İdea Yayınevi / Modern Tin / Aziz Yardımlı
 
eski anasayfa_
online alış-veriş_
 
 
Hak

"İnsan Hakları" anlatım bir pleonazmdır, çünkü Hak Doğaya değil Tine aittir. "Evrensel İnsan Hakları" bir kez daha pleonazmdır, çünkü "insan" evrensel bir kavramdır. Ama bu terimleri gene de kullanırız, çünkü bir yandan "Yurttaşlık Hakları" pozitif haklar olarak henüz ideal "İnsan Hakları" ile bütünüyle çakışmayabilir, öte yandan Haklar tikel sınıflara, kümelere, bireylere sınırlı olabilir.

Hak doğal değil ama tinseldir. "Doğal Hak" anlatımı doğanın hakkının olmaması ölçüsünde yalnızca bir oxymorondur. "Doğal" anlatımı "doğuştan" olarak anlaşıldığı ölçüde insanın tinsel özüne ait olanı anlatmak için kullanılabilir.

Hak Doğayı değil, Tini ilgilendirir. İnsanın Hakkı sonsuzdur — çünkü İnsan özgürdür. Hak Bütün bir Evrende insan İstencinin karşısında ona sınır olabilecek, ona yabancı olabilecek, onun için bir kendinde-Şey olabilecek, onun için bir son olabilecek hiçbir başkasının bulunmaması anlamında SONsuzdur. Bütün bir doğal ve tinsel Evren benim Tözümdür. Doğa İstencimin dolaysız nesnesidir, bana bir direnç göstermez. Ama İstencimin tüm gizilliğine karşılık düşmez, onun gerçek nesnesi olamaz. Doğa bu düzeye dek Özgürlüğümü edimselleştime ortamım değildir. Doğada Özgürlüğüm eksik kalır, çünkü Doğa İstençsizdir. Özgürlüğüm ancak İstencim başka İstençte kendini bulduğu zaman saltık, sonsuz, gerçek Özgürlüktür. İnsan bu gelişime yeteneklidir.

Evren insan içindir. Onda bulunan herşey, her doğallık ve her tinsellik insanın Kendisi ile bir ve aynı tözdür.

Hak Kavramı yalnızca pozitif tüzel Hakkı değil, ama henüz her biri birer gizillik olan tüm Özgürlük belirlenimlerini kapsar: — İnsanın Düşüncesini, Duygusunu ve Estetik Beğenisini sonsuz ölçüde geliştirmek için saltık Hakkı vardır. İnsan gelişmek içindir.

Herşey insan Bilgisine ve İstencine açıktır. İstenç için hiçbir sınır yoktur çünkü özgürdür, ve özgür ussal İstenç kendinde tüm Hakkın kaynağı ve aklanışıdır.

Sonsuz Hakkı ancak doğası sonsuz Hakka yetenekli bir varlık hak eder. Hakkın tarihte kazandığı tüm pozitif belirlenimler — bütün olarak Yurttaşlık Hakları — yalnızca insanın Hak Kavramının bilincini üretmesinin ve böylece yalnızca ona özgü olan Özgürlüğünü gerçekleştirmesinin momentleridir. Hak Kavramı yalnızca şu ya da bu tikel, pozitif, sonlu Hakkı değil, ama bütün bir varoluş, bütün bir Dünya, aslında bütün bir Evren üzerindeki belirli Hakkı kucaklar. Bütün bir varoluşun, bütün bir Dünyanın, bütün bir Evrenin kendini sonsuz insan doğasının tamamlanmış açınımında tamamladığı düzeye dek, insanın Hakkı ancak insanlık kendini kavramı ile uyum içinde açındırdığı zaman gerçekleşir. İstenç bütün bir varoluşu istemeye yeteneklidir, çünkü bütün bir Evrende yalnızca ve yalnızca kendini ister —

— çünkü bütün bir varoluş, bütün bir Dünya, bütün bir Evren insana yabancı olmak bir yana, tam tersine özünde yalnızca ve yalnızca onun 'Kendisi,' onun Tini, onun Usudur.

İnsanın bedensel ve tinsel varoluşu bütün bir Evrenin, bütün bir İdeanın özeti, bütün bir realitenin sonsuz vargısı, tanrısallığın saltık çıkarsamasıdır. İnsanın Hakkı böylece kendinde daha şimdiden onun kendisindedir. Yapılması gereken şey tanrısal varoluş sürecinin ona yüklediği tinsel gizilliği edimselleştirmektir. Bu onun gerçek Hakkıdır, çünkü kendinde daha şimdiden ondadır.

Varoluşun Sonsuz Ereği Olarak İnsan

İnsan varoluşa fırlatılmış ya da bir raslantı sonucunda ortaya çıkıvermiş olduğu düşüncesi varoluşun usdışı olduğu öncülü üzerine dayanır ve nihilistiktir. Buna karşı eğer özdeksel ve tinsel varoluş ussal ise, insanın ortaya çıkması bir raslantı değil ama zorunlu bir vargıdır.

Özsel olarak ussal varoluş temelinde (örneğin Anaxagoras'ın "Evrenin özü Noustur, Ustur" dediği anlamda), İnsan Varoluşun saltık Doruğu, Varoluşun kendini onda görüngüye yükselten saltık Özü, Evrenin tüm ereksel süreçlerini kendi Oluşunun momentleri olarak içeren Gerçekliğidir. İnsan doğasının bu tanrısal sonsuzluğu — kendi varoluşunda bütün bir varoluşu özümsemesi ve bütün bir varoluşta yalnızca kendi özünü tanıması — onun Hakkını da sonsuz yapar. Buna göre İnsanın kendinde Hakkının edimsellik kazanması bir olanak değil ama onun saltık yazgısıdır. Başkası, bütün bir Evren benim için sınır değil ama benim Hakkımın nesnesi, benim gerçekleşmiş Hakkım olmalıdır. Ve İstencim tüm varoluşu isteyecek denli sonsuzdur, çünkü kendisi tüm Varoluşun Ereğidir.

İnsanın Oluşu Evrenin Oluşunun doruğudur ve böylece onu bir moment olarak kendi varoluşunda kapsar. Bütün bir Evrenin tarihi — sonsuzluk içinde Galaksilerin ve Güneşlerin, Dünyaların ve Dağların ve Denizlerin ve bütün bir örgensel yaşamın Oluşu — tümü de İnsanın varoluşunun birer kıpısıdır. Ben — İstenç, Düşünce, Us — bütün bir varoluşun sonsuz çabasının ürünüyümdür. Evrenin bütün bir değişim ve gelişim süreci önce doğal İnsanın oluşumuna ve sonra tinsel İnsanın eksiksiz açınımına doğru ereksel bir çabadır, çünkü sonsuzluk içinde açınan bu süreç bir kaos değil, ama önce saltık Doğa Yasalarının zorunluğuna göre ve sonra Tinde eksiksiz Özgürlüğe doğru açınan bir Gelişimdir.

 

Sonsuzluk Kavramı

Sonsuzluk sürekli olarak sınır aşmak, ulaşılması olanaksız bir öte yana doğru biteviye çabalamak değildir. Bu kötü sonsuzluk, ve gerçekte sonsuza dek sonluda kalmaktır, 'Olabilmek'ten yoksun salt bir 'Gerek,' yaşanmamış Anlam, kazanılmamış Değerdir. Sonsuzluk gerçekten sonsuzluk olacaksa, o zaman Beni dışlamamalı, böylece Benim tarafımdan sonlulaştırılmamalı, ama Benim tarafımdan erişilen ve Bende gerçekleşen sonsuzluk olmalıdır: Sonsuzluğum genel olarak Başkasından kaçmak değil ama Başkası tarafından sınırlanmak ve gene de bu Başkasında o denli de yalnızca Kendi kendimde olmaktır.

Hak sonsuza dek Haksızlık olarak kalmak zorunda olmadığı düzeye dek Haktır. O kötü sonsuzlukta imlenen 'Gerek' sonsuza dek insandan kaçan bir öte-yanı, sonsuza dek insana yabancı kalacak bir bilinemeyeni anlatır. Bu kendinde-Şey insanın saltık olarak sınırlanması, küçültülmesi, değersizleştirilmesi, anlamsızlaştırılması Gereğini anlatır. Onun sonsuz Hakkının çiğnenmesini anlatır.

Hak ilişkisi Ben ve Başkası arasındaki bilgi ilişkisinden, duygu ilişkisinden, estetik ilişkiden ayrı olarak Ben ve Başkası arasında İstenç ilişkisidir, Özgürlüğü ilgilendirir. Hak Benin bütün bir varoluş ile özdeşlik İstencidir. Bu Bilgide ya da Duyguda olduğu gibi kavramsal ya da duygusal değil, ama İstencin karşıtında onun da olmayan hiçbirşeyi bulmaması anlamında böyledir. Hak İstencin tüm Başkalıkta Kendini bulma, ve tüm Başkalığı kendinin kılma belirlenimidir.

Hak Kavramı tinseldir, doğal değil. Doğada Hak kavramını aramamalıyız, çünkü orada — uygunsuz bir anlatımla — güç, daha doğru bir anlatımla içgüdü geçerlidir.

 

İnsanın Hakkı tüm İstenç gizilliğini edimselleştirmektir. Bu o denli de onun saltık Ödevidir. İnsanın Ödevi yerine getirmesi Gerekendir. Ama yerine getirmesi Gereken şey sonsuz Hakkını edimselleştirmektir. Bunu yaparken, kendini özgür bir İstenç olarak bütünlüğü içinde, Gerçekliği içinde ortaya koyarken, kendisi başka her İstenç için olması gereken şey olur — özgür, böylece erdemli, böylece değerli bir Varlık. Böylece varoluşu anlamlı, değerli ve güzel kılar. Anlam insan varoluşunun Ereğidir ve insan ancak Anlamda varolur, çünkü insanın varoluşu tinselliğinde yatar — bilgisinde, duygusunda ve duyusunda. Varoluş insanın tamamlanmış açınımında tüm Öte Yanı ortadan kaldırır, Yabancı olanın tüm direncini bir yana iter ve bu Ereğinde yalnızca kendi kendisi ile buluşur.

İstenç ancak İstenci istediği ve onda kendini, kendi belirlenimini bulduğu ölçüde özgürdür. Bu olduğu zaman saltık başkalığı içindeki nesnesi onun için bir sınır, bir yabancı, ulaşılmaz bir öte yan değil, ama o denli de onun kendisidir.

Hak gelişir, çünkü pozitif haklar Hak Kavramına karşılık düşmez. Gelişim insan bilincindedir ve onun İstencinin gelişimi, Özgürlüğünün gelişimidir. Hak uğruna savaşım yalnızca yeni bilinci henüz geliştirmemiş eski bilinç alanının statükosunu yenmeyi amaçlar ve her savaşımın kendisi daha ileri savaşımın hedefi olmak zorundadır.

Hak Kavramı

Nasıl Benin (düşünen Ben) bütün bir varoluş ile kavramsal-kuramsal ilişkisi Bilgi ise, nasıl İnsanın ussal-öznel Kavramlarının bütün bir Doğanın ussal-nesnel Kavramları ile özdeşliği özdeksel varlığın bütün bilinmezliğini ortadan kaldırır ve insanın bütün bir özdeksel Evren ile düşünsel özdeşliğini kurarsa, Hak Kavramı da İstenç yoluyla insanın bütün bir varoluş ile kılgısal birliğini anlatır. Kuramsal ve kılgısal ilişkilerin birliği — kuram ve kılgının birliği — kendini özgür olarak bilen ve bu kendi özgürlüğünü isteyen bilinç Özgür Tindir.

Bütün varoluş Evrensel Benin iyeliğidir. İstence yabancı, onun için bir engel, sınır değildir. Hak kılgısal Sonsuzdur.

Hak Kavramı, salt kendi başına alındığında, soyuttur: Salt Haktır, ve bu soyutlamada daha öte düşünülecek hiçbirşey yoktur. Ama bu soyutlama, bu analitik yalınlık gene de her belirliliğin dışlanması ile elde edilmiştir ve böyle olarak ancak ve ancak Anlak tarafından düşünülebilir, her soyutlama gibi bir ‘düşünce-şey’dir. Hak Kavramı kendinde belirlidir, çünkü evrensel olan tikel olan ile karşıtlık içinde evrenseldir. Belirli-Hak birşey için haktır, ve Kavramın ve Olgusallığın birliği Hakkın Edimselliğine götürür. Hak gerçekte her zaman evrenselin ve tikelin birliği olarak varolur. Hakkın belirliliği aynı zamanda onu sonluluk ve görelilik alanına indirger ve bu yolla Hak Kavramı sürekli bir olumsuzlamalar sürecine açılır, çünkü belirli Hak saltık Hak Kavramına karşılık düşmez ve bu düzeye dek her sonlu Hak ancak ortadan kaldırılmayı hak eder. Bu süreç Hak Kavramının gelişmesidir.


Hegel / Tüze Felsefesi

 

Hegel / Philosophie des Rechts (1821)

§ 4

§ 4

Hakkın zemini genel olarak tinsel olandır ve daha tam yeri ve başlangıç noktası İstençtir. İstenç özgürdür, ve böylece özgürlük Hakkın tözünü ve belirlenimini oluşturur ve Tüze Dizgesi edimselleşmiş özgürlüğün ülkesi, Tinin bir ikinci doğa gibi kendi içinden türetmiş olduğu dünyasıdır.
Hegel
Der Boden des Rechts ist überhaupt das Geistige und seine nähere Stelle und Ausgangspunkt der Wille, welcher frei ist, so daß die Freiheit seine Substanz und Bestimmung ausmacht und das Rechtssystem das Reich der verwirklichten Freiheit, die Welt des Geistes aus ihm selbst hervorgebracht, als eine zweite Natur, ist.

§ 29

 

§ 29

Genel olarak bir belirli-varlığın özgür İstencin belirli-varlığı olması — bu Haktır. Hak öyleyse bütününde İdea olarak özgürlüktür. Dies, daß ein Dasein überhaupt Dasein des freien Willens ist, ist das Recht. — Es ist somit überhaupt die Freiheit, als Idee.

Güç ve Hak
Yetke genel olarak belirli bir İstencin özgürce değil ama bir güç dolayısıyla kabul edilmesini imler. Yetke ussal olabildiği gibi, bu genelliği içinde usdışı, keyfi, haksız da olabilir. Ama Hakkın yetkesi saltıktır. Yetkenin arkasında şiddetin, zorun, tiranlığın bulunması, ve böylece Hakkın şiddet üzerine aklanıyor görünmesi Kavrama ait değildir. "Güç Haktır" anlatımı doğrudan doğruya Hak Kavramının saltık çiğnenişini anlatır.

Hak ve Özgürlük
Haklı olan ussal olandır. Hakkı sonsuz olan insanın köleleştirilmesi, başkasının istencini kendi istenci olarak tanıması insanın henüz o sonsuz değerinin bilinçsizliğinin bir belirişidir. Özgürlüğün yitirilmesi değil, kazanılmamış olmasıdır.

Özgürleşme ve ekonomik altyapı nedenleri arasında bir bağlantı kurulabilir ve insanlara özgürlüklerinin onları daha çok sömürmek için verildiği düşünülebilir. Ama bu bağıntı analitik Anlak bağıntısıdır, ve Özgürlüğün onun bilinci ile ayrılmamacasına bir olduğunu, dışsal olarak sunulabilen birşey olmadığını, ve bir kez kazanıldığında geri alınamaz bir yolda kazanıldığını göremez. Özgürlüğün İstenç ile bir olması, onun insanın en özsel doğası olması onun dışarıdan verilebilecek birşey olmadığını anlatır. Benzer olarak, kuram ve Kılgının bir oldukları düzeye dek, Özgürlük ancak onu kavrayan bilincin kazanımıdır.

Rusya'da serfliğin kaldırılması, (1861); Mucha 1914
Rusya'da serfliğin kaldırılması, 1861 (Mucha).
Avrupa'da Serflik Roma İmparatorluğunun yıkılışından sonra Yasa tininin, Devletin ortadan kalkması ile birlikte ortaya çıktı. Rusya'da Devlet Serfliğin kurumsallaştırıcısı oldu. Kutsal Roma İmparatorluğu (I. Reich) sözde bir Devletti ve altındaki nüfus kendi içinde feodal bir vasallık dizgesine örgütlenmişti.

Rusya'da serflik Devlet tarafından yerleştirildi ve serfler toprağa bağlı olmaksızın bir köle gibi satılabiliyorlardı. Köleden biricik ayrımları Efendinin onları öldürme hakkının olmamasıydı.

Serf toprağa bağlıdır, Köleden ayrı olarak ancak toprakla birlikte satılabilir, ve yalnızca can güvenliği karşılığında kendi toprağında Lord için çalışır. Yasa olarak ussal İstencin değil, ama Lordun özenci (keyfi istenci) ve zorbalığı altındadır. Feodalizm bir şiddet, bilgisizlik ve inançsızlık düzenidir, ve ancak ve ancak Özgürlüğü hiçbir zaman tanımamış, İnsanlıklarını hiçbir zaman bilmemiş nüfus alanlarında varolabilir.

 


 

 

 

Değişmeyen kültürel yapılarda homo sapiens yaşam boyu sınırlı bir Bilinç ve İstenç belirlenimine tutsak kalır, bütün bir bireysellik bu gelişmemiş biçimine pıhtılaşır. Gizillik, potansiyel özgürce ve bütünüyle edimselleşmez. Belirli her kültürel biçim Tinin gelişiminde yalnızca bir aşamadır — ve aşılması gerekir. Özgür Köylünün varoluşu hiç kuşkusuz görünürde sevimlidir, şirindir, ve dışsal gözlemci için saklanması gereken bir değer, bir kültürel varsıllıktır. Ama kendinde bu yaşam bilgisizlik, boşinanç ve özgürlüğe getirilen sınırlamalarla belirlenir.

1908-14; Avusturya-Macaristan İmparatorluğu; Detva; Bir Slovak köylü; evinin önünde.
İnsan Hakkı olan ve Hakkı sonsuz olan biricik Varlıktır, ve kendini öyle görmelidir. Bu Hakkın gelişmemesi gerçek Haksızlıktır. Burada Hakkın verilmesi mi yoksa alınması mı gerektiği gibi sorular analitik Anlağa aittir. İşin gerçeği Hakkın alınmasının ve verilmesinin bir olduğudur. Hak ancak evrensel, ussal İstenç olarak, düşünen İstenç olarak edimseldir.

İnsanlık kültürel aşamalardan oluşan zorunlu bir ilerleme sürecinden geçerek büyür. Her aşamanın kendi değeri vardır. Ama bu değer sonlu ve görelidir. İnsanın Evrensel Hakkı ise saltık ve sonsuzdur.


1950-70; Macaristan; bir köylü kadın kışın hayvan yemi olarak kullanılmak üzere saklanacak olan saman demetlerini hazırlıyor.

 

İnsanın belirli bir kültürel durumda, örneğin bir köylü kadını ya da erkeği olarak tutulması için Bilinç ve İstenç gelişimi durdurulmalıdır. Ancak o zaman o tanrısal Varlık, Doğanın ve Tinin en son gizilliği kendini bilme olanağından yoksun bırakılacaktır. Kültürel varoluşların sakınımının bedeli insan Bilincinde ve İstencinde gelişmenin durdurulmasıdır. Bu sonlu doğaları tikel Kültürleri birer Görüngü, yalnızca birer Oluş süreci yapan şeydir. Kültürlerin doğum saatleri ölüm saatleridir.


Hak Kavramı — kendinde Hak — her insan gizilliği gibi gerçekleşme, gelişme, edimselleşme ister. Bu düzeye dek Hak kavramı herşeyden önce ve özsel olarak gelişme Hakkıdır. İnsan Hakkının sonsuz olduğunun bilincine ulaşma hakkını taşır. Sonlu bir kültürel varoluş biçiminde Hakkın bilinci de sınırlıdır. Topluluk yaşamını belirleyen ve değerleri sorgulanmayan bu sınırlı Hak belirlenimleri Törelliktir. Törellikler tarihsel türlülük ve görelilik gösterirler. Ama bu görüngülerde yalnızca türlülükten ve görelilikten daha çoğu olan şey, Gelişim vardır. Türlülük görüngüsünün gerçeği tikel ulusların karakterlerine uygun düşen bir aşamalar dizisinden geçmekte olmalarıdır. Gelişimin saltık olarak ussal olması, insanın saltık Haklarına doğru olması insan doğasının özünlü ussallığından gelir. Bu gizillik temelinde Törelliğin evrimi İstencin evrimidir — Özgürlüğün, Duyuncun ve Hakkın. Burada usdışı olan ayıklanır, yerini ussal olana bırakır. Ve yeni aşama, yeni bilinç serpilip büyürken eskisi eskilerin bir özlemine döner.

Kadının ve Erkeğin Hak ve Özgürlük açısından saltık Eşitlikleri tinselliklerinin birliğine, özsel olarak bir ve aynı gizilliği paylaşmalarına bağlıdır. Bedensel ayrımlar Doğaya aittir ve tinsel Eşitliği ilgilendiremezler. Kültürel eşitsizlikler kültürün sonlu, göreli, geçici doğasına bağlı, ve ait oldukları kültürler ile eşit ölçüde geçersizdirler.




Varoluşun Ereği, İstenç, Hak ve Bir
İnsan Hakları soyut, belirlenimsiz değil, belirli haklardır. Hakkın alınması onun istenmesini, bilinmesini, düşünülmesini gerektirir.

İstencin herşeyi. bütün bir varoluşu nesnesi olarak alma Hakkı vardır, isteyemeyeceği hiçbirşey yoktur, ve Hakkı olmayan hiçbirşey yoktur, çünkü İstenç insanın tanrısal doğasının bir özselliği olarak tüm varoluşun onun uğruna olduğu Ereğin kendisidir. İstenç bütün bir varoluşu kendinin edinme, bütün bir varoluşu kendi Beni yapma, tüm realite ile Bir olma Hakkını taşır, çünkü düşünen, bilen, varoluş ile onun en özsel yanında, Kavramında özdeş olan bir varlığın İstencidir. İstencin tözü tüm Dünyanın Ereği olarak İyinin tözü ile birdir. Kötülük İnsanın doğasına değil ama doğasının henüz saltık olarak edimselleşmemiş olmasına, insanın henüz gerçek kendisi olmamış olmasına bağlıdır. İnsan ancak bilmediği sürece, henüz gerçek kendisi olmadığı sürece değersiz, anlamsız, haksız olanı ister.

İnsanın doğasını Aile, Toplum ve Devlet içinde sınırsızca, engelsizce geliştirebilme Hakkı vardır. Hak kavramının bu sonsuz gelişme eğilimi onun hiçbir zaman sonlu belirli haklarda durup kalmayacak olmasının saltık güvencesidir. Aile, Toplum ve Devlet olarak modern Törellik insanın gerçek belirleniminin açınmasının ortamıdır ve orada Usuna, İstencine, Duyarlığına yeterli olmayan her sonlu belirlenimden özgürleşme olanağını ve zorunluğunu bulur.
Hak da tıpkı İnanç gibi, tıpkı Özgürlük gibi, tıpkı Bilgi gibi yitirilemez. Özgürlüğü kavramak ve gene de onu yadsımak olanaklı değildir. Hakkı kavramak ve gene de Haksız olanı doğrulamak olanaklı değildir. Hakkın yitirilmesi denilen şey onun henüz kazanılmamış, henüz bilinçlere ve istençlere yerleşmemiş olmasıdır. Hakkın verilmediği, ama alınmasının zorunlu olduğu görüşü Hakkın ancak tanındığı zaman Hak olmasına bağlıdır. Tanınan istençtir ve başka istençler tarafından tanınır, ve tanıma tanıyanın tanınanın istencini kendinin istenci olarak tanımasıdır. Kendinde ussal olan tanıma zor ve şiddet yoluyla kazanılamaz. Ama usdışının zor ve şiddet yoluyla tanınması duyunç ve istenç tarafından hiçbir zaman gerçek anlamda doğrulanmayacağı için sürdürülmesi sürekli zor ve şiddeti gerektirir.
 

 

Hoosick Nehri, Yaz; Grandma Moses (1952)
 
 
 
İdea Yayınevi / Hegel’in Nesnel Tin Dizgesi / Aziz Yardımlı / 2014