İdea Yayınevi / Sözlükler
site haritası  

 
Kant, Prolegomena İçin Kısa Bir Sözlük ve Notlar
AZİZ YARDIMLI
A
B
C
Ç
D
E
F
G
H
I
İ
J
K
L
M
N
O
Ö
P
R
S
Ş
T
U
Ü
V
Y
Z

A
a priori sentetik önermeler (synthetische Sätze a priori) Kant böyle önermelerin nasıl olanaklı olduğu sorusunun “hiç kimsenin aklından bir kez bile geçmemiş” olduğunu söyler (s. 35). Kant’ın aklından geçen herşeyin başkalarının aklından geçmesi hiçbir biçimde gerekmez. Aslında bir bölümünün hiç kimsenin aklından geçmemesi bile gerekir. ‘Sentetik’ anlatımının ondan beklenen zorunlu, nesnel, evrensel birliği anlatmak için bütünüyle uygunsuz olması olgusu bir yana, analitik (analitisch) ve sentetik (syntetisch) ayrımının kendisi analitik, tek-yanlı, ve bu düzeye dek geçersiz bir ayrımdır, çünkü herkesin kolayca göreceği gibi analiz sentezi varsayar, ya da kendinde sentetiktir, ve evrik olarak, sentez analizi varsayar, ve kendinde analitiktir. Ya da analiz sentezden ve sentez analizden başlar ve ikisini ayırmak olanaksız ve mantıksızdır. (Sözde analitik ‘felsefe’ eşit ölçüde sentetik ‘felsefe’dir ve analize sentezi olumsuzlayarak ulaştığını anlamamasının nedeni diyalektiği anlamamasıdır.) Kant, “bütün bir Aşkınsal Felsefenin kendisi burada ortaya koyulan soru (“A priori sentetik bilgiler nasıl olanaklıdır?”) için tam çözümden başka birşey değildir,” der (s. 37). Eleştirel Felsefenin başlıca öncüllerinden biri olan o sentetik-analitik ayrımının yazgısı onun üzerine kurulan bütün bir eleştirel söylemin yazgısını belirler. Bir önermede Özne ve Yüklem arasındaki ilişkinin doğasının bütün bir felsefenin yazgısını belirlemesinin kendisi salt bir önesürüm olmasının ötesinde, bir de aşırı bir önesürümdür, bir tür fetva gibi birşeydir. Bilgiyi bir önerme sorununa indirgemek Viyana Çevresinin pozitivizminin ve ayrıca dil felsefeciliği denilen usdışının da bir ön-habercisidir. Önermenin (ya da Yargının) eytişimsel karakteri onu Kant’ın sentetik ve analitik terimleri ile analitik çözümlemesini geçersiz kılarken, önermeyi niteleyen a prori ve a posteriori terimleri arasındaki ayrım da aynı karakteri gösterir. Eğer a priori belirlenimi deneyime önsel olan ve onu belirleyen ya da biçimlendiren kavramlar ile ilgili olarak anlaşılacaksa, a priori olma belirlenimi a posteriori olma belirleniminin de kendisidir, çünkü a posteriori olan deneyimin kendisi a priori belirlenmiş olmaksızın ne olursa olsun deneyim olamaz. Kavramsız bir deneyim, biçimsiz bir özdek, düşünceden soyutlanmış bir algı, giderek düşünceden soyutlanmış bir duyum bile olmak istediği şey değildir. Kant’ın ne 7 + 5 toplaması analitik ya da sentetiktir, ne de 7, 5 ve 12 sayıları kavramlardır; ve ne de uzam ya da ağırlığın kütleye ait olması bir önerme ya da özne-yüklem sorunudur. Matematiğin bilmediği ve bilmeyi istediği şey Sayının ne olduğu, belitlerin kavramlara nasıl yükseltilebileceğidir; Fiziğin bilmeyi istediği şey Kant’ın biçimler dediği Uzay ve Zaman kavramlarının, ama her nedense biçimler demediği Özdek, Kütle, Kuvvet, Devim kavramlarının, aslında tüm kavramlarının bilgisidir, bağıntılarının karakterinin analitik mi yoksa sentetik mi olduğu değil.
açıklama Erklärung
açımlama Exposition
alışkanlık Gewohnheit
alta almak subsumieren
algı Wahrnehmung
analiz, çözümleme Analysis
anlak Verstand
anlaşılır intelligible
anlık Intelligenz, Gemüt
andırım Analogie
anlaşılır varlık, anlak-varlığı, (numen, numenon) Verstandeswesen
antinomi, çatışkı Antinomie
apodiktik apodiktisch, Zorunlu olarak, tanıtlı olarak, tartışma götürmeyecek denli doğru
aşkın transzendent. Kant usun doğanın ve tinin sözde içkin deneyim bölgelerini aşmaması gerektiğini düşünür, çünkü bu görgül doğal ve tinsel deneyim alanlarının çelişkiden, dolayısıyla diyalektikten bağışık olduklarını, ve arı usun diyalektiğe eğilimli olduğunu düşünür. Ve ayrıca çelişkinin olmaması gereken birşey, ve diyalektiğin bir yanılsama mantığı olduğunu düşünür. Niçin böyle düşündüğünü açıklama gereğini duymaz. Bunları yalnızca kabul eder. ‘Aşkın’ terimi Doğanın Logos alanını, Tinin Doğa alanını aştığını anlatmak için kullanılabilir; ya da aşkın” terimini “öte” ile anlamdaş olarak kullanırsak, Doğa Arı Usun ötesi, Tin Doğa ötesidir (ya da sözcüğün kökensel anlamında metafiziksel olandır).
aşkınsal transzendental
aşkınsal idealizm transzendentale Idealismus. Kant Descartes’a görgül idealizm dediği şeyi yükler (s. 54) ve onun cisimsel dünyanın varoluşunu yadsıdığını ileri sürer. Oysa bildiğimiz gibi Descartes ilkin yalnızca cisimsel dünyanın değil ama Benin dışında herşeyin varoluşunu yadsır, ve ancak daha sonra bu herşeyinvaroluşunu tanıtlama üzerine dayandırarak doğrular. Kant’ın eleştirel felsefesi yalnızca öznenin kavramlarını, sezgilerini, algılarını vb. doğruladığı ölçüde hiç kuşkusuz öznel idealizm denebilecek olan şeydir, nesnel idealizm değil. Ama Kant kendi felsefesinin bilgi yetisi ile ilgili olma karakterini, anlatmak için bütünüyle uygunsuz bir negatif bağlantıyı belirten “aşkınsal” teriminin uygun olduğunu düşünür. Terim “hiçbir zaman bilgimizin şeyler ile bağıntısını değil ama yalnızca bilgi yetisi ile bağıntısını imler” (s. 54-55), ve bu ‘bilgi’ en iyisinden görgül bilgi ya da görüngünün bilgisi, eş deyişle doksadır. Bu sözde bilginin bilgi-yetisi ile ilişkisi bir bakıma Eleştirinin arı Us ile ilişkisi gibidir, ve böyle bilginin onun üreten kaynakları ya da yetiyi eleştirisi hiç kuşkusuz bilginin kaynaklarının bilginin üretilmesini önceleyen, yani bilgi olmayan bir Eleştirisidir. Kant “eleştiri”nin kendisinin doğasını hiçbir zaman irdelemedi.
ayrışık (türdeş-olmayan) ungleichartig

B
bağdaşma, anlaşma Einstimmung; Übereinstimmung
bağıntı Beziehung
bağlantı Verknüpfung

bathos 
(Yun.) derinlik; biçemde yüksek bir konumdan birden sıradana inerek aptalca bir etki yaratma
belirlenim Bestimmung
belit Axiom
beti Figur
biçim Form
biçimdeş gleichförmig
biçimdeş gleichartig
bilgi Erkenntnis. Bilgi Kant için ya görgül ya da metafizikseldir. İkincisi “a priori ya da arı Anlaktan ya da arı Ustan bilgidir” (s. 21). Ya da, bu a priori bilgi anlağın ya da usun nesnesine bütünüyle ilgisiz olarak ya da gerçekte dolaysızca nesnesiz olarak kendisini bilmesinden başka birşey değildir. Birincisi, görgül bilgi ise deneyimden kaynaklanır. Ama deneyimin kendisinin a priori anlak kavramları tarafından belirlendiği düzeye dek, Kant görgül bilgi dediği şeyin de “anlaktan ya da ustan” olduğunu, onun da “metafiziksel” olduğunu gözden kaçırır.
büyüklük, nicelik Größe

C
correlata  bağlılaşık
crux metaphysicorum metafiziğin haçı

D
dayanak Substratum
değişki Modifikation
deneyim Erfahrung. “Duyuların ve anlağın ürünü” (s. 62) olan ya da “duyarlığa ait sezgilerden ve yalnızca anlağın bir işi olan yargılardan oluşan” (s. 67) deneyim Kant için bilginin sınırıdır. İnsan ancak deneyim kazanabilir, ve deneyimli insan hiç kuşkusuz bilgili insan değildir. İçsel ya da dışsal deneyimi aşmak, deneyimde olmayanı düşünmek aşkın olmaktır. Böylece tüm kavramlar, insan anlığı ya da anlağı tarafından ona yatırılmadıkları düzeye dek, aşkındır, eş deyişle “metafiziksel, e.d. deneyimin ötesindedir” (s. 21), sanki deneyim fiziksel olanla birmiş gibi. Ama kavramların deneyime insan anlığı tarafından verildiği düzeye dek, deneyimin kendisi insan anlığı tarafından belirlenir ve bilişsel değeri açısından özneldir. Kant, Hume ile karşıtlık içinde, deneyimin biricik ‘bilgi’ kaynağı olmadığını kabul eder. Ama bu ‘bilgi,’ ister analitik ister sentetik olarak görülsün, salt öznel ya da görüngüseldir. Örneğin geometrinin nesneleri ya da kavramları hiç kuşkusuz deneyimi, daha doğrusu algıyı belirlemelerine ve olanaklı kılmalarına karşın, kavramlar olarak deneyimde, algıda vb. arı anlakta oldukları gibi bulunamazlar. Nokta geometrik nokta olarak, çizgi geometrik çizgi olarak vb. algı nesnesi olamaz.
dinamik dynamisch
dizge System
diskursif diskursiv kavramlar yoluyla, uslamlamalar yoluyla
doğru richtig, wahr
doğruluk Richtigkeit, Wahrheit. Tasarımın nesne ile bağdaşması ya da uygunluğu (Übereinstimmung) (s. 37) olarak ‘doğruluk’ bütünüyle ayrışık iki şey arasındaki bir ilişkidir. Bilginin “doğruluğu, ya da in concreto nesne ile bağdaşması, e.d. edimselliği”dir (s. 37). Burada birincil önemi olan nokta deneyim, algı vb. olarak görülen ‘nesne’nin kendisinin a priori anlak-kavramları tarafından belirlenmesi ya da betimlenmesidir. Sözcüğün gerçek anlamında nesnellik kendinde-şeye aittir ki, Kant bunun kavramlarımızın ötesinde gizli yattığını söyler. Sonuçta Kant’ın bilgi dediği şey öznenin dışına, gerçek nesnelliğe ilgisizdir ve böylece eleştirel felsefe için tüm bilim yalnızca fenomenlerin bilimi, bir tür fenomenoloji olmak zorundadır.
duyarlık Sinnlichkeit
duyu Sinn
duyum Empfindung
düşünce-şey Gedankending
düşünce-varlık Gedankenwesen. İdealar ya da kendinde-şeyler, arı anlak-varlıkları, numenler (örneğin bkz. s. 100)
düzenleyici regulative

E
edimsellik Wirklichkeit
eleştiri Kritik. Eleştirinin bir ölçütü varsayması ölçüsünde, Kant’ın Usu eleştirisinin ölçütü hiç kuşkusuz Kant’ın kendisinin bilincidir. Eleştiri bir yorumdur, eleştirmenin olumsal ölçütlerine uymayan bir nesnenin olumsuzlanmasıdır. Böylece eleştirmenin kendisinin ölçütleri benzer olarak başka bir eleştirinin ölçütleri tarafından yadsınır ya da çürütülür. Eleştiri kavramı bu düzeye dek görelilikten öte bir değer ve anlam taşımaz. Eleştiri saltık ölçütten yoksun hiçlik bilincinin kendini duyumsama, kendine değer ve anlam kazandırma çaresidir.
en gros toptan
en détail  ayrıntıda
etker neden wirkende Ursache
etki Wirkung
etkileşim Wechselwirkung
evrenbilimsel kosmologisch

F
fatalizm yazgıcılık
fizyolojik physiologische Doğa araştırması ile ilgili

G
geçerlik Gültigkeit
görgül empirisch
görüngü (phaenomenon) Erscheinung
görünüş, yanılsama Schein
imgesel schwärmerisch

İ
içgörü Einsicht
ilgisizlik Gleichgültigkeit
ilişki Verhältnis, Relation
ilinek Akzidenz
ilintili olmak (tözsel olmamak) inhärieren
imge Bild
imgelem Einbildung
imgelem yetisi Einbildungskraft
imlem Bedeutung
in abstracto soyutta, soyut olarak
in concreto somutta, somut olarak
inakçı, dogmatik dogmatisch
irdeleme Betrachtung
istenç Wille
işlev Funktion
izlenim Eindruck

K
kalıcı beharrlich
kalıcılık Beharrlichkeit
kanı Überzeugung
kanıt Evidenz
karşısav Antithesis
karşıtlık Gegensatz
kategorik kategorisch
kendiliğindenlik Spontaneität
kendinde şey Ding an sich, Sache an sich. Kant kendinde şeyi Eleştirel Felsefesinin saltığı olarak, eş deyişle çıkarsanmamış, dolaysız, verili, tanıtlamasız arkesi olarak kabul eder. Hiç kuşkusuz bilinemez kendinde şeyin o denli de bilinebilir olduğu, var olduğu, kendinde olduğu, bir şey olduğu açıktır, ve daha öte hiçbir belirlenim taşımadığına göre bilinmesi daha öte belirlenimi gerektirmez. Ama Kant kendinde-şeye bilinebilir bir başka yan daha ekler “Sözü edilen özellik bir kendinde şeyin özelliğidir” (s. 114). Bu özellik özgür nedensellik olarak Us, ya da İstençtir. Kant açıktır ki bilinemez ile bir kavramın kendisini değil ama kapsadığını varsaydığı daha öte bir belirlenimi düşünür. Ama bu belirlenim kavramın kendisinden başka birşey olduğu için, bilinmesi kavramın kendisinin değil, başka birşeyin bilinmesi olacaktır. Kant bir kavramın dolaysızlığı ya da soyutluğu içinde kendisinden başka birşey olamayacağı gibi yalın bir olguyu gözden kaçırır. — Öte yandan, kendinde-şey kurgusunun insanın değeri açısından birincil imlemi insan usunun evrensel us ile, Platonik nesnel İdealar ya da Logos ile birliğini yasaklaması, evrenin ussal ve böylece insan usu tarafından bilinebilir olduğunu yadsımasıdır. Kant’ın usdışı evreni ussal insana kapalı gizli bir alandır. Sonlu, geçici, değişken deneyim alanının ötesine geçiş, bilgi olarak bilgiye, gerçek olana ulaşma girişimi bir “yanlış anlama ve bir diyalektiktir” (s. 120) ki, yasaklanmalıdır. Bu iş usun usdışı tarafından denetlenmesi için bir önlem olarak Arı Usun Eleştirisi tarafından yerine getirilir. Kendi içselliğinde tutuklanan insana açık biricik alan öznel kuruntular olmaktan daha öte bir değeri olmayan anlak-kavramlarının tanımladığı görüngü alanıdır. Kant’ın felsefesi bu bilinemezci yanı ile hiç kuşkusuz insanın kendi kendisini aşağılama, küçük düşürme, küçük görme eğilimini okşayan en çekici misantropik düşünce kurgularından biridir. (Usun ve İdeların sınırlanmasının ayrıntılı bir betimlemesi için bkz.“Aşkınsal İdealara Genel Not,” s. 119.)
kılgısal praktisch
kılgısal felsefe praktische Philosophie. Modern Alman Felsefesi'nde Rüdiger Bubner şöyle bir gözlemde bulunur: “Almanca’da kabul edilen ‘Praktische Philosophie’ başlığının bir yanlış anlamaya yol açmaksızın İngilizce’ye çevrilmesi pek olanaklı değildir. ‘Praktische Philosophie’ kökenlerini Aristotelesci gelenekte bulan Latince ‘philosophia practica’ başlığının bir çevirisidir. Kant’tan bu yana anlatım genel felsefi sözlüğün parçası olmuştur. Denmek istenen şey en geniş anlamda bir kılgısal sorunlar felsefesidir, genel olarak felsefeyi ‘pratik/practical’ yapmak için bir girişim değil.” Bubner haklı görünür. 'Pratik Akıl' anlatımı da tıpkı sözde 'Saf Akıl' anlatımı gibi yalnızca başlıkları okuyan ve onları da doğallıkla yanlış okuyan moronların yanlış anlamalarına doyum veren çevirilerdir.
kıpı Moment
kiplik Modalität
konutlama Postulate
koşul Bedingung
koşulsuz unbedingt
kökensel ursprünglich
kurgul spekulativ
kuşkuculuk Skeptizismus
kuvvet Kraft

M
materialiter (Lat.) özdeksel olarak
mathesis intensorum yeğin büyüklükler matematiği
metafizik Metaphysik. Kant’a göre “Metafizik baştan sona kavramlardan oluşur” (s. 15), ve Kant bu kavramların anlaktan Tümdengelimini yaptığını söyler (aynı yer). Metafiziği fizik-ötesi ya da doğa-ötesi olarak gerçek imlemi içinde düşünürsek, Doğanın ötesi olan şey Tindir. Ama kavramlar ne Doğaya ne de Tine sınırlıdır.Uygünsuz ‘metafizik’ sözcüğü ile anlatılmak istenen şey Logos ya da arı Us alanıdır ki, ne doğal ne de tinseldir. Kant da bu “arı Anlak ya da arı Us” alanı olarak gördüğü şeyi (s. 21) görgül olandan ayırdeder, ve bireysel anlağın ve usun öznelliğinin ötesinde “nesnellik” ve “evrensellik” yüklediği alan bu alandır. Bu “nesnellik” karakteri ile arı Usun alanı Platonik İdeaların nesnel alanıdır ki, varlığı duyusal olana sınırlayan prosaik doğal bilinç tarafından yadsınır. Kant’ın eleştirel felsefesi nesnel arı Usu yadsıyacak bir natüralizm ya da materyalizm değildir, onun varlığını doğrular ve gene de bilinemeyeceğini düşünür. Öte yandan, metafizik adlandırması salt doğanın ötesini imlediği ölçüde ideal Logosun nesnelliğini anlatmak için bütünüyle uygunsuzdur. Logos doğal ve tinsel olmaması anlamında hiç kuşkusuz soyuttur. Ama varlık olarak varlığın kendisi de eşit ölçüde soyuttur. Logosa, arı ussal kavramlara varlık yüklemek saltık olarak soyut olanıdoğal ya da tinsel yapmaz.

N
neden Ursache
nedensellik Kausalität
nesne Objekt, Gegenstand
nesnel realite objektive Realität Bkz. “olgusallık”

O
olanak Möglichkeit
olgu Fakt, Faktum
olgusallık Realität. Doğal bilinç olgusallık ile salt olumlu olanı, ya da fiziksel-duyusal olanı, giderek özdeksel olanı anlar. Oysa aynı bilinç pekala olgunun salt olumlu değil ama olumsuz da olduğunu, kendisinde zorunlu bir yitme kıpısını kapsadığını düşünebilir. Kant’ın olgusallık ile anladığı şey kimi zaman duyusal tasarımdır (Empfindungsvorstellung, s, 70); ama bilginin olgusallığından da söz etse de (s. 17), bu durumda da bilgi duyusal bir gönderme taşımalıdır, giderek “arı Matematik ve özellikle arı Geometri ancak duyu nesneleri ile ilgili olma koşulu altında nesnel realite taşıyabilir” (s. 46; ayrıca s. 77). Duyulur olmak genellikleöznel olmak olarak kabul edilir. Nesnel olmak ise yine genellikle kavramın karakteridir. Arı matematiğin nesneleri, örneğin nokta, çizgi, sayı vb. ise kavramsaldır ve ne nesnellikleri ne de realiteleri açısından duyular ile herhangi bir ilişkiye gereksinirler. Duyusal olan için realitenin doğrulanması düşünsel olan için realitenin yadsınmasını getirir (s. 58). Latince realite sözcüğü res kökünden türetilmiştir (realis = real) ve res sözcüğünün anlamları arasında şey ve olgu da vardır. Şey vardır ve var olanın gerçek olması gerekir. Ama Şey var olduğu denli de yoktur, ya da geçici ve yitici olma karakterini taşır. Doğal us realite ile gerçek olana, varolana benzer birşeyi anlatmayı da ister. Bu doğal bilinç için gerçek olanın bir şey olmasından, olgusal olmasından daha doğal birşey olamaz çünkü bu bilinç için var olan duyusal olan ile birdir. “Şey”in gerçek olduğunu düşünmek düşüncenin yetenekli olduğu en alt işlemdir, çünkü fiziksel, duyusal, özdeksel, sonlu Şey şimdi var ama biraz sonra yoktur, oluştadır, ve gerçek olanın olmayabileceğini ya da yok da olabileceğini düşünmek gerçekte düşünmemektir. Duyusal olanın varlık ile birliği Hegel’in Tinin Görüngübilimi’ nde en alt bilinç biçimi olarak “Duyu Pekinliği” başlığı altında inceler ve orada duyusalın varlığının gerçekte o denli de yokluk olduğunu gösterir.
olumsal zufällig
olumsuzlama Negation
oluşturucu konstitutiv
onus probandi (Lat tanıtlama yükü(mlülüğü))

Ö
önerti antecedens (Lat önceki). Hipotetik bir önermenin ilk bölümü; sonurtu ikinci bölümdür; analitik önermede sonurtu önertide kapsanırken, kapsanmaması önermeyi sentetik ya da görgül yapar
önesürüm Behauptung
önsav Hypothese
özdeşlik Gleichheit
özellik Eigenschaft
özgül, türsel spezifisch
özgürlük Freiheit

P
particularia (tekil: particularis) tikeller, bölümseller
pekinlik Gewißheit
per antipharsin (Lat.) karşıtın anlatımı yoluyla
Prädikabilien (Lat. praedicabilia, bildirilebilirler; yüklemlenebilirler) bir yüklemin öznesi ile olanaklı ilişkilerinin sınıflandırmasına uygulanan skolastik bir terim; beşli sınıflandırma Aristoteles tarafından verildi.
predikament yüklem (Lat. praedicare, yüklemek, bildirmek, ileri sürmek) Aristoteles’in 10 kategorisine skolastik mantıkta verilen ad
prolegomenon (çoğul prolegomena) ön-söylem (Yun pro-, ön; legein, konuşmak) 

R
rhapsodi Rhapsodie. Eski bir Yunan şiirinin bir kerede okunan bir bölümü; kuralsız şiir ya da düzyazı
sentez, bireşim Synthesis. Algıların sürekli bir bireşimi olarak sentez (eine kontinuierliche Zusammenfügung (Synthesis) der Wahrnehmungen,” s. 33). Eğer sentezi algıların bireşimi ya da biraraya toparlanması olarak düşünürsek hiç kuşkusuz bunun hiçbir mantıksal yanı yoktur ve burada yalnızca David Hume‘un düşünceler/ideas için kullandığı çağrışım ilkesinin kendisi algılar için uygulanmış olur. Ya da, “sentez” bir zorunluk kapsamaz, dışsal ya da olumsaldır. Eğer (tam bir bilgisizlik ile Hegel’e de yüklenen) tez-antitez-sentez üçlüsünün bağlamında düşünürsek, burada sentez tez ve antitez arasında olumsal bir ilişkiden başka birşey değildir. Oysa karşıtlığın mantıksal zorunluğu karşıtları zorunluk imleyen kurgul birlik içine getirir. Kant ayırca “arı ustan bilgi ... analitik değil ama yalnızca sentetik bilgidir” der (s. 34). Hiç kuşkusuz biraz önce sözünü ettiği “algıların birleştirilmesi” ya da “deneyim” olarak sentez arı usun sentezinden başka birşey olmalıdır. Ama Kant’ın sorunu sentezin zorunlu olduğunu göstermektir, çünkü sentezin olumsal karakteri sentez olarak görülen “yargı”nın bilgi olması ile bağdaşmayacak, çünkü olumsal sentetik yargı her tür olumsal bağlantıya izin verecektir.

S
scholium (Lat.) Bir incelemede kapsanan açıklayıcı not; asıl uslamlamaya özsel herhangi birşey eklemeksizin yalnızca onu durulaştırmaya hizmet eder.
sezgi Anschauung. Sıradan bilinç sık sık özellikle anlamadığı şeylerde derin, çok derin bir anlam yattığı sanısına kapılır. Ve sözcük kavramı anlatma konusunda ne denli yetersiz ise, o denli derin olduğu kabul edilir. Anschauung sözcüğü de bunlardan biridir. Hangi yan anlamında alınırsa alınsın, ‘Anschauung’ ya da ‘sezgi’ bilgi değildir ve gerçekte her dilde özellikle bilgi olmayanı anlatır, tıpkı ‘duyusal bilgi’ anlatımının da herhangi bir bilgiyi değil ama en iyisinden duyumu anlatması gibi. “Sezgi”nin Kant’ın eleştirel felsefesinde David Hume’un görgücülüğündeki “izlenim/impression” anlatımının işlevini yerine getirmesi gerekir, ve Kant’ın kendisi de “duyuların işi sezmektir” der (s. 67). Eğen ‘anschauen’ sözcüğü ‘görmek,’ ‘gözlemek,’ ‘bakmak’ gibi olağan kullanımı içinde anlaşılırsa, bunların da bilgi ile değil ama duyum ve algılama ile ilgileri vardır ki, bu son ikisi de açıkça bilgi değildir. Kant’ın kendisi de “sezgi” sözcüğünün kavramı anlatmak için uygunsuzluğunu duyumsar ve onu “algı” olarak amaçladığını belirtmek zorunda kalır “sezgi, e.d. yalnızca duyulara ait olan algı (perceptio)” (s. 63). Ayrıca “sezgiler” olmanın yanısıra, “algılar” “görüngüler” ile eşdeğer olarak da alınır (s. 68). “Anschauung” Kant metinlerinin çevirilerinde genellikle düzeltilmeksizinsezgi/intuition” ile karşılanır. Kant sezgi yetisini “bilgi kaynaklarından” (Erkenntnisquelle) biri olarak görür. Ama bu kullanımda da sezgi sözcüğü eğer bir Türkçe sözlükte doğru anlamında tanımlandığı gibi “açık kanıt olmaksızın kestirmek, hissetmek” olarak anlaşılırsa, yine bilme ile özellikle ilgisiz olanı, henüz sözcüğün görgül anlamında bile bilinmeyeni belirtiyor olacaktır. Sözcük, temsil ettiği kavram açısından alındığında, tüm dillerde bütününde felsefe ile, bilgi ile, özbilinçli düşünme ile özellikle ilgisiz olanı anlatır. Sezgi belirsiz olan ile ilgili bir duygu olarak görülebilir ve sözcük bu anlamında “dolaysız bilgi” oldukları kabul edilen dinsel inaklar bağlamında kullanılır. Kant kullandığını sözcüğün uygunsuzluğunu onu sık sık bilinçsizce düzelterek de gösterir ve uzay ve zamanın kavramlar değil ama sezgiler olduğunda diretmesine karşın sık sık bunu unutarak uzay ve zaman kavramlarından söz eder (örneğin burada s. 44 ve 52).
sonurtu consequens (Lat sonraki)

Ş
şekil Gestalt

T
tamalgı Apperzeption
tamamlanmışlık Vollständigkeit
tanımlamak definieren
tanıt(lama) Beweis
tasım Schluss
temel ilke Grundsatz
toplak Aggregation
tümdengelim Deduktion. Terimin uygunsuzluğuna karşın, Kant onunla kavramların dizgesel bir yapı içerisinde örgütlenmesini anlar, ve felsefenin en önemli sorunu olan ve çözümü tüm kuramsal söyleme bilimsel karakterin kazandıracak biricik problemi bütünüyle açıkça formüle eder (s. 15s). Ama kendi sözlerinin imlemini herkesten önce kendisi ayrımsamıyor görünür. Görgül bilimlerin gerçek bilim olmalarının olanağını sağlayan kavramsal dizgeyi yine kavramın kendisinin mantığından başka birşeyi anlatmayan kurgul yöntem yoluyla kuran Hegel’in kendisi Kant’ın çalışmasının özsel yönünü, bu sonsuz ölçüde önemli kavrayışı görür. Aşkınsal Felsefenin bu problemin çözümüne bütünüyle ilgisiz, öznel, kişisel, giderek baştan sona usdışı ve yapay bir Eleştiri olmasının, Kant’ın dizgeyi kurmayı başaramamasının başlıca nedeni tüm girişimi kendinde-şey kavramına uyarlamaya, kendisi yalnızca dizgenin bir bileşeni olan ve dizgenin içinde aklanması gereken bir kıpıyı bütün bir dizgenin ilkesi yapmaya çalışmasıdır. Kant kavramların deneyimden değil ama anlaktan çıkarsanmasına “tümdengelim” der (s. 15) ve bunun onun eleştirel felsefesini David Hume’un görgücülüğünden ayırdeden belirleyici nokta olduğunu vurgular. Tümdengelim normal olarak tikelin evrenselden çıkarsanmasını anlatmak için kullanılır. Öte yandan, kavramların deneyimden türetilmedikleri düşüncesi Platon’a dek gitmesinden ayrı olarak, modern dönemde ilkin Descartes’ta bulunur. Kant, bütünüyle ekzotik bir yolda, bu tümdengelim sorununun Hume’un “dışında hiç kimsenin aklından geçmemiş” olduğunu da ileri sürer (s. 15). Hume’un bütün bir ‘idea’ların türetilmesi kuramında duyu izlenimlerinin sönük düşüncelere indirgenmesinden ve böylece düşüncelerin bütünüyle öznelleştirilmesinden başka birşey yoktur ve bunun bir tümdengelim olduğunu söylemek pek olanaklı değildir. Öte yandan, Kant’ın Tümdengelimini gene de kavramların bir çıkarsanması olarak görmeyi istersek, o zaman bu çıkarsamanın hiçbir biçimde Hegel’de olduğu gibi yöntemli bir dizgesel-mantıksal çıkarsama olmadığını, ama Kant’ın kategorilerini elinin altındaki metafizik kitaplarından topladığını buluruz.
tümevarım Induktion
türdeş gleichartig

U
uzay Raum. Kant için uzay ve zaman sezgiler, yani öznede yatan duyarlık biçimleridir. “Aritmetik bile kendi sayı kavramlarını birimlerin zamanda ardışık eklenmesi yoluyla ortaya çıkarır.” Her bir sayının bir ‘kavram’ olması bir yana, sayıların ‘zaman’ sezgi biçimine gereksinmesi olgusu (s.42) bütünüyle Kant’ın enteresan bir buluşudur. Öte yandan, eğer geometrik nesneler için duyulur uzaysallık gerekli olsaydı, geometerik belitlerin ve dolayısıyla geometrinin kendisinin silinmesi gerekirdi, çünkü örneğin duyulur bir nokta hiçbir zaman Euklides’in boyutsuz noktası olmayacaktır. Ama Kant için uzay ve zaman iç duyusal sezgi biçimleri olduğuna göre, bu öznellik içinde ne geometrinin nesnelliği gibi birşey vardır, ne de duyulur olmak öznellikten başka birşeydir. “Düşüncedeki uzay fiziksel uzayı, e.d. özdeğin uzamının kendisini olanaklı kılar” diyen Kant bunun nedenini “bu uzayın hiçbir biçimde kendilerinde şeylerin bir niteliği değil, ama yalnızca duyusal tasarım yetimizin bir biçimi” olmasında bulur (s. 47). Buna karşın arı Geometriye “nesnel realite” yükler (s. 46). Uzayın öznelliği, uzayın düşünüldüğü bütünüyle açıktır. Ama uzayın kendinde ya da nesnel varoluşunu tanımak Kant için en azından “sığ bir metafizik”tir (s. 48).

Y
yanılgı Irrtum
yanılsama, görünüş Schein
yanlışlık Falschheit
yargı Urteil. Kant “yalnızca anlağa ait” olarak gördüğü yargıyı deneyim bağlamında inceler (s. 63). Yargı yetisi ilk olarak algı-yargısıdır (Wahrnehmungsurteil) ve “algıları karşılaştırır.” Ya da “tasarımların bir bilinçte birleştirilmesi yargıdır” (s. 67). İkinci olarak “deneyim yargıları” vardır ki, bunlar “algı yargılarının” bir kavram yoluyla birleştirilmesinden doğar (s. 63). Bu son işlev yargıyı tekil öznellikten kurtarır ve ona evrensel geçerlik (Allgemeingültigkeit) kazandırır. Kant bu evrenselliği nesnellik ve zorunluk olarak da kabul eder ve bu yolla David Hume’un algılar/izlenimler arasındaki görgücü “çağrışımını” kavramsal ya da mantıksal zorunluğadönüştürür. Yargı a priori sentetik olduğu zaman genişleticidir ve bilgi üretir. Ama sentetik teriminin öznenin onda kapsanmayan bir yüklem ile bağıntısını anlattığı düzeye dek, bu bağıntının zorunlu, nesnel, evrensel vb. olduğunu düşünmek için güçlü bir imgelem yetisi gerekecektir. Zorunluk karakteri gerçekte sözcüğün tam anlamıyla Kant’ın analitik dediği yargılara aittir, çünkü özne yüklemi daha şimdiden kapsar ve bu bir eklentinin ürünü değildir. Kant her zaman terimleri, sözcükleri, giderek kavramları bile kendi öznel eleştirisinin gereklerine uydurmakla ilgilenir, onları gerçekten nesnel olarak irdelemekle, kavramın kendisinin devimini saptamaya çalışmakla değil. Eğer düşüncesine bu yalın özgürlüğü verseydi, hiç kuşkusuz analizin gerçekte sentez olduğunu, çözümlemenin ancak bireşimin çözümlemesi olabileceğini, başka türlü olamayacağını, analitiğin sentetikten ve sentetiğin analitikten ayrı olamayacağını görürdü. Gene de analitik ve sentetik anlatımları hiçbir biçimde “zorunluk” imlemez, ve Kant sentetiğin niçin zorunlu olması gerektiğini, niçin özellikle dışsal bir eklemeden başka birşey olmayan bir ilişkinin zorunluk karakterine yükselmesi gerektiğini göstermek için en küçük bir girişimde bulunmaz. Bunu yalnızca kabul eder. Bütün bira priori sentetik yargılar kuramı keyfi bir kurgudan daha ötesi değildir. ‘A priori’ salt bir totolojidir, çünkü yargının kendisinin kökeni olan kavramın kavramı onun saltık olarak deneyime, sezgiye, algıya vb. önsel olduğunu anlatır. ‘Sentetik’ ise baştan sona olumsal olandır, Hume’un ‘çağrışım’ bağlantısından daha iyi değildir, ve hiçbirşey böyle salt dışsal bir birleşmeyi, bireşimi, birliği vb. mantıksal ya da zorunlu kurgul birliğe, karşıtların birliğine dönüştüremez. Kant diyalektiği bir zorunluk bağıntısı olarak değil, bir yanılsama olarak görür. — Kant’ın felsefe yaptığı konusunda hiçbir kuşku olamaz, tıpkı yaptığının bilim olmadığı konusunda da hiçbir kuşkunun olamaması gibi, çünkü bunu başka herkesten önce kendisi açıkça bildiriyordu. Felsefesinin bütün ağırlık noktası gerçeğin, bilginin, bilimin insan usunun gücünün ötesinde yattığı sanısından oluşuyordu. Us onun için en iyisinden eytişimsel yanılsamaların kaynağı idi.
yargı yetisi Urteilskraft
yeğin intensive
yeti Vermögen
yüklem Prädikat

Z
zorunlu notwendig
zorunluk Notwendigkeit

 
İdea Yayınevi / 2014