İdea Yayınevi / Ön-Sokratikler/ Aziz Yardımlı
site haritası  
 
Parmenides / Doğa Üzerine
 

Parmenides’in Doğa Üzerine şiirinin Önsöylemi Sextus Empiricus tarafından saklanmıştır (Matematikçilere Karşı, VII  111). Sextus şöyle bir yorum yapar:

‘‘Xenofanes’in dostu Parmenides inanç ile birlikte ve zayıf sanıları olan Usu kınadı, ve duyulara güvenmeye de son verdiği için, bilgi ile birlikte olan Usu ya da yanılmayan Usu gerçekliğin ölçütü saydı. Böylece Doğa Üzerine’nin başında şöyle yazar:’’ (Şiir.)

Sextus’a göre, şiirdeki genç kızlar 'duyuları,' ve Helios’un kızları ise daha özel olarak 'gözleri' temsil eder. Tanrıça'nın Demeter'in (Zeus'tan olan) kızı Kore (Persefone) olduğu düşünülür.

Parmenides gökyüzünde bir atlı arabada ona sürücülük eden Güneşin kızları ile birlikte Geceden Gündüze götürülür. Gözcülüğü Türe tanrıçası tarafından yapılan ve herkese açılmayan bir kapıdan geçerler. Karşılaştıkları adsız tanrıça orada olma haklarını doğrular ve ona "tüm şeyleri," hem gerçekliği hem de ölümlülerin yanlışlıkla inandıkları sanıları öğretme sözünü verir.

Parmenides'in düşünme yolunu, tıpkı ön-Sokratikler için genel olarak söylenebileceği gibi, idealizm, materyalizm, rasyonalizm, metafizik, ontoloji, epistemoloji olarak nitelemek olanaklıdır. Bu çoğulculuk tümünü saçmalaştıran şeydir ve gene de bu olguyu gözden kaçırmak çok kolaydır. Varlık Plenum, küresel vb. olduğuna göre, duyusal ve özdekseldir.Ve hiçbir olumsuzlama, hiçbir belirlenim, boşluk vb. kapsamadığı için eşit ölçüde salt bir düşünce, salt bir Kavramdır. Ama Parmenides'in kendisi Varlık için böyle sınırlamaları kabul etmez. Onun felsefesi, tüm ön-Sokratikler durumunda olduğu gibi, gerçeği öznenin karşısında duran bağımsız ya da soyut bir nesnellik alanında bulur, onu dolaysızlığı içinde verili olarak alır, böylece monisttir. Çelişkiyi düşünüyordu, ve düşünmenin ve olmanın bir ve aynı olduğunu kendisi söylemesine karşın bu durumda çelişkinin varlığını doğrulayamadı. Ama aynı zamanda çelişkili olanın yalnızca Varlık olmadığını düşünmede haklı idi. Sokrates'e dek hiç biri insanı ve düşüncesini incelemeye dönmez. Ve gene de Parmenides görüngü dünyasının varlığını, kendisinin ve dostlarının, Zenon ve Sokrates'in ve çevresindeki bitkilerin ve evlerin vb. var olduklarını yadsımaz. Yalnızca onların Varlık ve böylece Gerçeklik oldukları görüşünü yadsır. Görüngü dünyasını tam olarak Herakleitos'un anladığı gibi bir oluş süreci olarak ve böylece çelişkili olarak anlar. Oluşta olanın Varlığı gibi Yokluğu da kapsaması olgusu Parmenides'in görüngü dünyasının Gerçek olmadığını düşünmesini olanaklı kılar. Ama Parmenides yalnızca "Yokluk yoktur" der, ve görüngü dünyasının olmadığını değil gerçek olmadığını düşünür.

PARMENIDES’ POEM (Yunanca + İngilizce çeviri)

The Poem of Parmenides / On Nature (3 İngilizce + 1 Almanca çeviri)

 
     

‘‘Athenais,’’ John William Goodward
DOĞA ÜZERİNE (Peri FuseoV)
(Bilgi Uğruna Yolculuk)

PROÖMİUM

Beni götüren kısraklar beni yüreğimin özlem duyduğu denli uzaklara dek ulaştırdılar.
Yolu gösterdiler ve beni Tanrıçanın bilen ölümlüyü tüm kentlerden geçen o ünlü yoluna götürdüler.
Arabamı çeken akıllı kısraklar beni oraya götürürken yolu genç kızlar gösterdi.
Yuvalarında kor gibi olan dingil bir boru gibi ötüyor,
Çünkü iki uçta fırıldak gibi dönen tekerlekler tarafından çevriliyordu.
Bu arada Güneşin beni aydınlığa ulaştırma telaşı içindeki kızları,
Elleri ile yüzlerinden geriye atıp tülleri,
Terk ettiler Gecenin Evini.
Oradadır Gecenin ve Gündüzün yollarının girişleri,
Yukarıda tahtadan bir pervaz ve
Aşağıda taştan bir eşik ile çevrili.

Göğün yükseklerinde, bu girişler güçlü kapılar ile örtülüdür,
Ve saklar onlara uyan anahtarları öç alıcı Türe Tanrıçası.
Genç kızlar hoş sözlerle ricalarda bulundular ona,
Ve onu girişlerden mandallı sürgüleri çıkarmaya ikna ettiler kurnazca.
Sonra, geriye doğru itilince kapılar,
Dönerken perçinler ve çiviler ile tutturulmuş pirinçten direkleri yuvalarında,
Göründü uçsuz bucaksız bir boşluk kanatların arasından.
Dosdoğru aralarından geçerek genç kızlar sürdüler atları ve arabayı geniş yolda.
Tanrıça beni incelikle karşıladı, sağ elimi eline aldı ve bana şu sözlerle seslendi:
Ölümsüz sürücülerin eşliğinde seni buraya ulaştıran atlarla evime gelen genç adam, hoş geldin.
Seni bu yolda yolculuğa çıkaran şey kötü bir yazgı değil ama Tüze ve Türedir [Themis ve Dike].
Gerçekten de, insanların alışıldık yollarının uzağında yatar bu yol!
Herşeyi öğrenmelisin—hem iyice toparlanmış Gerçeğin titremeyen yüreğini,
Hem de ölümlülerin gerçek inanca taşımayan sanılarını.
Bunları da öğrenmelisin—
Tüm şeylerin içerisinden geçerek, var gibi görünen şeylerin nasıl yargılanması gerektiğini.
...
Ama düşünceni bu araştırma yolundan uzak tut ve
Aalışkanlığın sayısız deneyiminin seni bu yola girmeye zorlamasına
Ya da dolaşan gözünü ve çınlayan kulağını ve dilini gütmesine izin verme;
Ama sözünü ettiğim çok tartışılan tanıtlamayı uslamlama yoluyla yargıla.
Sözü edilebilecek tek yol vardır yalnızca.

 


Vladimir Volegov, ‘‘Kıyı Esintisi’’
  GERÇEKLİK YOLU (ALETHEIA)

Düşüncene uzakta olan şeylere bile sanki elinin altındaymışlar gibi kararlılık ile bak.
Var olanı var olana sıkı sıkıya sarılmaktan alıkoyamazsın,
Ve ne tüm kozmozda her yöne dağılmaktan, ne de bir araya gelmekten.
Başladığım yer benim için birdir; çünkü geriye yine oraya döneceğim.
Gel şimdi, sana düşünülebilecek biricik araştırma yollarından söz edeceğim—
Ve sen sözerime kulak verecek ve onları ileteceksin.

Birincisi, ‘‘Vardır, ve olmaması olamaz.’’
Bu İnanç yoludur, çünkü ona Gerçeklik eşlik eder.
İkincisi, ‘‘Yoktur, ve olmamalıdır.’’
Bu, diyorum sana, hiçbir biçimde düşünülemeyecek olan yoldur,
Çünkü olmayanı bilemezsin—bu olanaksızdır—,
Ne de söyleyebilirsin.
Düşünülebilen ve olabilen bir ve aynıdır.
Söylenebilen ya da düşünülebilen zorunlu olarak vardır,
Çünkü olması olanaklıdır,
Ama yok olan için olmak olanaklı değildir.
Budur düşünmeni istediğim şey.
Budur seni geri tuttuğum ilk araştırma yolu;
Ve hiçbirşey bilmeyen ölümlülerin
İki-yüz ile üzerinde dolanıp durdukları ötekinden de geri tutuyorum seni,
Çünkü göğüslerindeki başıboş düşünceleri çaresizlik güder;
Kör ve sağırların şaşkınlığı içinde yargıda bulunamayan sürü gibi sürüklenip dururlar.
Onlar için olmak ve olmamak aynı şeydir ve gene de aynı şey değildir,
Ve onlar için tüm şeyler karşıt yönlerde gider!
Çünkü olmayan şeylerin oldukları hiçbir zaman tanıtlanmayacaktır,
Ve sen düşünceni bu araştırma yolundan geri çekeceksin;
Ve sayısız deneyimden doğan alışkanlığın seni bu yola itmesine,
Görmeyen gözlerine ve çınlayan kulağına ve diline yol göstermesine izin vermeyeceksin.
Ama sözünü ettiğim o çok güçlü çürütme üzerine kendi usun ile yargıda bulunacaksın.

Şimdi bizim için sözü edilecek tek yol kaldı—Vardır.
Bu yol üzerinde var olanın yaratılmamış ve yokedilemez olduğunun birçok kanıtı bulunur;
Çünkü bütün, devimsiz ve sonsuzdur.
Ne vardı, ne de var olacaktır, çünkü şimdi vardır, bütünüyle bir aradadır, bir ve süreklidir.
Öyleyse onun için ne tür bir köken arayacaksın?
Hangi kaynaktan ve nasıl büyüyebilirdi?
...


Vladimir Volegov
  Onun var olmayandan geldiğini ne söylemene ne de düşünmene izin vereceğim.
Çünkü olmadığı ne düşünülebilir ne de söylenebilir.
Ve eğer hiçlikten gelmiş olsaydı,
Hangi zorunluk daha erken olmaktan çok daha geç ortaya çıkarabilirdi onu?
Öyleyse ya bütünüyle birarada var olmalı, ya da hiç olmamalıdır.
Ne de gerçeğin gücü var olandan onun kendisinin yanısıra birşeyin doğmasına izin verir.
Bu nedenle Türe zincirleri çözerek herhangi birşeyi varlığa gelmeye ya da yitip gitmeye bırakmaz;
Tersine, ona sıkı sıkıya sarılır.
Bu konular üzerine yargımız şuna dayanır: Var mıdır, yoksa yok mudur?
Hiç kuşkusuz, karar verilmiş, ve zorunlu olarak verilmiştir.
Yollardan birini düşünülemez ve adlandırılamaz olarak bir yana atmalıyız,
Çünkü gerçek yol değildir;
Ve öteki yolun var olduğunu ve gerçek yol olduğunu anlamalıyız.
O zaman var olan gelecekte nasıl yok olabilir?
Ya da nasıl varlığa gelebilir?
Çünkü eğer varlığa gelmişse, yoktu;
Ne de eğer gelecekte olacaksa, vardır.
Böylece ortaya çıkış sönmüştür ve yitip gidiş tasarlanamazdır.

Ne de bölünebilirdir, çünkü tümüyle aynıdır.
Ve bir araya gelmesini önleyecek bir yolda ne bir yerde daha çok, ne de bir başkasında daha azdır;
Ama herşey var olan ile doludur.
Bu nedenle bütünüyle süreklidir; çünkü var olan var olan ile değme durumundadır.
Dahası, güçlü zincirlerin bağları içinde devimsizdir; başlangıcı ve sonu yoktur,
Çünkü ortaya çıkış ve yitip gidiş uzaklara sürülmüş, gerçek inanç onları bir yana atmıştır.
Aynı kalarak ve aynı yerde kalarak, kendi içinde dingin ve kendi yerinde değişimsizdir.
Çünkü güçlü Zorunluk onu her yandan sıkı sıkıya kuşatan sınırın bağlarının içerisinde tutar.
Bu nedenle var olanın sonsuz olmasına izin verilmez,
Çünkü hiçbir gereksinimi yoktur.
Oysa eğer sonsuz olsaydı, herşeye gereksinimi olurdu.
Düşünülebilen ve uğruna düşüncenin varolduğu şey aynıdır,
Çünkü düşünceyi var olan ve uğruna söze döküldüğü birşey olmaksızın bulamazsın.
Ve var olanın yanısıra herhangi birşey yoktur ve hiçbir zaman olmayacaktır,
Çünkü Yazgı onu bütün ve devimsiz olacağı bir yolda zincire vurmuştur.
Bu nedenle insanların kendileri için doğruladıkları
Ve gerçek olduğuna inandıkları herşey yalnızca ona verdikleri adlardır:
Ortaya çıkış ve yitip gidiş, olma ve olmama, yerden yere devim, ve renkten renge değişim.
O zaman, bir en son sınırı olduğuna göre,
Yuvarlak bir kürenin kütlesi gibi her yönde tamdır,
Ve özekten her yönde eşit olarak denge içindedir,
Çünkü burada daha çok ve şurada daha az olamaz.
Çünkü ne eşit olarak uzanmasının önüne geçebilecek bir yokluk vardır,
Ne de var olandan burada daha çok ve şurada daha az olabilir,
Çünkü bütünüyle bozulamazdır.
Çünkü, tüm yönlerde eşit olduğuna göre, sınırlar içerisinde eşit olarak durur.

 


Pino Daeni, "Deniz Kıyısında"
  SANI YOLU (DOXA)

Burada Gerçeklik üzerine güvenilir konuşmama ve düşünceme son veriyorum.
Bundan sonra sözlerimdeki aldatıcı düzene kulak verecek,
Ve ölümlülerin sanılarını öğreneceksin.
İki biçimi adlandırmaya karar vermiştir ölümlüler:
Birini dikkate almamaları gerekirdi bunlardan—ve burasıdır gerçeklikten koptukları yer.
Onları biçimde karşıtlar olarak ayırdetmiş,
Ve onlar için birbirinden ayrı imler saptamışlardır.
Biri göğün ince, çok hafif, tüm yönlerde kendi ile aynı ama ötekinden ayrı ethersel ateşidir.
Öteki onun tam karşıtı, karanlık gece, sıkı ve ağır bir cisimdir.
Sana bunların bütün bir düzenini insanlara göründüğü gibi anlatıyorum,
Öyle ki ölümlülerin hiç biri düşüncede seni aşamasın.
Gene de tüm şeylere Işık [φάος] ve Gece [νύξ] adı verildiği için,
Ve adlar birine ya da ötekine her birinin gücüne göre yüklendiği için,
Herşey hep birlikte Işık ve karanlık Gece doludur.
Her ikisi ile eşit ölçüde, çünkü ikisine de ait olmayan hiçbirşey yoktur.

Ve öğreneceksin etherin kökenini ve etherdeki tüm imleri,
Parlayan Güneşin arı meşalesinin yokedici işlerini,
Ve bunların nereden doğduğunu.
Ve yuvarlak yüzlü Ayın gezgin işlerini ve onun doğasını da öğreneceksin.
Bizi kuşatan Göğü, nereden doğduğunu,
Ve onu güden Zorunluğun yıldızların sınırlarını tutmak için onu nasıl sımsıkı bağladığını bileceksin
...
Ve Yeryüzünün, ve Güneşin, ve Ayın, ve tümüne ortak Etherin,
Ve Samanyolunun, ve Olympos’un en uzak yerlerinin,
Ve yıldızların ateşten güçlerinin nasıl doğduğunu.

Çünkü daha dar daireler katışıksız Ateş ile ve onlara komşu olanlar Gece ile dolu iken,
Aralarında ateşin bir payı da vardır.
Ortalarında tüm şeyleri yöneten Tanrıça bulunur.
Çünkü her yerde o tüm acılı doğumun ve tüm eşleşmenin başlatıcısıdır,
Ve dişiyi erkek ile ve karşıt olarak erkeği dişi ile birleşmeye gönderen odur.
Tüm tanrılardan önce Eros’u yarattı.

 
Aziz Yardımlı / İdea Yayınevi 2014