İdea Yayınevi / Adlar
site haritası    
 
 

Anaximander 
Frederick Copleston
Miletuslu bir başka felsefeci de Anaximander idi. Görünürde Thales’ten daha genç biriydi, çünkü Theofrastus tarafından Thales’in bir ‘‘astı’’ olarak sözü edilir.8 Thales gibi Anaximander de kılgısal bilimsel sorunlarla ilgilendi ve bir harita yapmış olmakla onurlandırılır—büyük olasılıkla Karadeniz’deki Miletuslu denizciler için. Başka birçok Yunan felsefecisi gibi o da politik yaşama katıldı, Apollonia’ya bir koloniye önderlik etti.

Anaximander kendi felsefi kuramları üzerine bir düzyazı çalışması yazdı. Bu çalışma Theofrastus’un zamanında elde bulunuyordu, ve Anaximander’in düşüncesine ilişkin değerli bilgileri Theofastrus’a borçluyuz. Thales gibi o da tüm şeylerin birincil ve enson öğesini aradı; ama bunun örneğin su gibi herhangi bir tikel özdek türü olamayacağına karar verdi, çünkü suyun ya da nemin kendisi ‘‘karşıtlar’’dan biriydi ve açıklanması gereken şey bunların çatışmaları ve birbirlerinin sınırlarını aşmaları olgusuydu. Eğer değişim, doğum ve ölüm, gelişme ve çözülme olguları çatışmaya, bir öğenin öteki pahasına genişlemesine bağlıysa, o zaman—herşeyin gerçekte su olduğu varsayımı üzerine—niçin öteki öğelerin çoktandır suya soğrulmamış olduklarını anlamak güçtür. Anaximander bu nedenle birincil öğenin, Urstoffun belirsiz olduğu düşüncesine vardı. O karşıtlardan daha ilkeldir, çünkü bunlar ondan gelmişlerdir ve geriye ona geçerler.9

Bu birincil öğe (arke) Anaximander tarafından özdeksel neden olarak adlandırıldı—ve Theofrastus’a göre Anaximander ona bu adı veren ilk düşünürdü. ‘‘O ne sudur, ne de öğeler diye bilinen şeylerden biridir, ama onlardan ayrı ve sonsuz bir doğadır ki, göklerin ve içlerindeki dünyaların tümü ondan doğar.’’ O to apeirondur, sınırsız tözdür. ‘‘İlksiz-sonsuz ve yaşsız’’ olarak ‘‘tüm dünyaları kucaklar.’’10

Bir öğenin bir başkasının sınırını aşması şiirsel bir anlatımla haksızlık örnekleri olarak temsil edilir: Sıcak öğe yazın ve soğuk öğe kışın bir haksızlıkta bulunur. Belirli öğeler yine Belirsiz Sınırsıza soğrularak uğradıkları haksızlıkları giderirler.11 Bu yasa kavramının insan yaşamından bir bütün olarak evrene genişletilmesinin bir örneğidir.


Anaximander’in evren modeli
Anaximander mekanik bir evren modeli tasarlayan ilk düşünür oldu. Onun modelinde yeryüzü Sınırsızın (Apeiron) özeğinde dingindir, hiçbirşey tarafından desteklenmez. Çapının üçte biri kadar yüksekliği olan bir silindirdir ve üzerinde yaşadığımız düz tepe dairesel bir okyanus kütlesi ile kuşatılıdır. Evreni oluşturan içleri boş eşözekli tekerlekler ateş ile doludur, en uzak olanın çapı dünyanın çapının 27 katıdır, Güneş üzerlerindeki deliklerden birinden görünen ateştir, ve deliğin kapanması Güneş tutulmasıdır. (Aziz Yardımlı)
 

Sayısız olarak birarada-varolan bir dünyalar çokluğu vardır.12 Her biri yokolabilirdir, ama bunların sınırsız bir sayısı aynı zamanda varoluşta bulunuyor görünür ve dünyalar ilksiz-sonsuz devim yoluyla varlık kazanırlar. ‘‘Ve buna ek olarak göklerin ortaya çıkmasını sağlayan ilksiz-sonsuz bir devim vardı.’’13 Bu ilksiz-sonsuz devim bir apokrisis ya da ‘‘eleme,’’ Platon’un Timaeus’unda sunulan Pisagorcu öğretide bulduğumuz yolda bir tür elekten geçirme olmuş gibi görünür. Şeyler bir kez elendikten sonra, bildiğimiz biçimiyle Dünya bir burgaç devimi ya da dine tarafından oluşturuldu—ağır öğeler, toprak ve su burgacın özeğinde kalırken, ateş çepere geri döndü ve hava arada kaldı. Toprak bir disk değil ama ‘‘bir sütunun kasnağı gibi’’ kısa bir silindirdir.14

Yaşam denizden gelir, ve hayvanların şimdiki şekilleri çevreye uyarlanma aracılığıyla evrimlenmiştir. Anaximander insanın kökenine ilişkin akıllıca bir tahminde bulunur. ‘‘[D]ahası, başlangıçta insanın başka bir türün hayvanlarından doğduğunu söyler, çünkü öteki hayvanlar kendileri için besini kolayca bulurken, yalnızca insan uzun bir emzirme dönemine gereksinir, öyle ki eğer başlangıçta şimdi olduğu gibi olmuş olsaydı hiçbir zaman sağ kalamazdı.’’15 İnsanın geçiş evresinde nasıl sağ kaldığı—evrimciler için sürekli bir güçlük kaynağı—açıklanmadan bırakılır.


Anaximander’in dünya haritasının yaklaşık temsili.  

Anaximander’in öğretisi öyleyse Thales’in öğretisi üzerinde bir ilerlemeyi temsil eder. Birincil olarak herhangi bir belirli öğenin saptanmasının ötesine, tüm şeylere kaynak olan bir Belirsiz Sonsuz anlayışına geçer. Dahası, en azından dünyanın bu birincil öğeden nasıl gelişmiş olduğu sorusunu yanıtlamaya yönelik bir girişimde bulunur.

Notlar
8Phys. Opin. fr. 2 (D. 12 A 9). Krş. Y. Plut. Strom., (D. 12 A. 10). 
9Fragman 1. 
10Frag. 1-3. 
11Frag. 1. 
12D. 12 A 17. Simpl. Phys., 1121, 5: Aet. II, 1, 3: Cic. De Nat. D., 1, 10 25: Aug. C.D., viii, 2. 
13Krş. Hippol., Ref., 16, 2 (D. 12 A 11). 
14Frag. 5, Y. Plut. Strom., 2 (D. 12 A 10) 
15Y. Plut. Storm., fr. 2 (D. 12 A 10).

 

[COPLESTON. FELSEFE TARİHİ. ÖN-SOKRATİKLER VE SOKRATES. 
1. ÖN-SOKRATİK FELSEFE. 1. ÖNCÜLER. ERKEN İYONYA FELSEFECİLERİ] 
[Çeviren: Aziz Yardımlı (C) İdea Yayınevi 1986, 1997]


Anaximander 
Sahakian

Anaximander’in çalışmalarından ise yalnızca bir ‘‘parça,’’ Peri Fuses (Doğa Üzerine) başlıklı kitabının küçük bir bölümü elimize geçmiştir. Gene de, daha sonraki felsefecilerin yazılarından Anaximander tarafından açımlanan birincil sav yaygın olarak bilinir olmuştur.

Enson kozmik özdek, diyordu Anaximander, Apeirondan, eş deyişle Sınırsızdan ya da Sonsuzdan oluşur. Özdeğin temel öğeleri zorunlu olarak sonsuzdur; yoksa doğada yer alan bitimsiz ve çok yanlı yaratış ve değişimleri açıklayamazlardı. Eğer doğal süreçler sonlu olsalardı, en sonunda yaratıcı gizilliklerini tüketir ve sona ererlerdi; buna göre Sınırsız, Tanrı, ondan doğan sonlu özdek biçimlerinin tersine, sonsuz olmalıdır. Deneyimimizin sınırlarının ötesinde bengi bir olgusallık olan Sınırsız görgül özdekten ayrıdır; onun insan deneyiminin olgularının ilişkili oldukları olgusallık olması gerekir. Özdek algılanabilirdir; ama ona köken veren o temel olgusallık, Sonsuz ya da Tanrı, algılanamazdır.

Apeironun içerisinde dünyanın tüm öğeleri kapsanır ve Sonsuz deneyimimizin alanında nitel olarak değişik karakteristikleri üretmek için ‘‘sıcak’’ ve ‘‘soğuk’’tan yararlanır. Temel töz, sıvı, bu iki etkinin (soğuk ve sıcak) eylemleri tarafından oluşturulur ve üç birincil öğe ondan türer—toprak, hava ve ateş. Tales’in evrenbilimini temel alan Anaximander böylece İyonya Fizikçilerinin felsefi dizgelerini toparladı.

Anaximander ayrıca Darwin’in önsavına çarpıcı bir biçimde yakın bir evrim kuramı da geliştirdi, çünkü örgensel yaşamı sıvının balık-benzeri yaratıklar oluşturmak için elverişli bir yolda kuruma eylemine yüklüyordu. Bu yaratıklar daha sonra kendilerini karadaki yaşama uyarlama süreci yoluyla kara hayvanlarına gelişiyorlardı. İnsan türü bu uyarlanma sürecinin son ürünüydü. 

Son olarak, Anaximander ruhların göçü üzerine bir kuram formüle etti. Bu kurama göre (ki Hindu bakış açısına büyük bir benzerlik gösterir) kozmik özdek kendini yaratır, dağılır ve sonra kendini yeniden yaratır—hiçbir zaman sonlanmayan dönüşümlerin sürekli yaşam süreçlerinde. 

 

[SAHAKIAN. FELSEFE TARİHİ. 1. ÖZDEK SORUNU] 
Çeviren Aziz Yardımlı (C) İDEA YAYINEVİ 1989-1996

 
İdea Yayınevi / 2014