İdea Yayınevi / Ön-Sokratikler / Aziz Yardımlı
site haritası  
 
 
Anaxagoras
 
YAŞAM

Klazomenealı Aanaxagoras yetmişinci Olimpiyatta (İÖ 500-497) doğdu ve seksen sekizinci Olimpiyatın birinci yılında (İÖ 428) öldü. Bir Lydia kenti olan Klazomenea Kolofon ve Efesus'a yakındı. Anaxagoras Demokritos'tan önce gelir ve yaşça Empedokles'den de büyüktür. Ayrıca Parmenides ile de çağdaştı ve yaşı Zenon'unkine yakındı. Sokrates'ten kısa bir süre önce yaşadı ve onunla tanışıktı.

Apollodoros'un anlattığına göre felsefe uğruna politik gücünü ve iyeliklerini gözardı etti. Valerius Maximus'a göre (VIII. 7, extr. 6) sayısız yolculuklar yaptı ve 81'inci Olimpiyatta (İÖ 456) Atina'ya geldi. Hızla Yunan kültürünün özeği olmakta olan kentte Kallias'ın arkhonluğu sırasında ders vermeye başladı. Perikles'in dostluğunu ve hayranlığını kazandı ve orada 30 yıl kaldı. Euripides onun etkisi ile bilgi ve insanlık için güçlü bir duygu geliştirdi. İÖ 434-432'de Perikles'in düşmanları tarafından İyonya'ya sürgüne gönderildi ve orada Lampsakos'ta öldü. Diogenes Laeirtus'a göre tek bir kitap yazdı ve biçemi hoş ve soylu idi.

Felsefeyi ve bilimsel araştırma ruhunu İyonya'dan Atina'ya getiren Anaxagoras oldu. Gök cisimleri üzerine gözlemleri onu evren düzeni için yeni kuramlar oluşturmaya götürdü, güneş tutulmalarına, meteorlara, gökkuşaklarına ve güneşe bilimsel bir açıklama vermeye çalıştı. Güneşi Pelopenez'den daha büyük yanıcı bir metal kütle olarak betimler. Gök cisimlerinin dünyadan kopmuş ve hızlı çevrim tarafından tutuşturulmuş taş kütleleri olarak betimler. Bu kuramlar nedeniyle çok geçmeden popüler inanç ile çatışmaya düştü, yerleşik dinsel inaklara karşı çıkmakla suçlandı, ve dostu Perikles'in politik karşıtları tarafından tutuklandı. Perikles tarafından kurtarılmasına karşın Atina'dan ayrılmak zorunda kaldı.

 
 
Anaxagoras'ın Atina'ya gelişine dek felsefenin yeri İyonya ve İtalya idi. Pers istilası İyonya'da felsefeyi de bir sona getirdi. Anaxagoras Pers Savaşları ile Perikles çağı arasındaki dönemde şimdi büyüklüğünün doruğuna ulaşan Atina'da yaşadı. Atina Pers savaşlarından sonra Yunan adalarının büyük bölümünü ve Trakya'daki bir dizi kıyı kentini egemenliği altına almıştı. Hem Yunan politik gücünün önderi, hem de bilim ve sanatların özeği olmuştu. En büyük sanaçılar Atina'da toplanırken felsefecilerin en dikkate değer olanları ve sofistler de oradaydı. Aeskhilus, Sofokles, Aristofanes, Thukidides, Protagoras, Anaxagoras ve Küçük Asya'dan gelen daha başka insanlar Atina'yı aşağı yukarı bütün bir tarihin, bütün bir insanlığın birincil kültür özeği yaptılar. Dünya-Tininin bugün de modeli olan bir estetik değerler birikimi, demokrasi, bilim ve felsefe, insan erdemi ve güzelliği Atina'da eşsiz bir ışıltı ile sergilendi.

Bu kültürel görkem ile uyum içinde, demokratik Atina'nın politik yaşamını, Devletini Perikles yönetiyordu. Kent onun bütün bir yeryüzünün en eğitimli halkı tarafından onaylanan istenci altında Atina'nın Altın Çağı denebilecek bir dönem yaşadı. Bu aynı zamanda "Perikles Çağı" idi ve Thukidides Perikles'i "Atina'nın birinci Yurttaşı" olarak adlandırdı. Sevgilisi Miletuslu Aspasia ile birlikte yaşayan Perikles yalnızca Atina'yı bir İmparatorluğa yükseltmekle kalmadı, ama sanatsal etkinlikleri ve özellikle yazın sanatını da destekledi. Atina Helenik dünyanın birinci eğitim özeği oldu. Perikles devlet-adamı idealinin bir realite olabileceğini tanıtladı. Yalnızca insanın tinsel ve bedensel güzelleşmesi yeterli değildi. Perikles bütün bir Akropolis'i yeniden düzenletti ve Parthenon onun istenci ile gerçekleşti.

Mitoloji ve Kölelik öğelerini özsel bileşenleri olarak içeren bir kültürün bundan sonra yapması gereken şey kendini ortadan kaldırmaktı. Atina törel yaşamı önce Sofistler tarafından, daha sonra Sokrates tarafından sorgulandı. Geleneğin sorgulanması geleneğin ölümüdür. Atina törelliği birer yanlışlık olan temellerini yitirmeye, ve kent bir daha iyileşmemek üzere zayıflamaya başladı.

 
 



ATİNA VE SPARTA

Yunanistan'ın politik önderliği için olmasa da bu kültürün ön sırasında olma açısından yarışan Atina ve Sparta arasındaki karşıtlık bu dönemi damgalayan bir başka etmendir. Spartalılarda sanatların ve felsefenin gelişmesi gibi birşey ile karşılaşmayız. Atina ise kendini herşeyden önce insan tininin Güzel Sanatlardaki ve Felsefedeki benzersiz başarısının özeği olarak tanıtır. Sparta'da kişisel özgürlük Devletin büyük amacına altgüdümlü idi. Birey onurunu ve değerini yalnızca Kent uğruna çalışmanın ve yaşamanın bilincinde duyumsuyordu. Koparılamaz bir bağ ile bağlı böyle bir bütünün içinde bireysellik bütünüyle yitmişti, istenci yalnızca Devletin istenci, duyuncu yalnızca Devletin duyuncu idi, ve Sparta'nın politik ve askeri gücü Yunan dünyasında karşı durulamayacak bir etmen olarak görülüyordu. Boyun eğme ne kadar tam ise, despotizmin gücü o kadar büyüktür, ve Spartalılar daha çocukluktan başlayarak usdışı bir törellik uğruna eğitiliyorlardı. En iyi Spartalı sorgulamayan, düşünmeyen, başını kaldırmayan Spartalı idi, ve erdem tuhaf yasaların buyurduklarını kölece yerine getirmekti.

 
 


Her Devlette olması gereken bağ, tikelin ve evrenseliğin birliği Sparta'da bireylerin özgür istenci olarak bulunmadığı için, Sparta sonunda özgür yurttaşların özbilinçli birliği olarak daha güçlü olan Atina karşısında yenik düştü. Atina Demokrasisi bir İmparatorluk istencine gelişti, kent-devleti kentin sınırlarını aşan bir güç oldu. Atina'nın gücü özgür bireylerin Erdemi üzerine dayanıyordu. Törel karakterin gelişimi için gereken tek şey özgürlüktür. Buna karşı, Spartalılar bireysel özgürlüğü tanımıyor ve bilmiyor, ve Erdemleri yalnızca onlara dayatılan dışsal törelliğe boyun eğmekten oluşuyordu. Bu törelliğin usdışı niteliği Spartalıları sık sık saçma, gülünç, giderek sapık durumuna düşürdü. (Plutark'ın Likurgus'un Yaşamı bu tuhaflıkları bütün ayrıntıları ile sergiler.)

Atina'da varolan özgürlük ilkesi bireylerin tecim ve işleyimi yasal denetim altında tutmayı öğrenmelerine olanak vermişken, böyle etkinlikleri yasaklayan Sparta'nın erdemi erdemsizliğin olanaksızlığı üzerine dayanıyordu: İstenci olmayan insan eylemsizdir, hiçbirşey yapmaz ve üretmez, ve eylemsiz insan a priori suçsuzdur. Ama Likurgus'un yasalarının etkisi kalkar kalkmaz, kendi başlarına karar vermek zorunda kalır kalmaz, Spartalıların gerçek erdeme yabancı karakterleri erdemsizliğe, eşitsizliğe, aristokrasiye ve sonunda tiranlığa, en bayağı suçlara yenik düştü. Neyin doğru ve eğri olduğunu, neyin iyi ve kötü olduğunu belirleyecek duyunç yetenekleri gelişmemişti.

Atina tini kentin Büyük İskender'in egemenliği altında politik gücünü yitirmesinden sonra bile güzelliğini, değerini ve saygınlığını yitirmedi, yüzyıllar boyunca yüksek bir kültür özeği olarak korundu ve savunuldu ve bir uygarlık hazinesi olarak kullanıldı. Çılgın Sparta tini modern özgürlük dönemine sarkan despotik bilincin esin kaynağı olmayı sürdürdü.

 
 


ANAXAGORAS'IN SUÇLANMASI VE ÖLÜME MAHKUM EDİLMESİ

Daha sonra Sokrates'in ve başka birçok felsefecinin karşılaştığı şey Anaxagoras'ın da başına geldi ve halkın tanrılar olarak kabul ettiği şeyleri küçümsemekle suçlandı. Diogenes Laertius (II. 12) Anaxagoras'ın güneşin ve yıldızların yanan taşlar olduğuna inandığını söyler, ve Plutark (Perikles, 6) peygamberlerin bir tansık olarak gördükleri şeyi doğal nedenler ile açıkladığı için suçlandığını anlatır.

Ön-Sokratik felsefe şimdi kendini toplumsal olarak da duyumsatmaya başlamıştı. Anaxagoras'ın düşünceleri Atina mitolojisi ve törelliği için bir gözdağı olarak kabul edildi ve daha sonra Sokrates'in ortadan kaldırılmasında sonuçlanacak olan suçlamalar ilkin Anaxagoras'a karşı yöneltildi. Atina inancında kutsal olarak kabul edilen dışsal Şeyler şimdi gerçekten de dışsal Şeyler olarak görülmeye başladı. Us mitolojik güzellik dini ile çatışmaya girmiş, duyunç olarak, doğruyu ve eğriyi kendi içinden ayrımsama yetisi olarak kendinin bilincine varmaya başlamıştır.

Ateizm suçlaması Anaxagoras'ın durumunda bütünüyle beklenebilecek birşeydir, ve Perikles'in düşmanları onu yaralamak için vuruşlarını açıkça değil, ama dostu Anaxagoras üzerinden yaptılar. Perikles Anaxagoras'ı ölüm cezasından kurtardı ve kimilerine göre sürgüne gönderilmesini sağladı. Başkalarına göre ise Perikles'in yardımı ile Atina'dan kaçırıldı ve yokluğunda ölüme mahkum edildi.

 
 


ANAXAGORAS'IN FELSEFESİNİN KONUMU

Herakleitos'ta herşey devim ve değişim içindedir. Empedokles bu akışkan ve yitici çokluğu bir birlik içine toplar, ama bu birlik dışsal bir sentez ilişkisidir ve Leukippus ve Demokritos boşluğu (vakum) varsaymakla doluluğu (plenum) ya da atomları dışsal olarak biraraya getirirler. Ama Atomcular için öğeler çokluğu aynı zamanda duyusal olmayan arı soyutamalardır ve tekillik ile karşıtlık içinde evrensellik karakterini taşırlar. Anaxagoras tüm öncelleri ile karşıtlık içinde şimdi Arke olarak böyle dışsal bir evrenseli değil, ama içsel evrenseli, Düşüncenin kendisini, Nousu ileri sürer. Nous aynı zamanda nesneldir ve Platonik İdeanın ussal karakterini taşır.

Özgür nesnel Düşünmenin ilk iki yüz yıllık gelişimi birbirinden yalıtılmış analitik ya da paradigmatik bir süreç değil, ama tek bir insan usunun zamandaki bir ve aynı etkinliğinin birikimidir. Görgücü deneyim ilkesi bu mantıksal bütünlüğü, bu evrensel Usu doğrulayamaz çünkü deneyimin kendisi bu ussallığa, usun kavramlarına gereksinir.

Anaxagoras şimdi bilginin nesnesini bilgi yetisinin kendisi olarak alma adımını atmış ve böylelikle bilgi ve nesnesi arasındaki karşıtlığı ilkin ilkede yenmiştir. Arkenin gerçek varlık olması ölçüsünde, bundan böyle Düşünce ve Varlığın birliği kurulmuştur.

Anaxagoras bir İyonyalı olduğu için İyonya okulunun üyesi olarak da görülür. Klazomenaeli Hermotimus onun öğretmeni idi ve Diogenes Laertius bu görüşü desteklemek için yanlış olarak Hermotimus'un Anaximenes'in öğretmeni olduğunu ileri sürer. (Ama Anaximenes Anaxagoras'tan altmış yıl önce doğmuştur.) Anaxagoras İyonya felsefe okulunu noktalar.

Aristoteles (Met. I. 3) ve ondan sonra başkaları, örneğin Sextus Empiricus (adv. Math. IX. 7) Hermotimus'un bu düşünceyi ortaya sürmüş olduğundan söz ederler. Bu doğru olabilir, ama Hermotimus'un felsefesi konusunda çok az şey bilinmektedir ve sonraki yazarların göndermelerinin azlığı ve gizemsel içerikleri felsefesinin fazla ileri gidemediğini gösterir.

 
 


Anaxagoras ile Felsefe yeni bir adım atar, çünkü fiziksel öğelerin yerine şimdi Anlak arke olarak kabul edilir. Aristoteles Anaxagoras üzerine Metafizik'te (I. 3) şunları söyler:

"Ama Usun (nous) dirimli olanda olduğu gibi doğada da dünyanın ve tüm düzenin kökeni olduğunu söyleyen ondan önce gelen ve rasgele konuşanlarla karşılaştırıldığında ayık bir insan gibidir." Şimdiye dek felsefeciler "bilimsel olmayan bir yolda döğüşen eskrimcilere benzetilebilir. Tıpkı bunların döğüşlerinde ustaca olmasa da beceri ile sık sık iyi hamleler yapmaları gibi, bu felsefeciler de söylediklerinin herhangi bir bilgisi olmaksızın konuşuyor görünürler."

Anaxagoras düşünceyi ilk kez kendi üzerine döndürmüş olsa da, bu ilkeyi açındırmak daha sonraki düşünürlerin işi olacaktı.

 
 


ANAXAGORAS'IN FELSEFESİ

Anaxagoras Nousu dünyanın saltık özü olarak kabul etti. Nous evrenseldir; ayrıca Doğada onun özü olarak, nesnel olarak varolur. Varlığı Eleatikler saltık soyutluk olarak, Bir olarak düşünüyorlardı ve doğal bilincin Nousa Varlığı yüklemedeki birincil güçlüğü Varlığı Bir olarak değil ama duyusal, fiziksel, cisimsel, özdeksel olarak düşünmesinde yatar. Varlık Özdek ile bir ya da duyusalın tözü değildir. Varlık saltık olumsuzlamadır ki, böye olarak ancak düşünülebilir, salt bir düşünce soyutlaması olarak anlatılabilir. Evrenin biçimsel ya da düşünsel yanı yalnızca kendi başına varolduğu düşünülemeyecek bir soyutlamadır, ve bütün varoluş biçimini bu soyutlama dediğimiz biçimselliklerde ya da belirlenimlerde anlatır. Ama böyle belirlenmiş olarak bu Varlık bundan böyle soyut Varlık ya da arı düşünce diyebileceğimiz şey değildir. Somuttur, çünkü kendisi ve biçimi olduğu karşıtıdır. Bu birlik kurguldur. Aristoteles'e göre (De Anima, I. 2):

"Anaxagoras ruhun devim ilkesi olduğunu ileri sürer. Ama her zaman Ruh ve Nous konusunda düşündüklerini tam olarak anlatmaz; Ruhu ve Nousu birbirinden ayırıyor görünür, ve gene de onları sanki aynı varoluş imişler gibi kullanır, ve yalnızca Nousu herşeyin ilkesi yapmayı yeğler. Hiç kuşkusuz sık sık Noustan güzel ve doğru olanın nedeni olarak söz eder, ama bir başka zaman ona Ruh der. Çünkü ister küçük ister büyük olsun, ister yüksek ister aşağı türde olsunlar tüm hayvanlarda bulunur. Tüm varoluşta yalnızca o yalın, lekesiz ve arıdır; acıdan yoksundur ve başka herhangi birşey ile birlik içinde değildir."
Ruh beden ile ilişkilendirilir ve bilgi, istenç vb. gibi daha yüksek yetiler için temel, ama yalnızca temel yaşam ilkesi olarak kabul edilir. Ruh bilme yetisinden, istenç vb. yetilerinden ayrıdır. Nous ise Düşüncedir, ve düşüncenin devimi tam olarak ve sağın olarak Mantık ile anlattığımız şeydir. Anaxagoras Nousun bir çözümlemesini yapmaz ve bu iş felsefe tarihinin daha yüksek dizgeleri için, öncelikle Platon ve Aristoteles tarafından yapılacaktır. Anaxagoras yalnızca ilkeyi bildirmekle yetinir.
 
 
FRAGMANLAR

1. Hem sayıda hem de küçüklükte tüm şeyler birlikte idi; çünkü küçük de sonsuzdu. Ve hep birlikte iken küçüklüklerinden ötürü hiçbirşey açık ve seçik değildi; çünkü hava ve ether, her ikisi de sonsuz olduğuı için, tüm şeyleri kavrıyorlardı; çünkü bunlar herşeyde bulunur, ve hem sayı hem de büyüklük açısından en büyüktürler.

 

2. Çünkü hava ve ether çevredeki kütleden ayrılmıştır; ve çevredeki (kütlü) nicelikte sonsuzdur.

 

3. Ve bu şeyler böyle olduğu için, bileşik olan tüm nesnelerde her türden birçok şeyin, her tür biçim ve renk ve tadı olan tüm nesnelerin tohumlarının varolduğunu düşünmek zorunludur.

 

4. Ama bunlar ayrılmadan önce, tüm şeyler birlikte iken, herhangi bir renk bile açık ve seçik değildi, çünkü tüm şeylerin karışımı bunu önlüyordu; ıslak ve kurunun, sıcak ve soğuğun, ve aydınlık ve karanlığın (çünkü çok fazla toprak vardı), ve sonsuz sayıda tohumun karışımı hiçbir yolda birbiri gibi değildir; çünkü başka şeylerden hiç biri hiçbir biçimde birbirini andırmaz.

 

5. Tüm şeylerde Nousun dışında herşeyin bir bölümü vardır; ve içlerinde Nousun da oldağu şeyler vardır.

 
6. Tüm şeyler herşeyin bir bölümünden pay alırken, Nous sonsuzdur ve kendini yönetir, ve hiçbir şey ile karışmamış, ama yalnızdır, kendi kendinedir. Çünkü eğer kendi kendine değil ama başka herhangi birşey ile karışmış olsaydı, eğer biri ile karışmış olsaydı tüm şeylerden pay alıyor olurdu, çünkü daha önce benim tarafımdan söylendiği gibi, herşeyde herşeyin bir parçası vardır, ve onunla karışmış olan şeyler onu engellerdi, öyle ki hiçbirşey üzerinde şimdi yalnızca kendi başına taşıdığı gücü taşımazdı. Çünkü o tüm şeylerin en incesi ve en arısıdır, ve herşey hakkında her bilgisi ve en büyük gücü vardır; ve Nous ruhu olan büyük ve küçük tüm şeyler üzerinde egemendir. Nousun bütün çevrim üzerinde gücü vardı, ve böylece onu başlangıçta döndürmeye başladı. Ve ilkin küçük bir başlangıçtan dönmeye başladı; ama çevrim şimdi büyük bir alan üzerine genişler, ve daha da büyüğü üzerine genişleyecektir. Ve biraraya karışmış ve ayrılmış ve ayırdedilen tüm şeyler Nous tarafından bilinir. Ve Nous olacak olan tüm şeyleri, ve olmuş olan ve şimdi olmayan, ve olacak olan tüm şeyleri, ve şimdi içinde yıldızların ve güneşin ve ayın döndüğü bu çevrimi, ve birbirinden ayırılan havayı ve etheri düzene soktu. Ve bu çevrimin kendisi ayrılmaya neden oldu, ve seyrek olan yoğun olandan, sıcak olan soğuk olandan, aydınlık karanlıktan, ve kuru ıslaktan ayrılır. Ve birçok şeyde birçok pay vardır. Ama hiçbir şey bütünüyle ayırılmış değildir, ne de Nous dışında başka herhangi birşeyden ayırdedilir. Ve tüm Nous benzerdir, hem büyük olan hem de küçük olan; oysa başka hiçbirşey başka hiçbirşey gibi değildir, ama her bir şey en açıkça onda en çok olan şeylerdir ve şeylerdi.  

7. Ve Nous şeyleri devime geçirmeye başlayınca, devimde olan herşeyden ayrılma oldu, ve Nous ne kadar çoğunu devime geçirse de, tüm bunlar ayrı kılındı. Devindirilen ve ayrı kılınan şeylerin çevrimi onların daha da ayrı olmalarına neden oldu.

 

8. Yoğun, ıslak, soğuk, karanlık şimdi toprağın olduğu yerde toplandı; seyrek, sıcak, kuru, aydınlık etherin uzak bölümlerine doğru gitti.

 

9. Toprak ayrılmış olan bu şeylerden yoğunlaştı. Çünkü su bulutlardan ayrılır, ve toprak sudan; ve topraktan taşlar soğuk tarafından yoğunlaştırılır, ve bunlar sudan daha da öte ayrılır.

 

12. Ama Nous, her zaman olmuş olduğu gibi, özellikle şimdi ayrıca tüm başka şeylerin oldukları yerdedir, ve ayrılmış olan şeylerde ve ayrılmakta olan şeylerdedir.

 

13. Tek bir evrendeki şeyler birbirlerinden ayrılmazlar, ne de bir balta ile koparılırlar — ne sıcak soğuktan, ne de soğuk sıcaktan.

 

15. Çünkü ne de küçük olanın bir en küçüğü vardır, ama her zaman bir daha az vardır. Çünkü varlık var-olmayan değildir. Ama her zaman büyük olandan daha büyüğü vardır. Ve sayıca küçüğe eşittir; ama kendisi ile ilişki içinde her bir şey hem küçük hem de büyüktür.

 

16. Ve büyüğün ve küçüğün bölümleri sayıca eşit olduğu için, tüm şeyler de her şeyde olacaktır. Ne de ayrı varolmaları olanaklıdır, ama tüm şeyler her şeyin bir bölümünü kapsar. En küçük olanın varolması olanaklı olmadığı için, hiçbirşey ayırılamaz, ne de kendiliğinden varlığa gelebilir, ama başlangıçta nasılsalar şimdi öyledirler, tüm şeyler birliktedir. Ve tüm şeylerde birçok şey vardır, ve ayrılan şeylerden büyük ve küçük olanda sayıca eşit olan şeyler vardır.

 

17. Yunanlılar 'varlığa gelme' ve 'yok olma' sözcüklerini doğru kullanmazlar. Çünkü hiçbirşey varlığa gelmez, ne de herhangi birşey yok olur, ama varolan şeylerin bir karışımı ve ayrılması vardır. Böylece varlığa gelmeye 'karışma' ve yokolmaya 'ayrılma' demekle doğru yapmış olacaklardır.

 

18. Çünkü nasıl olur da saç saç olmayandan gelibilir? Ya da et et olmayandan?.

 
 
 
ANAXAGORAS ÜZERİNE KLASİK YAZARLAR

Platon, Savunma, 26D.

"Güneşin bir taş ve ayın toprak olduğunu söylediğimi ileri sürüyor. Anaxagoras'ı suçlamayı düşünüyor musun, Meletos, ve bu insanların Klazomenaeli Anaxagoras'ın kitaplarının bu öğretilerle dolu olduklarını bilmeyecek kadar bilgisiz olduklarını mı düşünüyorsun? Onları bu denli mi küçümsüyorsun? Ve böylece gençlere bunları sözde Sokrates tarafından öğretildiğini demek istiyorsun, üstelik orkestrada sık sık bunlar üzerine girişi olsa olsa bir drahma olan gösteriler yapılırken ..."

Platon, Fedon, 72 c. "Ve eğer tüm şeyler bileşik iseler ve ayrı değilseler, Anaxagoras'ın bildirimi hemen doğru olacaktır: 'Tüm şeyler birlikte idiler.'"

Fedon, 97 c. "Anaxagoras diye birinin bir kitabını okuyan birinin tüm şeyleri düzenleyenin ve tüm şeylerin nedeni olanın Nous olduğunu söylediğini duydum."

Fedon, 98 b. "Kitabı okurken, Noustan hiç yararlanmadığını gördüm, ne de şeylerin düzeni için herhangi bir neden saptar. Tersine, havayı ve etheri ve suyu ve başka birçok tuhaf şeyi nedenler olarak ele alır."

Lysis, 214 b. "En bilgi insanın yazıları der ki, .... benzerin her zaman benzemez tarafından sevilmesi zorunludur."

Büyük Hippias, 283 a. "Senin Anaxagoras'ınkinin tam tersi bir deneyiminin olduğunu söylüyorlar; çünkü büyük bir mülk kalıt almış olmasına karşın, tümünü dikkatsizliği nedeniyle yitirmiş ve bu nedenle anlamsız bir bilgeliğe yönelmiş."

Kratilus, 400a. "Ve tüm başka şeylerin doğasının Nous olduğuna ve onları düzenleyen ve denetleyenin ruh olduğuna inanmıyor musun, Anaxgoras?"

Fedon, 72c. "Sanki Anaxagoras'ın yakınlarda anlattığı görüşü, ayın ışığını güneşten alıyor olması daha eski bir sorunmuş gibi görünüyor."

413c. "Anaxagoras bunun Nous olduğunu söylemede haklı, çünkü Nousun saltık güç uyguladığını ve hiçbirşey ile karışmayarak herşey düzenlediğini, herşeyin içine yayıldığını söyler."

Filebus, 28c. "Tüm bilge insanlar Nousun göğün kralı ve bizim için toprak olduğunda anlaşır."

 
Aziz Yardımlı / İdea Yayınevi 2014