İdea Yayınevi / Temalar / Seçmeler
site haritası 
 

WEBER, YURTTAŞ TOPLUMU, KAPİTALİZM
Aziz Yardımlı

Aile ve Devletten ayrım içinde, Toplum özsel olarak bir özdeksel ve tinsel gereksinimler dizgesidir. Modern Yurttaş Toplumu insanın sınırsız gereksiniminin sınırsız doyumunun alanı olarak modern dünyanın ekonomik biçimidir. Yurttaş Toplumu özgür istençler alanı olarak bireysel özgürlük tarafından belirlenir ve özgürlüğün insan törelliğinin gerçek belirlenimi olması ölçüsünde gelişiminde hiçbir engel barındırmaz.

Buna göre “toplumun ekonomik temeli” gibi bir anlatım en iyisinden ekonominin toplumsuz olabileceğini anlatmaya yarayabilir. “Kapitalist toplum” anlatımı modern Yurttaş Toplumunu anlatmak için ancak “köleci toplum” anlatımının klasik dönem kent-devletini anlatmak için uygun olduğu kadar uygundur. ‘Kapitalizm’ terimi kendisi ile birlikte bir sınıf diktatörlüğü, baskı aygıtı olarak devlet, sömürü üzerine kurulu toplum gibi tasarımları taşır ki, bunlara göre yurttaş toplumunu yalnızca güdülecek istençsiz yığınlar ve kitleler olarak anlamak gerekir.

Kapitalizm materyalistik, haksız ve sonuçta ahlaksız olarak görülür. Ve öyledir çünkü eğer ‘kapitalizm’ terimine bir ‘ekonomik dizge’ olarak keyfi bir tanım verilmeyecek ve kendi semantiği ve mantığı izlenecekse, terim bir ideolojinin anlatımıdır. Eğer terim ciddiye alınacaksa, Kapitalizm kapital istencinin birincilliğini anlatır ki, bir laissez-faire olarak salt bir ütopyadır. Yurttaş Toplumunun ‘kapitalizm’ ile eşitlenmesi ekonomik kuramı, toplumsal kuramı ve politik kuramı bütününde bozar ve ekonomi, toplum ve devletin kapitalin uzantıları ve eklentilerine indirgenmesinde sonuçlanır. Bu misnomeri çok sık kullananlar arasında “kapitalizmin” doğuşunu Püritan ve çileci dinsel terimlerde açıklayan Max Weber de bulunur.

Weber yöntemsel olarak Kant’ın kuşkuculuğunu ve buna göre realitenin usdışı ve bilinemez olduğunu kabul eder, kavramı yalnızca insan anlığının soyut bir kurgusu olarak görür ve sonuçta toplumsal, ekonomik, törel, dinsel, tarihsel realite üzerine çözümlemeleri nesnesinin usdışı karakterine uygun olarak usdışı yöntemlere dayanmak zoruna kalır. Örneğin Weber’in Amerika Birleşik Devletlerinde “soyluluğun” ve “politik aristokrasinin doğacağı” (1904) gibi bir çıkarsama yaptığını görürüz. Ve kapitalizm dediği şeyi savunmasından ayrı olarak, Birinci Dünya Savaşı patlak verdiği zaman savaş davasına sarılmıştır. Karısına bir mektubunda “sonuç ne olursa olsun, bu savaş müthiş ve harika” biçimindeki sözleri Weber’in heyecanlı, giderek ateşli doğasına tanıklık eder. Weber hiç kuşkusuz nesnel olmaktan çok yaratıcı bir toplumbilimci idi.

Weber’in toplumbilime birincil katkıları arasında bulunan “ussallaşma” teması “sayısal, hesaplanabilir” terimlerde tanımlanır, ve buna göre pazar ekonomisi en yüksek ussallaşma olarak, ussallaşmanın doruğu olarak görülür ve aynı zamanda bürokratik öğe yoluyla “demir kafes”e götüren etmen olarak çözümlenir.

Weber’e göre “kazanma dürtüsünün, kazanç peşinde, para kazancı peşinde, olanaklı en büyük para kazancı peşinde koşmanın kendinde kapitalizm ile hiçbir ilgisi yoktur.” “Kapitalizm (Kapitalismus) sürekli, ussal kapitalistik girişim (kapitalistischen Betrieb) yoluyla kazanç peşinde koşma ile özdeştir” (Die protestantische Ethik und der Geist des Kapitalismus, Vorbemerkung). Weber açıktır ki kapitalizmi ‘kapitalizm’ yoluyla tanımlar ve tanımlamaya çalıştığı şeyi tanımında kullanır. Bu özlü formülasyondan ‘kapitalistik’ nitelemesini çıkarırsak geriye “sürekli, ussal girişim/kontinuierlicher, rationaler Betrieb” kalır ki hiç kuşkusuz istediği tanımlama için yeterli değildir. Bu tanımlama pekala bir dikkatsizlik sonucu olabilir. Ama Weber’in yazıları bu türden sayısız dikkatsizlik ile süslüdür. “Kapitalizm” tanımına “pazar değiş-tokuşu,” “gönüllü emek sunumu,” “iş bölümü” gibi etmenleri katar ki, hiç biri özellikle kapitalistik değildir. “Kapitalist tin” dediği ethosu Benjamin Franklin’in “zaman paradır” (die Zeit Geld ist” ) diyen “karakteristik” betimlemesinde “neredeyse klasik arılığı içinde/in nahezu klassischer Reinheit” görür, ve “Kapitalizm ve kapitalistik girişimler” (“Kapitalismus” und “kapitalistische” Unternehmungen) “Çin, Hindistan, Babil, klasik dünya ve Orta Çağlarda” bile bulunur (aynı yer, Vorbemerkung). Eğer Kapitalin bulunması kapitalizm ise, Weber haklıdır. Ama kapitalizm en azından anti-kapitalist bakış açısına göre kapital mantığının birincilliğini gerektirir ve “Püritan törellik,” “çalışma ethosu” gibi terimlerde olmaktan çok hırs, sömürü, giderek diktatörlük, baskı aygıtı olarak devlet yoluyla, ya da en sonunda çıplak zor yoluyla kazanç terimlerinde tanımlanır. Ama Weber böyle etmenleri tanımdan özellikle dışlar. ‘Kapitalizm’ onun için barışçıl, dürüst, ussal, “ekonomik rasyonalizmdir/ökonomische Rationalismus” — bu terimlerin her birinin ‘kapitalizme’ uyarlanmak üzere onun tanımlama yönteminden geçmesi koşulu altında.

‘Kapitalizm’ terimini Protestan Etik ile bağıntılamasının bir sürprizi olarak Weber “çileci kapitalizm” gibi ek bir oxymoron daha üretmek zorunda kaldı. Weber’in ekonominin törellik ile ve özel olarak modern ekonominin Protestan törellik ile ilişkisini vurgulamasının önemi hiç kuşkusuz ölçüsüzdür. Hegel bu bağıntıyı daha önce ortaya koymuş ve Weber’in gözden kaçırdığı özsel yanında açımlamıştı. Ama Weber’in Hegel’e ödenmemiş ve amaca aykırı kullanılmış borcu tüze, din ve tarih kuramlarına da genişler.

Weber usu yadsıyan entellektüalizmi insanlığa kaçınılmaz bir “demir kafes” vargısını armağan eder. Nihilist öncülleri kabul edildiğinde, bir değerler alanı olarak Hegel’in saltık Tin kavramına uzaktan da olsa andırımlı bir çıkarsama yapması beklenemezdi.

Yurttaş Toplumu modern, özgür, ussal dünyasallık tarafından karakterize edilir ve dinsel herhangi bir bileşen içermez. Bu nedenle ateistik bir kültür karakterini de taşımaz ve gerçek Din kavramı ile eksiksiz olarak uyum içindedir. Herşeyden önce dinsel duygunun pazara çıkarılmasına ve kötüye kullanılmasına izin vermez; insanları etnik olarak, kast üyleri olarak, kutsallık pozundaki bir dinadamları sınıfının üyeleri olarak eşitsizlikleri içinde kabul etmez. Bu düzeye dek, Yurttaş Toplumu giderek duyusal öğeler içeren, din kavramına uymayan dinlerin pozitif içeriğini yadsıyarak insan duygusunu özgürleştirir, din kavramına uymayan sonluluk dinlerini din kavramına uygun olmaya güdüler.

Max Weber’in toplumbilim girişiminde toplumun özsel karakterini belirleyen ‘Protestan Etik’ gibi dinsel bir tasarım saltık olarak laik Yurttaş Toplumunda yer yoktur. Özgür Yurttaşın törelliği özgür, kavramına uygun, gerçek törelliktir. Özgürlük insana dışarıdan verilmesi gereken bir belirlenim değildir. Tersine, özgürlük insanın kendi en içsel, en özsel doğasıdır ve giderek Reformasyonun kendisi de bu özsel özgürlüğün, Duyunç Özgürlüğünün ürünüdür. Reformasyon insana yeni bir kutsal öğreti sunmaz ve yalnızca dinadamları sınıfını ortadan kaldırarak İncil’in her insanın kendi yorumuna bırakır. Dini kurumsallıktan özgürleştirir ve Duyuncu bireyin sorumluluğu içinde büyümeye bırakır. Hegel için “Reformasyonun özsel içeriği insanın kendi kendisi yoluyla özgür olmaya belirlenmesidir” (Tarih Felsefesi, Modern Çağ, Reformasyon). Yurttaş Toplumu törel karakterini Protestan Törellik olarak değil, ama arı, ussal insan törelliği olarak, dünyasal törellik olarak taşır ve istenç özbilinçli ekonomik etkinliği için, bütününde törel yaşamın örgütlenmesi için herhangi bir tanrıbilimsel dürtüye gereksinmez.

Modern törellik Protestan Törellik değildir. Onda insan kutsal bir çağrı olarak dünyasal uğraş (Beruf) etmeninin acımasız emek koşulları altında varolmaz. Gerçekte böyle bir "çağrı" yalnızca insanın bir kula indirgenmesine ve kendi duyuncundan değil ama dışsal duyunçtan gelen bir moral buyruk altında köleleşmesine götürür. Weber din ve ekonomi arasında yalnızca bir eğinim ya da bağlılaşımın bulunduğunu göstermeyi değil, ama deterministik bir ilişki, dinin ‘kapitalizmi’ yaratması gibi bir nedensellik ilişkisi kurmayı ister.

Weber’in Devlet “düzenini korumada fiziksel kuvvetin meşru kullanım tekelini elinde tutar” biçimindeki görüşü de benzer olarak tarihsel süreçten yapılan pozitivist bir çıkarsamadır. Bu görüşe göre modern Devlet ancak şiddetinin “meşru” olmasında feodal şiddet düzenin ötesine geçebilir. Weber'in Devlet kuramı tarihsel olumsallıkları içindeki devletlerin, henüz Devlet kavramına ait olmayan öğeler ile yüklü pozitif devletlerin gözleminden türer. Weber’in sözde “arı kavramsal/rein begrifflich” açımlamasına göre, “Devlet bir toprak parçası üzerinde meşru fiziksel şiddet tekelini (das Monopol legitimer physischer Gewaltsamkeit) kendi için (başarılı olarak) ileri süren insan ‘topluluğu’dur (menschliche Gemeinschaft )” (Politik als Beruf, 1919). Weber böylece hiç duraksamadan Troçki’nin “Her devlet zor üzerine temellendirilir/Jeder Staat wird auf Gewalt gegründet” sözlerini doğrular (aynı yer).

Bireysel istençlerin karşılıklı tanınması üzerine dayanan Yurttaş Toplumunda zor, şiddet, güç, terör vb. gibi doğa durumu öğelerinin bulunması yalnızca Tinin doğallığının henüz bütünüyle üstesinden gelmemiş olduğunu gösterir. Weber'in eli sopalı Devlet kuramı açıktır ki yurttaşın istencinden ayrı olan ve onun üzerinde duran “tikel” despotik devletlerin görgül gözleminden türer ve temsil ettiği realitenin kendisi gibi ön-modern karakter taşır.

 

Okumalar
G.W.F. Hegel: Tüze Felsefesi; Tarih Felsefesi
Adam Smith: The Wealth of Nations; Theory of Moral Sentiments
Jean-Jacques Rousseau: Toplumsal Sözleşme
Max Weber: Die protestantische Ethik und der Geist des Kapitalismus; Politik als Beruf


Aziz Yardımlı / İdea Yayınevi / 2014