FELSEFİ AYRICALIK: ANCAK ÖZGÜR BİREYLER FELSEFE YAPABİLİR
Felsefe erdemi gerektirir ve bu nedenle ancak yürekli bireyler felsefe yapabilir. Köleler felsefe yapmaya özendikleri zaman ancak nihilizm ve pozitivizm yapabilirler. Bu özgürlüksüz bilinçler önyargıyı ayrımsayamaz çünkü yargının ne olduğunu bilemezler. Düşünmeleri duyguları tarafından güdülür ve düşünmelerine egemen olan dürtü ve itkileri göremezler. Kendini kandırmayı başka pekçok görgücüden daha iyi bilen David Hume'un dediği gibi, bu kafalarda "us tutkularının hizmetindedir." Ya da dosdoğru aptaldırlar ve felsefeyi sıradanlaştırırlar, onun bir görüş olduğu sanısı içindedirler.
Ancak gerçeklikten daha azını yadsıyanlar felsefe yapabilir. Kültür genel olarak bilgi ile değil, yararlı, pragmatik, görgül bilgi ile ilgilenir. Böyle 'bilgi'nin bilgi olmadığını anlayabilmek düşünceyi özgür bırakabilmekle olanaklıdır.
FELSEFE NİÇİN YALNIZCA BİRKAÇ ULUSA AÇIKTIR?
Despotizmin kendisi bir kültür, ama gelişime kapanmış bir kültürdür. Despotik kültürlerde felsefe, bilim, sanat gelişmez. Felsefe ancak düşüncesinde ve karakterinde özgür olan kültürlere açıktır. Bir kültürde felsefenin gelişmemesi düşüncesinin daha öte açınma olanağını yitirmesinin sonucudur ve yetersizlik yalnızca felsefe ile sınırlı değildir, ama bütün bir bilimler alanı, bütün bir inanç alanı, bütün bir estetik duyusallık alanı da geridir. O kültür yalnızca bilgisiz değil, ama ahlaksız ve çirkindir.
Tıpkı belli bir temel eğitimden sonra değişime, gelişime ve büyümenin kendisine son veren yetişkinler gibi, kültürler de tözsel biçimlerini kazandıktan sonra daha öte gelişimi reddeder, bütününde tutucu bir karakter kazanırlar. Kültür kendi yapısı ile çelişen tüm yenilikleri varoluşuna bir gözdağı olarak reddetmeye başlar, ve bireysel bilinçler kendi yapılarını bundan böyle değişmemesi gereken bir biçimler olarak sürdürmeye yönelirler. Yunanlılarda bireysel özgürlüğün önünde duracak bir rahipler sınıfı yoktu. İslamik tin ilk yüzyıllarında kulluk tinine boyun eğmeden önce felsefede ve bilimde Helenik birikimi daha öte geliştirdi. Modern dönemde Katolik Kilise tarafından bastırılan Latin tininden sonra Germanik tin düşünce özgürlüğünden yararlanmaya başladı. Dünyanın geri kalanı eski Mısırlıların, Mezopotamya'nın ve Yunan-Roma tininin yanında felsefesiz, inançsız ve sanatsız, ya da düşüncesiz, sevgisiz ve güzelliksiz kaldı, ilkel, barbar ve geri bir kölelik, kulluk ve köylülük tinine bozuldu.
FELSEFE VE MİTOLOJİ
Mitoloji bir inançtır ve inanç kendini gerçeklik değerinde gördüğü için sorgulanmaya izin vermez ve düşünmenin özgürlüğünü yasaklar. Bilgi ancak bilgisizliğin kabulü ile olanaklıdır.
Mitoloji içerdiği duyusal-imgesel öğeden ötürü hiçbir zaman sonsuzluk kavramına ulaşamaz. Duyusal öğe sonluluk, çokluk, tekillik belirlenimi altında durur, sonsuzluk, birlik, evrensellik değil. Bu düzeye dek, mitolojik dinsel bilinç hiçbir zaman dinsel Tanrı kavramının birliğini çıkarsayamaz. Mitolojik tanrılar çoktur, sonludur, yaratılır ve ölürler. İbrani tanrısı da başka tanrıların yanısıra durduğu düzeye dek, Yahudilik sözcüğün gerçek anlamında tek-tanrılı bir din değildir. Giderek, başka tanrıların varlığının kabul edilmesi durumunda Yahudilerin özel bir tanrılarının (YHW) olması bile Yahudiliği tek-tanrılı bir din yapmaz. Buna göre İyonyalı felsefecilerin arke kavramlarını dinsel bilinçten ödünç aldıkları görüşü geçersizdir. Gerçekte, tersine, Tanrının birliği kavramı felsefede gerçek Varlığın birliği kavrayışının bir izdüşümüdür. Eski kutsal metin yazarlarının yüzlerce yıldır çevrelerinde yer alan felsefi birikimin ayrımında olmadıkları düşünülemez. |