Daimon Atina Mitolojisi İçin Yokedicidir
Ama halk bu durumun bilincine nasıl varır? Sokrates'e yönelik böyle suçlamaların mahkemeye getirilmesi ilk olarak Devletin haklarını ilgilendirir. Kuramda — ya da Kavramına göre — Devlet bir İstenç anlatımı olduğu düzeye dek düşünce üzerine dayanır, duyunç tarafından aklanır, insan bilincinde varolur, ve insan duygularının Devletin varoluşunu etkilediği düzeye dek, Devletin desteğini oluşturan kural ve ilkelerin savunulması Devletin hakkıdır. Modern devletler bireysel özencin her tür oyununa hiç kuşkusuz izin verirler. Devletin kurumlarına sözel saldırılar — ya da giderek şiddete başvurulması bile — evrensel istence bir gözdağı olarak duyumsanmadıkça önemsiz sıradan suçlar olarak bir yana atılır, kendiliklerinden sönüp yiterler. Ama Devlet özsel olarak düşüncedir, ve bir Tin biçimi olarak politik belirlenimini bütününde çarpıtacak sofistliklerin etkisine açıktır. Bu düzeye dek politik bütün olarak varlığı yurttaşlarının erdemine, moral niteliklerine dayanır. Her Devlet kendi içinde ya da Kavramında özsel olarak özerktir, varoluşu kendindedir,.ve bunun biricik güvencesi yurttaşlarının politik erdemidir. Bunun yeterli olmadığı yerde, yurttaş bilincinin henüz olgunlaşmadığı toplulukta evrensel-ussal istenç kaçınılmaz olarak başka güç odakları ve kurumlar tarafından temsil edilir.
Delfi
Ama Atina politik tini ondan daha güçlü olan modern Devletten bütünüyle başka bir dizgedir. Atina yasalarına göre, Sokrates'in yaptığı şeylerin her ikisi de Atina tini için yokediciydi. Din olmaksızın, mitoloji olmaksızın Atina tini bütünlüğü içinde varolamazdı, ve Daimon bu dinin tanıdığı tüm tanrılardan ayrı yeni bir tanrıydı. Daimon kamu dini ile çelişiyor, çünkü ona öznel bir keyfilik veriyordu. Atina törel yaşamı mitolojik tanrılar olmaksızın düşünülemez ve varolamazdı. Sokrates'in duyunç ilkesi mitolojik tanrıların üstündeydi, ve açıkça onların yargıcı olarak duruyordu. Kamu dini ile çelişki içinde durduğu düzeye dek, özbilinci ilke yaptığı ve boyun eğmemeyi yüreklendirdiği düzeye dek, Sokrates'in tutumu zorunlu olarak bir suçtu. Hiç kuşkusuz Atinalılara karşı çıkabiliriz. Ama tutarlı olduklarını, kendi kültürsel bütünlerini savunma haklarına sarılmalarının doğru olduğunu yadsıyamayız. İkinci olarak klasik dönem aile bağları modern dönem aile bağlarından çok daha güçlüdür, ve aile öğesi Atina devleti için modern devletler için olduğundan çok daha belirleyicidir.
Böylece Sokrates Atina Devletinin iki özsel bileşenine saldırıda bulundu ve bunları yoketti. Sokrates Atina Devleti açısından suç işledi, ve suçlu bulundu. Kendinde suçsuzluğu Atina Devleti açısından suçlu bulunması ile çelişmez, çünkü Atina tini saltık tin değil ama sonlu bir tindir.
Sokrates bu edimlerinden ötürü suçlu bulundu, ama ölüme bu nedenle mahkum edilmedi.
Atina yasalarına göre sanık jüri onu suçlu bulduktan sonra kendisi için suçlayanın önerdiğinden daha başka bir ceza önerebilirdi. Bu resmi bir işlem olmaksızın cezanın hafifletilmesi anlamına geliyordu — bir önlem ki, yalnızca ve yalnızca Atina yasasının uygarlığına tanıklık eder. Yargıçlar Sokrates'in cezayı hak ettiğine karar verdiler, ama cezanın ne olacağına değil. Gene de suçlunun önerdiği ceza türünün keyfi olmaması, işlenen suça uygun düşmesi gerekliydi — bir para cezası ya da bedensel ceza. Ve bu noktada suçlu bulunan kişinin kendisinin suçlu olduğunu kabul etmesi gerektiği imlenirdi. Sokrates kendisi için bir para ya da sürgün cezası önermeyi reddetti. Suçlayanlar bunlarla ölüm cezası arasında bir seçim yapmasını önerdiler. Sokrates ilk cezayı seçmeyi kabul etmedi çünkü bu suçun kabul edilmesi anlamına gelecekti. Ama suç kanıtlanmıştı, ve sorun yalnızca cezanın türünü ilgilendiriyordu.
Sokrates başka pekçok büyük kişiliğin yaptığı gibi davranmayı seçmedi. Sofokles'in trajedisinde Antigone ölüme giderken şunları söyler:
"Eğer bu tanrılara iyi görünüyorsa,
Acı çekerek yanılgılarımızı öğrenebiliriz."
|
|
Perikles de yalnızca genel olarak yasaya değil ama halkın yargısına boyun eğmişti, Aspasia ve Anaxagoras için yurttaşların peşinde koşarak onlara yakarılarda bulundu. Ama Sokrates halkın erkine boyun eğmeyi kabul etmedi ve cezanın hafifletilmesini istemedi. Bu nedenle ölümle cezalandırılması işlediği suçlardan ötürü değil ama yargının yüceliğini tanımamasından ötürüydü. Sokrates kendi duyuncunu yargıçların hükmü ile karşıtlık içine getirdi ve mahkeme önünde kendini haklı çıkardı. Ama Devletin duyuncu o devletin yurttaşları olan bireylerin duyunçları karşısında saltıktır. Bir Devletin dizgesel bütünlüğü içinde, mahkemenin duyuncu üstün duyunçtur. Ve gene de Sokrates öznel duyuncun saltık hakkını ileri sürdü, ve bozulma ve ortadan kalkma sürecine girmiş olan bir Devlet Tini karşısında kendinde bozulmayacak ve ortadan kalkmayacak olan öznel iyilik kavramına anlatım vermesi tüm gelecek kuşaklar için ona Erdemin eşsiz öğretmeni olma sanını kazandırdı. Sokrates ile birlikte Tinin evriminde doğal ahlak evresi kapanır ve düşünme saltık olarak genişlemiş olan yeni çevreni ile Özgürlük sürecinde gerçek açınım ve ilerleme olanağını kazanır.
Atina tini duyunç özgürlüğü karşısında ayakta kalamazdı. Bu düzeye dek bu ilkeyi bir suç olarak görmede haklıydı. Atinalılar bu ilkenin salt bir sanı, salt öznel bir görüş olmadığını, Yunan tini için doğrudan doğruya yokedici bir düşmanlık tutumu olduğunu doğru olarak kavradılar. Sokrates bireysel olarak yokedildi. Ama evrenselin ortadan kaldırılmasının olanaksızlığı ölçüsünde, Atina tini kendinde daha şimdiden ortadan kalkmıştı ve yeni ilkenin bilinçlerde yayılması ve yerleşmesi süreci ideal-kavramsal olana eşlik eden reel-görgül süreçten daha çoğu değildi. Bundan böyle Dünya-Tini yeni bir biçimlenme sürecine girmişti ve Tin mantıksal-kavramsal açınımını Zamanın kendisine dökme emeğine girişmişti. Bütün süreçte kapsanan yanlışlık görüngüsü evrenselin kendini tekil bir birey yoluyla ileri sürmesi olgusunda yatar. Kendi çağı Sokrates'i kucaklayamazdı. Ama gelecek kuşaklar düşüncenin daha özgür, daha ussal bir düzleminde yer almakla bunu başardılar. Sokrates olayının boşuna yaşanan bir trajedi olmanın üstüne yükselmesinin ve tinin anısında tüm diriliği içinde sonsuza dek saklanmaının nedeni Duyunç ilkesinin ilk kez o noktada insanlığın özbilincine çıkmasında yatar.
Atinalılar daha sonra yaptıklarından pişman oldular. Pişmanlık Sokrates'in bireysel büyüklüğünün tanınması anlamına geliyordu. Sokrates'i suçlayanlardan kimilerini ölümle, kimilerini sürgünle cezalandırdılar. Atina yasalarına göre suçlaması yanlış bulunan genellikle yan suçlanan yanla aynı cezaya çarptırılırdı. Oyunun son sahnesi budur. Sokrates'e yükledikleri suçlamalara — yeni tanrıların getirilmesi ve anne-babaya saygısızlık — zemin olan ilke tüm yokedicilğine karşın kent devletinin kendi tinsel dokusu içersine yayılmıştı, ve Sokrates'i cezalandırmaları yalnızca kendi kendilerini cezalandırmaları anlamına geliyordu.
Sokrates'in yazgısı bu nedenle gerçekten trajiktir. Bu Sokrates'in gerçekten suçsuz olmasına karşın ölümle cezalandırılmış olması değildir. Böyle suçsuz bir insanın acı çekmesi yalnızca üzücü olurdu, trajik değil. Talihsizlik ancak öznenin kendisinin istenci yoluyla yer aldığı zaman trajik olur. |