den Inhalt des Vorstellens oder Denkens nicht beachtet, welcher im Vorstellen oder Denken dabei ganz in seiner Endlichkeit bleiben kann. Es ist mit solchem Idealismus nichts verloren, ebensowohl weil die Realität solchen endlichen Inhalts, das mit Endlichkeit erfüllte Dasein erhalten ist, als, insofern davon abstrahiert wird, an sich an solchem Inhalt nichts gelegen sein soll; und es ist nichts mit ihm gewonnen, eben weil nichts verloren ist, weil Ich, die Vorstellung, der Geist mit demselben Inhalt der Endlichkeit erfüllt bleibt. Der Gegensatz der Form von Subjektivität und Objektivität ist allerdings eine der Endlichkeiten; aber der Inhalt, wie er in die Empfindung, Anschauung oder auch in das abstraktere Element der Vorstellung, des Denkens aufgenommen wird, enthält die Endlichkeiten in Fülle, welche mit dem Ausschließen jener nur einen Weise der Endlichkeit, der Form von Subjektivem und Objektivem, noch gar nicht weggerbracht, noch weniger von selbst weggefallen sind.
 

 

İdea Yayınevi / 2014