Hegel Kant'ın hiçbir ontolojik göndermesi olmayan salt biçimsel bir mantığa indirgediği sözde bir Aşkınsal Mantıkta yatan sorunların bilincindeydi. Aşkınsal Mantık denilen mantıksızlıkta Kavramlar içeriksizdir ve içeriklerini sezgiden vb. kazanırlar. Kavram boş bir kesekağıdı gibi ağzını açar ve doldurulur. Bu Kant'ın aşkınsal dediği "mantığın" işlem tarzıdır.
Kavram içeriklidir çünkü eytişimseldir, çünkü belirlidir. Eğer Kavram salt Kavram olsaydı salt Kavram olduğu için yine belirli olurdu çünkü Kavram olarak hiçbirşey değil ama Kavramdır, bir belirlenimi, bir ilişkisi, bir olumsuzlanması vb. vardır. Eğer hiçbirşey olsaydı, yine eytişimsel olurdu çünkü hiçbirşey belirlenimsiz değil ama "hiçbirşey" olarak belirlidir.
Kavramın karşıtı ile bağıntısı gerçekte kendi ile bağıntısı, kendinde örtük olarak olduğu şeyin koyulmasıdır. Kavram her durumda içeriklidir, bu onun devinme ya da açınma, ya da dilersek bağıntı kurma olanağıdır.
Mantık Bilimi kavramın eytişimsel karakteri gereği salt biçimsel değil ama özseldir, ya da Kavram içeriğe ilgisiz değil ama tersine biçim olduğu denli de içeriğin kendisidir, somuttur.
İçerik hiç kuşkusuz Kant'ın sandığı gibi duyusal, sezgisel vb. değildir, ki Mantık Bilimi’nin arı düşüncenin bilimi olması ölçüsünde Kavramın içeriğinin duyusal, sezgisel olduğunu düşünmek bu bilimin doğasının kendisine aykırıdır.
Tinin Görüngübilimi Mantık Bilimi’nin Kavramına ulaşmanın yolu olarak tasarlanmıştı ve sonucu olarak Saltık Bilgiyi, Kavram ve Varlığın birliğinin bilgisini veriyordu. Ama bu birlik Tinin Görüngübilimi'nin sergilediği bilinç biçimleri dizisi yoluyla elde edilse de, Kavramın ve Varlığın birliği daha Parmenides gibi erken bir tarihte kavranmıştır: Düşünmek ve olmak bir ve aynıdır.
Kant'ın aşkınsal felsefesi bir Us çözümlemesi değil, ama bir Bilinç çözümlemesidir ve bir tür erken Fenomenoloji olmanın ötesine geçemez. Onda kavram varlık ile, gerçek varlık olarak görülen "kendinde-Şey" ile iletişimsizdir. Bilinç kendi dışına çıkamaz. |