İdea Yayınevi / Temalar
site haritası 

Modern Tin

 

Modernleşme kurtuluştur — geleneksel olandan. Modernleşme Dünya Tininin gerçek, ereksel Biçimine doğru gelişmek için geleneksel olana bağlı değersiz ve anlamsız kültürlerden, onları sürdüren despotizmden ve boşinançtan Özgürleşme, Ussallaşma, Uygarlaşma sürecidir. Modernleşme — ussal olana doğru sürekli Yenileşme — Tinin değişiminin Gerçeğidir, ve gelenekselin değişimi onda örtük olanın, onda kendinde olanın kendini ortaya koymasıdır. Modern olan geleneksel olandan doğar. Ama bunun anlamı ilkin modernin ve gelenekselin, yeninin ve eskinin ayrılmaz birliktelikleridir: Modernleşme bir Oluş Sürecidir. Çelişkinin çözümü değil ama sürmesidir. Onda hiçbirşey tamamlanmış değildir, çünkü Oluştadır. Onda hiçbirşey gerçek, sağlam, kalıcı değil, tersine yanlış, geçici, yiticidir, çünkü Oluştadır. Onda herşey yenidir, ve aynı zamanda ortaya çıkar çıkmaz eskir. Onda herşey eksiktir ve hiçbirşey henüz gerçekliği içinde, Kavramı içinde olduğu gibi değildir: Hak, Ahlak, Törellik; Birey, Toplum, Devlet; Güzel Sanatlar, İnanç ve Bilgi — bütün bir dünyanın, insanın, genel olarak kültürün biçimi. Onda herşey yalnızca değişmekte, kendisi olarak yitmekte ve kendi başkası olarak ortaya çıkmaktadır. Bu nihilizm, kalıcı olamamanın, salt akıcı olmanın, arı değişimin bu değersizliği eşit ölçüde geçici modern bilinç biçimlerinin nihilizminden, hiçliğinden sorumlu olan şeydir.


Parthenon

Herşey akıştadır — Klasik olanın, Logosun dışında. Klasik olanın Zaman ile bir işi kalmamıştır, çünkü idealdir. Eskimez, yeni olmayı önemsizleştirir. Biçimde erişilen sonsuzluktur. Klasik Helenik Tin insan doğasının Bilgide, Özgürlükte ve Güzellikte gerçek açınımının karakterini sergilediği düzeye dek, Dünya-Tinine Tarihin ereksel-ussal sürecinde ilerlemenin gerçek yönünü gösterdiği düzeye dek insanlığın bütününün her zaman genç kalan güzel öğretmenidir.
 
Gene de bu süreç, eğer gerçekten süreç ise, hedefsiz bir akışkanlık, “hiç sonlanmayan” bir kötü sonsuz değildir. Bir Özgürlük, eş deyişle bir Zorunluk süreci, Ereğinin saltık denetimindeki bir İstenç sürecidir: Özgürlük belirlenimsizlik değil, olumsuzdan ya da başkasından kaçış değil, ama kendi olumsuzunda, kendi başkasında kendinde olmaktır. Kendi gizilliğini, kendi Gerçeğini edimselleştirmek, bu öz-belirlenim ise Gelişimden başka birşey değildir. Gelişim salt değişim uğruna değişim değil, ama ussal-ereksel değişimdir; ve burada değişim değişmeyenin, yaşamayanın, geleneğin ortadan kalkışı, yerinin Düşünceye, Usa dayalı olan tarafından alınmasıdır. Tinin ereksel gelişimi için gereken tek şey Özgürlüktür. Modern Dönemi onu önceleyen bütün bir ön-Modern Dönemden ayıran, bütün bir Tarihi ikiye bölen muazzam ayrım evrensel Özgürlük Kavramının bilincinin doğmuş olmasıdır: Tüm insanlar özgür doğarlar. Ön-Sokratikler tarafından yetiştirilen ve Klasik Felsefenin asıl yaratıcıları olan Platon ve Aristoteles tarafından bile bilnmeyen bu en yüksek ve biricik gerçek törel bilinci, İnsanın salt İnsan olduğu için özgür olduğu gerçeğini modern bilinç başlıca Rousseau'ya borçludur. Bu Kavramın bilinci bireyin ve toplumunun entellektüel, etik ve estetik olarak yetenekli olduğu herşey olması için, Bilim için, Ahlak için, ve Güzellik için, ya da bu üç öğenin özeti olan Uygarlık için biricik, yeterli ve saltık koşuldur. Uygarlık Kültürün tamamlanışıdır.


 
Modern olan henüz olmamış olandır — henüz oluşta olan, oluşur oluşmaz yok oluşa geçen, salt eskime uğruna yeni olandır. Modern değişim Gelişim sürecine ait ve böylece ereksel-ussal olabilir. Ama pekala salt yenilik uğruna yenilik de olabilir: Salt MODERNLİK ile ayrım içinde, MODERNİZM özellikle ve bile bile idealsiz, ereksiz, anlamsızdır, niçin ve neye değiştiğini bilmeyen, anlamayan o Değişim uğruna Değişimdir. Salt ‘farklı olma’nın anlamı bilinçsiz bir Modernizmdir.
 
Gelişimin kaynağının, enerjisinin, ereğinin insan doğasının kendisi, onun kendi ussal Özü olduğu düzeye dek, insanın şimdiki bilgisizliği, duyunçsuzluğu, çirkinliği onun Gelişimini çürüten, onu aşılmaz bir kültürel-çoğulculuğa teslim olmaya zorlayan etmenler değildir. Bunlar yalnızca onun varoluşunun geçici basamakları ya da aşamalarıdır. Saçma kültürel biçimler olarak, çirkin gelenekler olarak, çürümüş kökler olarak yazgıları ortadan kalkmaktır. Varoluşçuluğun insanlık için sonlu Görüngüden, sonlu Varoluştan yaptığı nihilist çıkarsamasını gerçekten de doğrularlar, değersizdirler. En iyisinden güdük Türe, Erdem, Özgürlük biçimleridirler, insanın özsel olarak ussal, moral, ve estetik gizilliği karşısında hiç kuşkusuz hiçtirler. Ama Modernleşme, varolanın gerçeğinin tam olarak varolanın yitişinde hiçlik olduğunu tanıtlayan bu kesintisiz değişim süreci insanın gerçekte olabileceği gibi olma sürecidir, çünkü onda değişimi, yenileşimi, gelişimi engelleyecek hiçbir etmen yoktur. Onda gelişmemek, değişmemek, yetersiz, değersiz, önemsiz bilinç biçimleri üzerinde, sonlu Varoluş üzerinde kuluçkaya yatmak erdemsizliktir. Onda Ahlak için Kutsal Yazıların yerini İyinin ve Doğrunun gerçek yargıcı olarak, gerçek Erdemin ve gerçek Mutluluğun belirleyicisi olarak özgür Duyuncun kendisi alır, Varoluşun olumsallığına, değersizliğine, saçmalığına katılan ve sözde “Seçme Özgürlüğü” denilen Özenç ya da Kapris değil. Modern toplum Yurttaş Toplumudur, ve kendinde ussal İstencin kendini sınırsızca anlatma olanağı olduğu düzeye dek, Türe için bir “Gerek” değil, ama Varlık alanıdır. İnsan varoluşunun anlamının burada ve şimdide gerçekleşmesi için özgür duyuncun ve istencin ussal Eylem alanıdır.

 
İnsan yetileri ancak Özgürlük içinde kuramsal Gerçeği, kılgısal Doğruyu, estetik Güzeli kazanacak bir gelişime ulaşabilir. Bu gelişim düzeyi olmaksızın insan yalnızca kendinde, yalnızca sözde insandır.
 
İdeal olan tarihsel değildir. Klasik olandır, tanrısal eksiksizliği içinde dingin kalan, Zamanı tanımayandır. Tarihsel olan ise ortadan kalkmayı isteyen, yitici olan, ama yitişinin kendisinde değişimin, yenileşmenin, gelişimin kendini tüketen gerecidir. Ancak bu kesintisiz akışkanlık insanın kendi gizilliğini, insan doğasının bütün bir entellektüel, etik ve estetik içeriğini ortaya serme olanağını sunar. Modernleşme onda hiçbir üyenin ayık olmadığı bir Bakhüs şenliğidir. Orada erdem ayakta kalmak değil ama düşmektir, sürmede direterek taşlaşmak değil ama akışkan ve plastik olmaktır, öyle ki Tinin her bir şekli daha yeni ve daha ayık bir Tin olarak yeniden doğabilsin. Usdışının bakış açısından, Dünya Tarihi belirlenimsiz, kaotik bir evrende salt yineleyen nedensiz ve anlamsız bir olaylar türlülüğü, gelişmeyen bir çok-kültürlülüktür. Usun bakış açısından, Tarih estetik Duyu olarak, etik Duygu olarak ve bilen Düşünce olarak Dünya-Tininin kendini geliştirme ve gerçekleştirme Eylemidir. Ve Eylem Özgürlük demektir. Varoluşu, İnsanın kendisini Kopyanın Kopyası olarak aşağılayan nihilizme karşıt olarak insan varoluşunun Gerçeğin Gerçeği olduğunu, çünkü Özün Varoluş ile bir olduğunu, Görüngünün kendisinin Gerçek olma sürecinden başka birşey olmadığını ileri sürmeliyiz. Çünkü apatik, anestetik ve irrasyonel postmodern çökkünlük tini ile karşıtlık içinde, insanın Özü kendini etikte, estetikte ve düşüncede öylesine sonsuz Görüngülerde anlatmaya yeteneklidir ki, sonsuz bir kopya olarak kopyası olduğu kopyanın kendisinin sonsuz olduğunu tanıtlar. Ama sonsuz Kopya Asıldan başka birşey değildir. — Aziz Yardımlı
SCHILLER

BEETHOVEN
Avrupa Birliği özgürleşmenin kazanılan ereğidir, çünkü özgürlük insanlığı kültürel ayrımların ötesine ve üzerine, tek bir Yasaya, tek bir Anayasaya, tek bir Türeye, evrensel Türeye ve evrensel Hakka yükselten değişimin biricik olanağıdır. Onda çok-kültürlülük değişmeyen geleneğin, karakteri tutuculuk olan despotizmin, karakteri şiddet olan ideolojinin artıkları olarak postmodern komedyenlerin umutsuz savunusuna terkedilmiştir. Avrupa Birliği modern insanlığın gerçek egemenliğine, özgür İstencinin egemenliğine yürüyüşünde Dünya-Tininin ilk adımıdır.
İdea Yayınevi / 2014