İdea Yayınevi / Ön-Sokratikler/ Aziz Yardımlı
site haritası  
 
 
Melissos
 

 

‘‘Eğer sonsuz ise bir olacaktır. Çünkü eğer iki ise, sonsuz olamaz, ama birbirlerine karşı sınırlar olurlar.’’

Spinoza, Törebilim I, Tanım 2. "Aynı doğada başka bir şey tarafından sınırlanabilenin kendi türünde sonlu olduğu söylenir. Örneğin bir cisme her zaman daha büyük olan bir başkasını kavradığımız için sonlu denir. Böylece düşünce bir başka düşünce tarafından sınırlanır. Ama bir cisim düşünce tarafından sınırlanmaz, ne de bir düşünce cisim tarafından sınırlanır."

‘‘Eğer var olan bölünürse devinir; ama devinirse var olamaz.’’

‘‘Eğer var olacaksa, bir olmalıdır; ama bir ise, cismi olamaz çünkü eğer olsaydı parçaları olur ve bundan böyle bir olmazdı.’’

 
 

YAŞAM

Melissos ( Μέλισσος) İÖ 500 sıralarında doğmuş olmalıdır ve ölüm tarihi de belirsizdir. Diogenes Laertios'a göre Parmenides'in bir öğrencisi ve Leukippos'un öğretmenidir. Ayrıca Herakleitos ile birlikte olduğu da söylenir. Samos'ta doğdu (Pisagoras gibi), ve halkı arasında seçkin bir devlet adamı idi. Yaşamı konusunda çok az şey bilinir. Plutark'a göre Pelopenez Savaşından hemen önce Samosluların amirali oldu ve 441'de Perikles komutasındaki Atinalılara karşı bir savaş kazandı. Parlama dönemi 84'üncü Olimpiyat yıllarına düşer (İÖ 444).

Eleatik felsefeyi desteklemek üzere dizgesel uslamlalar kapsayan bir inceleme yazdı (Doğa Üzerine). Düzyazı biçeminde yazılan incelemenin içeriğinin çoğu Simplikios'ta kapsanır. Doğanın (ya da Varolanın) yaratılmamış, yok edilemez, bölünmez, değişmez ve devinmez olduğunu kabul etti. Ama, Parmenides'ten ayrı olarak, varoluşun bütünüyle sınırsız ve tüm yönlerde sonsuza dek uzamlı olduğunu düşündü. Ve sınırsız olduğuna göre, Bir olmalıydı.

Plutark (Yaşamlar, Perikles):

"İthagenes'in oğlu Melissos o sıralar Samos'ta komutan olan bir felsefeci idi. Denize açılınca Atinalıların gemilerinin sayısını ya da komutanlarının deneyimsizliğini küçümseyerek yurtaşlarını Atinalılara saldırmaya ikna etti. Savaşta Samoslular utku kazandılar. Çok sayıda insanı ele geçirdiler ve çok sayıda gemiyi yokettiler, böylece denizin denetimini ele geçirerek savaşın sürdürülmesi için daha önce ellerinde olmayan yeterince gereç kazandılar. Aristoteles'e göre Perikles'in kendisi daha önce Melissos tarafından bir deniz savaşında yenilmişti."


Beşinci yüzyıl sofisti Gorgias ‘Var-olmayan Üzerine ya da Doğa Üzerine’ başlıklı bir kitap yazdı. Bunu çağdaşı Melissos’u göz önünde tutarak yapmış olmalıdır çünkü Melissos’un ‘Doğa ya da Varolan üzerine’ başlıklı bir kitabı vardı (Guthrie, s. 73).

 
 
 
Gerçek bir Eleatik felsefeci olarak, Melissos duyu-algısına inanmaz. Duyularımızın nesneleri sürekli değişim içinde olduğu için, ve değişimin kendisi olanaksız çünkü çelişkili olduğu için, duyu nesneleri gerçekten varolan şeyler değil ama yalnızca gerçeklikten yoksun görüngülerdir. Varlığın dışında hiçbirşey gerçek değildir. Varlık değişmez, çünkü eğer değişseydi yok olurdu, ve yokluk yoktur. Duyular bize gerçek varlığı iletemese de, Varlık vardır çünkü düşünülür: Düşünce ve Varlık bir ve aynı şeydir.
 
 

FRAGMANLAR

Simplikios (Fizikçiler Üzerine Yorum, 103.13—104.15):

 
"Melissos doğa felsefecilerinin belitlerini kullanır ve doğuş ve yokoluş üzerine incelemesine şöyle başlar:

(Fr. 1) Eğer birşey varsa, ya varlığa gelmiş ya da her zaman varolmuştur. Ama eğer varlığa gelmişse, ya olandan ya da olmayandan gelmiştir. Ama birşeyin olmayandan varlığa gelmesi olanaksızdır (çünkü edimsel olarak varolanın kendisi bir yana, başka hiçbirşey ondan doğamaz); ne de varlıktan gelmesi olanaklıdır (çünkü bu durumda her zaman varolmuş olacak ve varlğa gelmeyecektir). Öyleyse varolan varlığa gelmez; her zaman vardır, ne yok olacaktır. Çünkü varolan ne varolmayana değişebilir (doğa bilimciler de bunu kabul ederler), ne de varolana (çünkü bu durumda olmayı sürdürecek ve yok olmayacaktır). Buna göre varlık yaratılmamıştır, ne de yok olacaktır. Öyleyse her zaman varolmuştur ve varolacaktır.

(Fr. 2) Öte yandan varoluşa gelenin bir başlangıcı olduğu için, varoluşa gelmeyenin bir başlangıcı yoktur. Ama varolan varlığa gelmemiştir ve öyleyse bir başlangıcı yoktur. Dahası, yok olanın bir sonu vardır; ama eğer birşey yok edilemez ise, bir sonu yoktur. Öyleyse var olanın, yok edilemez olmakla, bir sonu yoktur. Ama ne başlangıcı ne de sonu olan gerçekte sonsuzdur. Öyleyse varlık sonsuzdur.

(Fr. 3) Eğer sonsuz ise, birdir. Çünkü eğer varlık iki olsaydı sonsuz olamazlar ama birbirleri tarafından sınırlanırlardı. Ama varlık sonsuzdur. Öyleyse bir varlıklar çokluğu olamaz. Buna göre varolan birdir.

(Fr. 4) Eğer varlık bir ise, değişmezdir (ya da devimsizdir), çünkü bir olan her zaman kendi ile türdeştir ve türdeş olan ne yok olabilir, ne büyüyebilir, ne düzenini değiştirebilir, ne de acı çekmesi ya da sıkıntı duyması olanaklıdır. Çünkü eğer bu şeylerden biri ile karşılaşsaydı, türdeş olmazdı. Çünkü ne türden olursa olsun bir devim yoluyla devinen birşey bir durumdan bir başka duruma değişir. Ama varlıktan başka hiçbirşey yoktur. Öyleyse değişmeyecektir (ya da devinmeyecektir).

(Fr. 5) Bir başka uslamlayı izlersek: Varlıktan boşalmış hiçbir yer yoktur, çünkü boşluk yokluktur; ama yokluk olan varolamaz. Böylece varlık devinmez — çünkü boşluk yok ise gideceği hiçbir yer yoktur. Ne de kendi içine sıkışabilir — çünkü o zaman hem kendisinden daha seyrek hem de daha yoğun olacaktır, ki olanaksızdır. Ama seyrek olan yoğun olandan daha boştur — ama boşluk diye birşey yoktur. Varlığın dolu olup olmadığı başka birşeyi alıp almadığına bakılarak yargılanmalıdır: Eğer almıyorsa, doludur; eğer alıyorsa, dolu değildir. Şimdi, eğer boşluk yoksa, zorunlu olarak dolu olmalıdır; ve böyle ise devinemez — dolu olan uzay içinden devinmenin olanaklı olmamasından değil, ki cisimler durumunda böyle deriz, ama tüm varlık varlığın içine devinemeyeceği için (çünkü kendisinin yanında başka hiçbirşey yoktur), ne de varolmayana devinebileceği için (çünkü varolmayan yoktur)."

 
 

(Fr. 6) Eğer sınırsız olsaydı, bir olurdu; çünkü eğer iki olsaydı, bunlar sınırsız olamaz ama biri ötekini sınırlardı.

 
"Eğer Melissos çalışmasına Doğa Üzerine ya da Varolan Üzerine adını vermişse, açıktır ki doğayı varolanlar ve doğal nesneler olarak, e.d. algılanabilir nesneler, varolan şeyler olarak düşünmüştür. Belki de Aristoteles'in onun varolanı bir olarak bildirirken algılanabilir tözlerden ayrı olarak başka hiçbirşeyin olmadığını kabul ettiğini söylemesinin nedeni budur. Çünkü algılanabilir olanın açıkça var göründüğü verildiğinde, o zaman eğer varolan tek ise, algılanabilir olandan ayrı olarak başka hiçbirşey varolmayacaktır.

Ama Melissos arkaik bir biçemde ve kapalı olarak yazdığı için, o arkaik tümcelerini kendilerini açıklayalım ki onları okuyanlar daha uygun yorumlar arasında daha doğru olarak yargıda bulunabilsinler. Şimdi, daha önceki sözlerini bir vargıya getirerek ve değişimin irdelenişini sunarak, Melissos şunları söyler:

"Varolan her zaman vardı ve her zaman varolacaktır. Çünkü eğer varlığa gelmiş olsaydı, o zaman varlığa gelmeden önce yokluk olmuş olması gerekirdi. Şimdi eğer yokluk olmuş olsaydı, yokluktan hiçbir biçimde herhangi birşey ortaya çıkamazdı."

Melissos bunu şöyle anlatır:

(Fr. 7) "Şimdi varlığa gelmediği ama varolduğu için, vardır, her zaman vardı ve her zaman varolacaktır, ve hiçbir başlangıcı ve hiçbir sonu yok ama sonsuzdur. Çünkü eğer varlığa gelmiş olsaydı bir başlangıcı olurdu (çünkü belli bir zamanda varlığa gelenin bir başlangıcı olurdu); ve bir de sonu olurdu (çünkü belli bir zamanda varlığa gelenin bir sonu olurdu). Ve eğer ne başlamış ne de sonlanmış ve her zaman varolmuş ve her zaman varolacak ise, hiçbir başlangıcı ve hiçbir sonu yoktur. Çünkü bütün olarak varolmayanın her zaman varolması olanaksızdır."

Tıpkı varlığa gelmiş olanın varlığında sonlu olduğunu ileri sürmesi gibi, her zaman varolanın varlığında sonsuz olduğunu ileri sürer. Şunları yazarken bunu açığa koyar:

(Fr. 8) Tıpkı her zaman varolması gibi, büyüklükte de her zaman sonsuz olmalıdır.

(Fr. 9) Bir başlangıcı ve sonu olan hiçbirşey ilksiz-sonsuz ya da sınırsız değildir.

(Fr. 10) Eğer bir olmasaydı, başka birşey tarafından sınırlanmış olurdu.

(Fr. 11) Öyleyse herşey ilksiz-sonsuz ve sınırsız ve türdeşdir; ve ne yok olabilir, ne daha büyük olabilir; ne düzenini değiştirebilir ne de acı ya da sıkıntı çekebilir. Eğer bunlardan birini çekecek olsaydı bundan böyle bir olmazdı; çünkü eğer değişirse, varlık türdeş olmamalı, ama daha önce var olan yok olmalı ve var olmamış olan var olmaya başlamalıdır. Eğer o zaman on bin yılda bir saç teli kadar bile değişecek olsaydı, zamanın bütününde bütünüyle yok olurdu.

(Fr. 12) Ve düzeninin değişmesi olanaksızdır, çünkü daha önce varolan düzen değişmez, ne de var olmamış olan varlığa gelir; ve ona hiçbirşey eklenmediği ve ondan hiçbirşey çıkarılmadığı ya da ayrı kılınmadığı için, var olan şeylerden herhangi biri düzenini nasıl değiştirebilir? Ama eğer herhangi birşeyde ayrım oluşmuş olsaydı, düzeni daha şimdiden değişmiş olurdu.

(Fr. 13) Ne de acı çeker. Çünkü acı çekseydi bütün olarak varolamazdı; çünkü acı çeken birşeyin her zaman varolması olanaksızdır; ne de sağlıklı olanın gücüne eşit bir gücü vardır. Eğer acı çekseydi türdeş de olmazdı; çünkü birşeyin yitmesi ya da eklenmesi yoluyla acı çeker, ve bundan böyle türdeş olmazdı. Ne de sağlıklı olan acı çekebilir; çünkü varolan sağlık yiter ve varolmayan varlığa gelirdi.

(Fr. 14) Ne de herhangi bir boşluk vardır. Çünkü boşluk yokluktur; ve yokluk olan var olamaz. Ne de devinir. Çünkü dolu olduğu için gideceği hiçbir yer yoktur. Çünkü eğer boşluk olsaydı boşluğa devinirdi; ama hiçbir boşluk olmadığı için gideceği hiçbir yer yoktur. Ve yoğun ya da seyrek olamaz. Çünkü seyrek olan yoğun olan kadar dolu olamaz, ama seyrek olan daha şimdiden yoğun olandan daha boştur.

Dolu olan ve dolu olmayanı şu yolda birbirinden ayırdetmelisin: Eğer birşey için yeri varsa ya da birşeyi kabul ederse, dolu değildir. Eğer herhangi birşey için yeri yoksa ya da herhangi birşeyi kabul etmezse, doludur. Şimdi eğer hiçbir boşluk yoksa, doludur. Böylece eğer dolu ise devinmez.

Büyüklük ile demek istediği şey uzam değildir, çünkü kendisi varolanın bölünemez olduğunu gösterir:

 (Fr. 15) Eğer varlık ayrılırsa devinir; ama devinen ise aynı zamanda varolmaz.

Tersine, büyüklük ile onun olgusallığının üstünlüğünü demek ister. Çünkü şu sözlerinde varolanın cisimsel olduğunu demek istediğini belirtmişir:

(Fr. 16) Şimdi, eğer varsa, bir olmalıdır; ama bir olduğu için, kendisinin bir bedenin olması söz konusu olamaz. Ve eğer bir kalınlığı olacaksa, parçaları olacak ve bundan böyle bir olmayacaktır."

 
 
Aziz Yardımlı / İdea Yayınevi 2014