İdea Yayınevi / Ön-Sokratikler / Aziz Yardımlı
site haritası  
 
İyonya: Batı Tininin Öncülü  
 
 

Dünya-Tini ilk kez İyonya Tininde gelişim dediğimiz ve insanı gerçek doğasına doğru biçimlendirecek muazzam değişimler sürecine girer, entellektüel, estetik, etik, moral ve politik problemlerini yaratmaya ve çözümlerini üretmeye başlar.

Başka her yerde boşinanca, geleneğe ve despotizme takılıp diriliğini yitiren Tarih yalnızca ve yalnızca İyonya'nın özgürlük tininde yaşam kazanır, yalnızca ve yalnızca orada insanlık değişimin ve gelişimin yoluna girer. Asyatik Doğu görkemli, gösterişli, güçlü kültürleri ile yıkılmayı, ortadan kalkmayı, Tarih olmayı kabul etmeyecek denli sağlamdır. Ama kültürel pıhtılaşma Tinin gelişimini kendi içinden durdurması, sürecin askıya alınmasıdır. İnsanın kendi barbarlığına karşı uygarlaşma süreci olarak Tarih özgürlük ilkesini kavrayan Batıda kabul edilecektir.

 


 
 
  • İlk kez Herakleitos'un Logosu sıradan, tarihsel, kültürel insanı acımasız yargılamasında ve küçümsemesinde aynı zamanda ussal, özgür, gerçek insanın değerinin sonsuz olduğunu gösterir.
  • İlk kez Parmenides ve Eleatikler arılığı içindeki insan düşüncesine, bilginin ve bilimin ruhu olan kavrama ulaşır. Düşünce bundan böyle saltık gücünü kavramıştır ve kendini tüm realite yapmanın yoluna girer.
  • Ve ilk kez Anaxagoras Usun herşey olduğunu, evrenin özünün Us olduğunu ileri sürer.

Ön-Sokratikler hiç kuşkusuz salt Doğa Felsefesinde denemeler yazmaktan daha çoğunu yapmışlardır. Sokrates, Platon ve Aristoteles'e ve bize Usun kavramını ve Diyalektiğini, gerçekliğe doğru kesintisiz olarak ilerleyecek sürecin biricik gerçek yönünü kazandıranlar onlardır.

İlk kez özgür İyonya Tini insanlığı Özgürlük ile tanıştırır, ve ilk kez onunla Dünya Tarihi Özgürlüğün toprağına adımını atar. Bundan böyle Doğunun durgunluğu kırılmış, Tin kendinde ne olduğunu, neler yapabildiğini, neler yaratabildiğini ortaya sermek üzere etkinleşmiştir. Dünya-Tini ilk kez şimdi bireylerini yaratma işine girişmiş, ve bu bireyler güzel sanatları, felsefeyi, bilimleri, politik kurumları yaratmaya ve geliştirmeye, bütününde kültürü uygarlığa doğru dönüştürmeye başlamıştır. İlk kez bu özgürlük toprağında insanın dehası, büyüklüğü, karakteri, değeri kendini edimselleştirmeye başlamıştır.

 
 
 

Özgür İyonya Tini yalnızca felsefenin ve bilimlerin doğuşu için gereken entellektüel zemini sağlamakla kalmamış, ama insan varoluşunun estetik ve etik boyutlarında da gerçek ve yüksek biçimlerin bir ön-modelini üretmiştir. Bundan böyle sanat güzelliği salt doğaya bir öykünme olmaya son vermiş ve insan arı tinsel güzelliğe tapınmaya başlamıştır. Bundan böyle özgür törellik despotik gelenek yapılarını terk etmeye, politik yaşamın ideal biçimlerini aramaya yönelmiştir. Bundan böyle insanlığın henüz yetersiz biçimler altında da olsa felsefesi ve bilimi vardır. İnsanlık şimdi Asyatik Doğuda olduğu gibi amaçsız, istençsiz, özlemsiz bir varoluşa teslim olmaya son vermiştir. Bundan böyle Gerçeklik uğruna özlemi, kaygısı ve çabası vardır.

 
   

BARBARLIK
Tanrısal Güzelliğe tapınan, bilimi ve felsefeyi yaratan, demokrasiyi yaşayan klasik tin karşısında tüm geri kalan dünya barbardır — βάρβαρος (barbaros) —, değişimsiz, devimsiz, gelişimsiz olduğu için geri ve geridedir. Barbar pekçok anlama gelebilir: Kaba, yabancı, yabanıl, kültürsüz, vb., ve bütün bir dünya tarihinde şu ya da bu kümeye ya da bireye karşı benzer anlatımları kullanmamış kültür yoktur. Giderek Atinalılar sözcüğü yalnızca başka kentler için değil ama kendi aralarında birbirlerine karşı da kullanıyorlardı. Ama "πᾶς μὴ Ἕλλην βάρβαρος" (pas mē Hellēn barbaros) ya da "Kim Helen değilse barbardır."

Ve sözcük bugün benzer olarak geçerlidir: "Kim özgür değilse barbardır."

Kültürü uygarlığa yükseltmek Özgürlüğün, İstencin işidir. Özgürlük olarak İstenç değişimsiz geleneği yenmenin, değişmenin, yenileşmenin, ussallaşmanın enerjisi, güdüsü ve ereğidir. Ve Tin Özgürlüktür.

İnsanlık için bilime ve felsefeye giden yolu açan İyonya Tini ile karşılaştırma içinde, giderek çağdaş dünyanın bile büyük bölümü henüz barbar, henüz değersiz çünkü özgürlüksüzdür. Kültürler henüz insan doğasına, insan ussallığına aykırı kimlikler, alışkanlıklar, gelenekler ve sayısız başka despotik saçmalık ile kirlidir. Uygarlık tamamlanmış Kültürdür. Ve bu Erek ancak alışkanlığa, geleneğe, tutuculuğa izin vermeyen Özgürlük tini içinden kazanılabilir.

İyonya Tini herşeyini — mitolojisini ve tanrılarını, mimarisini, alfabesini, yasa kavramını — dışarıdan ödünç aldı. Ödünç alamayacağı tek şey dışarıda olmayan Özgürlük Tini idi — insanlığın çocukluktan çıkarak daha öte büyümesi için, Tarihin kendisinin olması için gerekli olan biricik koşul.

 

 


  • Babil'de İsthar Kapısı Önündeki Tören Yolu
    (Ayrıntı), İÖ 6'ncı Yüzyıl
    (Bergama Müzesi / Pergamonmuseum, Berlin)
MISIR VE MEZOPOTAMYA
Mısır'ın ve Mezopotamya'nın önemi İyonya için öncül olmalarında yatar. Bu pıhtılaşmış kültürler ile karşıtlık içinde, İyonya Dünya-Tarihinin açılış noktasında durur. Mısır ve Mezopotamya gelişimden çok bir yineleme döngüsü içinde tarihsel olarak dinginlik durumunda iken, İyonya bugün de sürmekte olan kesintisiz gelişimin başlangıç noktasıdır.

İyonya özgürdü.

Mısır ve Mezopotamya büyüyebileceği kadar büyümüş, değişmeye ve gelişmeye son vermişti. Bu görkemli kültürler yalnızca kendilerini sürdürmenin, yalnızca varolanı yinelemenin ötesine geçemediler. Onlarda Tin kemikleşmiş, değişimin yolu kapanmıştı. Bütün yapının tüm bileşenleri uyum içindeydi, ve yeni bir bileşenin eklenmesi bütün bir dizgenin değişimini, kültürün bütünsel dönüşümünü gerektirecekti. Kültürel süredurum yenileşmeyi, dönüşmeyi önledi. Mısır ve Mezopotamya'da İyonya kentlerinde görünen türden bireyler yoktur. Gerçekte o kültürlerde birey yoktur. Çünkü birey kendi istenci olan insan, özgür insan iken, Doğuda yalnızca despot birey idi. Özgürlük o tutucu kültürler için biricik gözdağı olan değişimi getirir. Kendini engellemediğinde, insanın gelişmemesi olanaksızdır.

İyonya'da bireyselliğin üzerinde duran ve onu bastıracak hiçbir despotik güç yoktu. Kent yasa ya da nomos demekti, ve yasa Özgürlüktü çünkü Kentin İstenci idi. Her kent devleti-saltık olarak özerkti Bu bağımsız kent-devletleri Krösus'un egemenlik dönemine (İÖ 560–545) dek özgürlüklerini sürdürdü ve ancak Kyrus'un Krösus'u yenmesinden sonra Pers egemenliği altına girdiler. Ama tarihsel değişim başlamıştı.

Başlıca Miletus ve Efesus ile İyonya yalnızca Helenik uygarlığa değil, ama bütününde dünyaya Bilimi, Felsefeyi ve özsel olarak insanı güzelleştiren Güzel Sanatları kazandırdı. İyonya Okulu ilkin doğa ile ilgilendi ve insanın da bilinmesi gerektiği düşüncesi Sokrates Doğa incelemesinden insanın İyisini incelemeye dönünceye dek doğmadı.

 
 

 

Diogenes Laertius İyonya felsefesinin Anaximander ile başladığını söyler, ama "bir Miletuslu ve öyleyse bir İyonyalı olan Thales Anaximander'i eğitti," der. Thales öncüdür. Aristoteles İyonya felsefecilerinin "özdeksel neden"i tanıdıklarını ve henüz "etker, biçimsel ve sonsal nedenler"den söz etmediklerini belirtir. Özgür düşünme gelişiminin henüz yalnızca başlangıcındadır. Henüz yalnızca ilke vardır ve ilke kendinde erektir.

Düşüncedeki bu değişim mitolojik Evren görüşünden Evrenin doğal ya da fiziksel nedenler üzerinde kurulu bilimsel görüşüne geçişi sağlar. Us gelişimi için kendisinden başka hiçbirşeye bağımlı değildir, ve İyonya'da insan düşüncesinin açınımını engelleyecek, kendi arkaik entellektüelliğini sonsuz, dokunulmaz ve değişmez gerçeklik olarak görecek bir rahipler sınıfı yoktu.

Mitolojik bilinç biçimlerinin ötesine geçemeyen Çin ve Hindistan'ın, Afrika ve Avrupa halklarının tersine, bir kültürel pota ya da kültürün erişilen doruğu olan İyonya kendi içinde pıhtılaşmadı. Tin orada tarihsel akışkanlığını ve plastikliğini sürdürdü. Başka yerlerde sağlamlaşıp, durağanlaşıp kendi içine dönen ve değişime kapanan bilinçlerden ayrı olarak, Tinin gelişiminde İyonyalı düşünürlerin eylemleri Tarihin gerçekten Tarih olabilmesi için saltık olarak önemli, değerli, ve vazgeçilmezdir: Dünya Tarihi Çin olmaksızın, Hindistan vb. olmaksızın, Aztekler, İnkalar ve Mayalar olmaksızın yapabilir. Süreç yitmez. Ama İyonya tarihsel süreklilikten bağışlanacak olsaydı, Tinin özgürlüğe açınımı için yerini bir başka İyonya ile doldurmak gerekecekti. İnsanın gelişimi için sonsuzluğa yetenekli düşüncesinin önünün açılması, imgesel bilincin kavramsal bilince geçmesi, evrensel, sonsuz, kurgul düşüncenin eyleminin başlaması gerekliydi.

 
 
 

Düşünmenin mitolojiden özgürleşerek ve salt kendi kaynaklarına dayanarak etkin olmaya yönelmesinin Bilimin kendisine yönelmenin koşulu olması ölçüsünde, Aristoteles'i izleyerek Thales'i ilk felsefeci olarak görmeliyiz. 'Su' olarak ilkenin henüz görgül olmasına karşın, ilke aynı zamanda evrensel, sürekli, bir, sonsuz, dolaysızdır. Görgül 'su' olarak, bir tasarım olarak 'Kavram' tam olarak pozitivizmin kavram ile anladığı şeydir, çünkü pozitivizmin kültürel ve göreli ve tarihsel bir kurgu olarak görebildiği değişken kavram bu tasarımdan başka birşey değildir. Thales'in düşündüğü Su ise bir arke olara görgül değil ama evrenseldir ve böyle olarak kültürel değişime ve yitişe karşı ilgisiz, değişimsiz Kavramdır — üstelik duyusal gereç altında örtülü olsa bile. 'Evrensel,' 'sürekli,' 'bir,' vb. duyusalın tekilliğine sığmaz, onun Asyatik düşünmeyi durduran sonluluğunu kırar, düşünmeyi kendi sonsuzluğunun izine düşmeye doğru özgürleştirir. Bilgelik sevgisi dünyanın özünü, gerçekliği salt düşüncenin gücü yoluyla bilmeyi sevmekten başka birşey değildir. Thales duyusal, imgesel, güzel mitolojinin sonlu, geçici, göreli tasarımlarından daha yüksek, daha güzel bir bilmenin yolunu, tüm sonluluktan özgür olan düşüncenin yolunu gösteren, insan Usunu kendi sonsuz Gerçeklik biçimine doğru edimselleştirmeye götüren sürecin başlatıcısı oldu.

 

Ondan önce, ister Doğuda ister Batıda olsun, ne mitolojik bilinçte ne de başka herhangi bir bilinç biçiminde düşünce felsefe olabilmek için gereksindiği bu sonsuzluğu, arılığı, özgürlüğü bulabilmiş değildir. Tüm tanrılar, salt duyusal-imgesel oldukları için, sonlu ve çokludurlar, düşünce onların kaotik dünyasında gerçek biçimine doğru devinip açınamaz, çok erken bir gelişim evresinde pıhtılaşır. Mitolojinin dünyası usun evrensel yasasının kozmozu değil ama sonlu tanrıların özençlerinin egemenliği altında bir olumsallık alanıdır. Mitolojinin de Usun gerçeklik itkisinin bir ürünü olmasına karşın, Us mitolojik biçimlerde durup kalamaz, sonlu imgelemin kaotik yapıtlarında kendi gerçek doğasının sergilenişini bulamaz.

Hesiodos'un 'Theogoni'si ve daha başka mitolojik öğeler İyonya düşünürlerini önceler ve hiç kuşkusuz bu düşünürler içinde yaşadıkları dünyanın tasarımsal-imgesel varsıllığı tarafından etkilenmişlerdir. Thales için arke olan Su başka mitolojik anlatılarda, İncil'de ve onu önceleyen Sümer geleneklerinde de görünür. Ama bu pozitif biçimlerin hiç birinde Thales'in ona verdiği imlemde, evrensellik, ilklik, değişmezlik imleminde görünmez.

 
Aziz Yardımlı / İdea Yayınevi 2014