İdea Yayınevi / Ön-Sokratikler / Aziz Yardımlı
site haritası  
 
 
ELEATİKLER
 

TASARIMDAN KAVRAMA

Felsefi düşünce doğal bilincin sonlu tasarımları ile çalışamaz çünkü tasarımların kendileri felsefenin problemini oluştururlar. Tasarım bilgi değil ama bilgiye itkidir. Bir bakıma kavramın örtüsü gibidir ki, onun arılığını, gerçek yalınlığını gizler, onu duyusal belirllenimler altında kendi başkası olarak gösterir. Tasarımsal bilincin sonlu görgül düzleminde sonsuz gerçeklik erişilmesi olanaksız bir düştür, ve tasarımlar mantıksal öğeler olmadıkları için, onların arasında düşüncenin sağın kurgul devimi olanaksızdır. Felsefi düşünme ilkin bu tasarımsal düzlemin üzerine, Kavramın kendisinin arı düzlemine ulaşmalıdır.

İyonyalı fizikçilerin arkeleri tüm evrensel imlemine karşın aynı zamanda duyusal, bireysel, sonlu tasarımlardır ve düşünmeye kavramın gereksindiği özgürlüğü sunmamazlar, dışsal bağıntılara, görgül çıkarsamalara, çağrışımlardan daha iyisi olmayan mantıksız bağıntılara izin verirler. Daha sonraki Pisagoras felsefesi Kavramı ikircimli biçiminde, duyusalın ve düşünselin karışımı olarak görür ve daha ileri gitmez.

Kavramdan bu duyusal öğenin soyutlanması, düşüncenin arılığına ulaşma felsefi usun bundan sonraki girişimidir.

 
 
 

ELEATİK MONİZM

Eleatiklerde düşünce kendi gerçek doğasını, kendi özünü ilk kez arılığı içinde kavramıştır. Bu soyut, arı düşünce kendi arılığının biricik Gerçeklik, biricik Varlık olduğu inancı içinde onu lekeleyecek, arılığını olumsuzlayacak tüm olumsuzu, tüm Yokluğu yok etmeyi ister. Ama böylece karşıtlığı yok etmeyi ister.

Eleatik Diyalektik sözcüğün gerçek anlamında Diyalektiktir, ve düşüncenin kendi gerçek doğası üzerine düşünmenin zorunlu olarak Diyalektiğe götürdüğünü ilk kez Eleatik felsefe gösterir. Bu nedenle Eleatik düşünce ölümsüzdür, bugün de güzelliğini ve önemini kabul ettirmeyi sürdürür ve kendini insan mantığında sürekli olarak yeniden-sahneler. Ama Eleatikler Diyalektiğin bu zorunluğunu onun nesnelliği olarak, düşüncenin kendisinin özsel belirlenimi olarak görmediler ve karşıtlığı yanızca özneye sınırlayıp onu öznelleştirdiler.

Diyalektik olumlunun olumsuza götürmesi olgusunun bilincidir. Olumlu gerçekten olumlu olacaksa tüm olumsuzu dışlamalıdır. Ama olumsuzu olumsuzlamanın kendisi olumsuzun varlığının doğrulanmasından başka birşey değildir ve eğer olumluyu Varlık olarak alırsak olumsuz bu durumda Yokluktan başka birşey değildir.

Eleatikler ön-Sokratik düşünürler durumunda genel olarak gördüğümüz gibi Varlığı salt dolaysızlığı içinde aldılar, ve bu dolaysızlığı saltık, e.d. soyut dolaysızlık düzeyine yükselttiler. Düşünce ilk saflığı, ilk çocukluğu içinde kendini düşünmez, Su, Hava, Ateş vb.nin nesnelliğinde Gerçek olanı, Varlığı bulduğu sanısı içindedir. Böyle olumsuzdan soyutlanmış Varlık bir sonsuzluk görünüşü yaratsa da bu yalnızca görünüştür. Ya da soyut dolaysızlık sınırsızlık olarak kötü sonsuzluktur, yalnızca sonluda kalmaktır. Eleatik düşünce gerçekten de Sonsuzu yadsır, ve Varlığın kendisini sonlulaştırır, ve giderek bu sonlulaştırmada bile Varlığın karşıtı ile bilik içine girdiğini görmez.

Eleatiklerde başka hiçbir ön-Sokratik düşünürde duyumsanmayan bir tılsım vardır — kavramsal düşüncenin tılsımı. Onlarda insan ilk kez sınırsızca düşünme ile tanışır, sonluluğun kendisinde sonsuza erişmenin yoluna girer, tüm varoluş ile, tüm evren ile BİR olmanın bilincine ulaşır. Yalnızca BİRin gerçek olduğu, tüm varoluşun özsel olarak BİR olduğu düşüncesi insanı tüm varoluşun özeğinin, ereğinin, ve değerinin bir sezgisine yükseltir. Düşüncenin asıl işi başlamıştır. Eleatikler zorunlu olarak monisttirler ve Çoku yadsıma pahasına Biri doğrularlar. Böylece anladıkları, kavradıkları, uyguladıkları Diyalektiğin kendisini yadsırlar.

İyonyalı fizikçiler için arke yalnızca nesnelliği içinde, yalnızca tekillerin doğuş ve yitişlerinin nedeni olarak geçerli idi. Pisagorculuk da Kavram üzerine düşünmemiş, nesnel Sayıyı şeylerin özü olarak, ve şeyleri ise değişken, yitici ve sonlu olarak görmüştü. Eleatikler değişimi şimdi en yüksek soyutluğu içinde Yokluk olarak, ve buna göre şeylerin o ‘nesnel’ devimini gerçekliği içinde, öznel olarak, bir sanı olarak kavradılar. Böylece yitişi bir yanılsama olarak, ve varoluşu devimsiz olarak gördüler. Eleatiklerin Anlak soyutlamasını, karşıtlıksız olarak varolduğu sanılanı gerçeklik olarak görmeleri henüz çabasının başında olan usun kaçınılmaz yanılgısıdır. Modernlerin aynı analitik yanılgıya düşmeleri Felsefe Tarihine ilgisizliklerinin sonucudur.

 
Aziz Yardımlı / İdea Yayınevi 2014